|
|
|
DÜNYAYI YİYECEK KRİZİ BEKLİYOR
ULUSLARARASI yatırım bankası Goldman Sachs yetkilileri, mortgage krizi nedeniyle zor günler geçiren dünyayı bekleyen bir sonraki sorunun yiyecek krizi olduğunu öne sürdü. Yükselen enerji fiyatlarına aldanmamamak bunun yerine tarım ürünlerinin fiyatlarına odaklanmak gerektiğini söyleyen banka uzmanları, "Biz artık emtialarla ilgili sektörel krizler bekliyoruz. Önümüzdeki 1 veya 1.5 yıl içinde kriz patlayacak. Burada en önemli kalem de tarım ürünleri olacak" dediler. Üçüncü dünya ülkelerinin Dünya Yiyecek Programı kapsamında yiyecek fiyatlarını kontrol altına aldığını ve ihracat yasakları getirdiğini vurgulayan uzmanlar, şu noktalara dikkat çektiler: "Bu yasağın yerleşimi büyük sorunlara neden olacak. Bugün dünya rasyonel bir ekonomiye sahipse Körfez ülkelerinin kesinlikle tarıma yatırım yapması gerekiyor. Krizle birlikte resim, dünya açısından iç karartıcı olabilir. Ancak bu insanlık dramasını bir kenara bırakırsak yatırımcıları kazanç bekliyor
YÜKSEK ÖĞRENİMDE UTANDIRAN TABLO
|
Resmi büyütmek için tıklayın |
30 OECD Ülkesi Arasında Yüksek Öğrenim de Okuma Açısından Türkiye'nin Kadınlarda Sonuncu, Erkeklerde ise Sondan İkinci Olduğu Ortaya Çıktı.
|
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu'nun (TİSK) "OECD Ülkelerinde Kadınlar ve Erkekler Raporu", 30 OECD Ülkesi arasında yüksek öğrenim görme oranı açısından Türkiye'nin kadınlarda sonuncu, erkeklerde ise sondan ikinci sırada bulunduğunu ortaya koydu.
TİSK'ten yapılan açıklamada, "OECD Ülkelerinde Kadınlar ve Erkekler Raporu"nun sonuçlarına yer verildi.
-TÜRKİYE KADINLARDA SONUNCU, ERKEKLERDE SONDAN İKİNCİ-
Buna göre; Türkiye'de 25-64 yaş grubundaki kadınların sadece yüzde 7,1'i yüksek öğrenim mezunu iken, bu oran Kanada'da yüzde 47,8'e çıkıyor. OECD ortalaması ise yüzde 24,8 düzeyinde. Anılan oran Meksika'da bile Türkiye'nin iki katı oldu.
25-64 yaş grubundaki erkeklerin sadece yüzde 10,7'sinin yüksek öğrenim mezunu olduğu belirlendi. Bu oran, Kanada'da yüzde 41,4, ABD'de yüzde 38,4, Meksika'da yüzde 19,4 düzeyinde bulunuyor. OECD ortalaması ise yüzde 25,4. Türkiye ancak, yüzde 10,2'de kalan Portekiz'i geçebiliyor.
Ülke verileri incelendiğinde, yüksek öğrenim görme oranı arttıkça kadınların bu açıdan erkekleri geçtiği de dikkat çekiyor. Türkiye'de kadınların oranının erkeklere göre daha düşük olduğu belirlendi.
Türkiye'de 25-34 ve 55-64 yaş gruplarının mezuniyet oranları arasındaki fark, kadınlar açısından 6,1 puan, erkekler açısından 3,2 puan düzeyinde bulunuyor. Buna karşılık, OECD ortalamasında genç nesil kadınlar yaşlılara göre 18,6 puan, genç erkekler ise 7,7 puan daha fazla oranda yüksek öğrenim görüyor. Söz konusu fark Kore'de kadınlar açısından 43,2 puana, erkekler açısından ise 35,4 puana kadar çıkıyor.
-YÜKSEK ÖĞRENİM BÜYÜME HIZINA UYMUYOR-
Yüksek öğrenim mezunu oranlarındaki değişim ülkeler itibariyle incelendiğinde, Türkiye'nin OECD sıralamasının dibindeki konumunun ekonomik büyüme hızına uygun olmadığı da meydana çıkıyor. Ekonomik büyüme hızı Türkiye'nin çok altında kalan gelişmiş ülkeler Türkiye'ye göre bu oranı çok daha süratli şekilde artırıyor.
Kadınlarda yüksek öğrenimi yaygınlaştırma konusunda başarı düzeyi en düşük ülkeler Çek Cumhuriyeti ve Türkiye oldu.
25-64 YAŞTA YÜKSEK ÖĞRENİM MEZUNLARI(2004; %)
Kadın Erkek Kadın Erkek
Kanada 47,8 41,4 Kore 24,7 36,2
ABD 39,6 38,4 İngiltere 24,6 26,9
Finlandiya 38,2 29,9 Almanya 20,6 29,2
İsveç 37,5 31,6 Lüksemburg 19,3 26,3
Japonya 35,5 39,4 Yunanistan 19,3 21,9
Danimarka 34,5 30,3 İsviçre 19,1 37,3
Norveç 33,7 30,0 Macaristan 17,5 15,9
Avustralya 32,6 29,0 Polonya 17,3 14,1
Belçika 30,6 28,9 Avusturya 15,0 21,7
İzlanda 29,7 26,0 Portekiz 14,7 10,2
İrlanda 29,1 27,5 Meksika 13,8 19,4
Yeni Zelanda28,1 22,4 Slovak Cum. 12,3 12,6
Hollanda 26,7 31,8 İtalya 11,8 11,0
İspanya 26,4 26,3 Çek Cum. 10,8 13,9
Fransa 25,0 22,8 Türkiye 7,1 10,7**/
OECD ort. 24,8 25,4
RUSLAR THY'NİN ROTASINI DEĞİŞTİRDİ
Türk Hava Yolları (THY) artan Rus yolcu pazarı nedeniyle rotasını Rusya pazarına çevirdi. Halen Rusya'da 5 hatta uçan THY, bu hatlarda sefer sayısını artırırken, yeni hatlar da açmaya hazırlanıyor.
25 Şubat 2008 / 09:24
Türk Hava Yolları (THY) artan Rus yolcu pazarı nedeniyle rotasını Rusya pazarına çevirdi. Halen Rusya'da 5 hatta uçan THY, bu hatlarda sefer sayısını artırırken, yeni hatlar da açmaya hazırlanıyor.
Rusya pazarından oldukça memnun olan THY, 2007 yılında Rusya uçuşlarında yüzde 70'in üzerinde doluluk oranı yakaladı. THY, 2008'de bu pazarda önce Ufa hattını açmayı planlayarak hedef büyüttü. Halen Moskova, Rostov, Kazan, Ekaterinburg, St.Petersburg'dan İstanbul'a uçan THY, 2008 yılı içinde bu hatlardaki sefer sayılarını artırma kararı aldı.
THY yetkilileri, yaz döneminde Rus yolcuların Akdeniz'i tercih etmelerinden dolayı Moskova, Rostov, Kazan, Ekaterinburg, St.Petersburg'dan Antalya'ya direkt seferler koymayı planladıklarını belirtti.
THY, Rusya'da en son açtığı Rostov'a Boeing 737-400 veya 800 tipi uçaklarla gidiyor. İstanbul'dan Rostov'a pazartesi, çarşamba ve cumartesi günleri 21.45'te kalkan THY uçağı yaklaşık 2 saat sonra şehir merkezine 10 dakika mesafade olan Rostov Havalimanı'na iniyor. Mart 2006'da Rostov seferlerine başlayan THY kısa sürede yüzde 80 doluluk oranına erişirken, nisan ayında da Rostov'dan Antalya seferlerine başlayacak.
THY'nin 2008 yılı içinde İstanbul'dan uçmayı planladığı Ufa, 17 yüzyılda Rus egemenliğine giren, nüfusunun neredeyse tamamını 'Başkurt' adlı Türk boyunun oluşturduğu bir şehir.
TADIM AVRUPADA FABRİKA KURACAK
Türkiye'nin gündeminde markalaşmanın olmadığı 1971'de kuruyemişte bir marka yaratan Tadım, şimdi Avrupa'da fabrika kurmaya hazırlanıyor
25 Şubat 2008 / 09:27
Kuruyemiş sektörüne girmeye hazırlanan yabancı yatırımcılar bulunduğunu söyleyen Tadım Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Tekinalp, ortaklık ve satın alma teklifleri aldıklarını söylüyor. Tekinalp, 'Ortağa ihtiyacımız yok. Biz Avrupa'da fabrika kurmaya hazırlanıyoruz' diyor. Tekinalp, kuruyemişte Türkiye'nin şansının da yüksek olduğunu belirterek, 'Orman yaparken çam yerine badem ve ceviz dikelim. Hem köylü desteklenir hem ihracat artar' diyor.
Sağlıklı yaşam modası dünyada yaygınlaşırken, itibar kazanan yiyecekler arasında kuruyemişler de yer alıyor. Artık günde bir avuç badem ve avuç fındık, birkaç ceviz yenilmesini tavsiye etmeyen doktor neredeyse yok gibi. Badem kan damarlarını gevşetiyor, fındık tansiyon düşürüp, damar sertliğini önlüyor, kabak çekirdeği kolesterolü düşürüyor...
Kuruyemiş denilince akla ilk gelen markalardan biri ise Tadım. Kuruyemişte Türkiye'nin ilk paketli markasını yaratan bir kurum. 70'e yakın ülkeye ihracat yapan Tadım, şimdi de yurtdışında fabrika açmak için arayışlarını sürdürüyor. Gaziantepli Mehmet Tekinalp'in kurduğu Tadım'ın başında ikinci kuşak yönetim bulunuyor. Tadım Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüten İsmet Tekinalp, son 5 yılda tüketimi hızla artan kuruyemişte Türkiye'nin doğru tarım politikalarıyla ciddi bir şans yakalayacağını savunuyor ve "Çam ağacı dikeceğimize ceviz ve badem dikelim" diyor.
Tadım'ın kuruluş öyküsünü anlatır mısınız?
Tadım 1971 doğumlu bir şirket. Aslında dedeme kadar uzanan bir iş kolu kuruyemişçilik. Dedem, antepfıstığını batıya getiren ilk 3 kişiden biri. Lakabı "Fıstıkçı Arap"tı.
1960'larda Tahtakale'de bir tane ofis tutmuş. O tarihte ben 6-7 yaşındaydım, bir kere Gaziantep'ten İstanbul'a gelmiştik, tren yolculuğunun bir hafta sürdüğünü biliyorum. İstanbul'a geldikten sonra babam 1971'de kuruyemişi paketli satmaya başladı. Bu konuda birinci değilse bile, ilklerden biri. Bugün şirketimizde 240 kişi çalışıyor. Yüz bin noktaya uğrayan 350 araçlık bir dağıtım ekibimiz var. En yüksek satışımız Marmara Bölgesi'nde. Ama biz Diyarbakır'da da, Batman'da da, Van'da da varız. Doğu'da da çok bilinen ve tüketilen bir markayız. Bugün toplam 55 bayimiz var.
Türkiye'de alışkanlık kuruyemişin açık satılması. Paketli ürüne yönelme aslında o yıllarda cesur bir iş değil mi?
O zamanlar Türkiye'de paketli satan hemen hemen yok. Ama babam ilk markalaşmayı başlatıyor. Tadım'ın amblemini o yıllarda sanatçı Mengü Ertel yaptı. Tadım hemen sektör lideri oldu. En kaliteli ve en iyi ürünü sunuyordu. Bugün Tadım sektörde fiyatı belirleyen marka. Ancak babamdan kalan politikamız şudur: Fiyatımız açık kuruyemişle hemen hemen aynıdır. Bazı ürünlerde daha da ucuzdur.
Yönetimde şimdi ikinci nesil mi var?
Aslında dedemi de sayarsak, üçüncü nesil diyebiliriz. İnşallah dördüncü nesile de devrederiz bu işi. Üç kardeşiz, üçümüzün çocukları da yönetim için hazırlanıyor. Ama önce dışarıda farklı yerlerde çalışacaklar.
Kuruyemiş sektöründe neler oluyor?
Kuruyemiş tarım ürünüdür. Tarımda ise ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Türkiye'de tarım yapılan toprakların parçalanmış olması, ekilemeyen arazilerin miktarını korkunç oranlara çıkardı. Yurtdışında; mesela İngiltere'de miras paylaşımında ilk çocuğa kalıyor toprak, hiçbir şekilde bu bozulamıyor. Bu da toprakların bölünmesini engelliyor. Türkiye'de de toprakların toplulaşması lazım. Çok geç kalındı. Batı ülkelerinde durum öyle değil. ABD'de örneğin ayçiçeğinin ne kadar ekileceği, ürünün ne kadar olacağı her şey biliniyor. Biz tarımın bir sektör olduğunu fark edemedik. Hep sanayiye yöneldik. Ekili alanlar bir an önce çoğalmalı. Sıkıntılı bir dönem geliyor.
Türkiye kuruyemişte zengin bir ülke aslında. Fındık, kuru üzüm ve kayısı da dünya lideri. Türkiye hangi ürünler üzerinde yoğunlaşmalı?
Biz bu ürünleri doğru yönetemiyoruz. Fındıkta fiyat yükseliyor. Stok fazlası var. Avrupalı devamlı fındığa karşı bir alternatif bulma peşinde. Çünkü Avrupalı için fındık yemiş, badem yemiş; bunların bir esprisi yok. Buna göre bir fiyat oluşturmak gerekiyor. Mesela komşumuz Bulgaristan'a gittiğinizde orada ceviz ormanları ve badem ormanları var. Cevizin kilosu şu anda 17-18 YTL'ye satılıyor. Ama ithal etmek zorunda kalıyoruz. Ormanlık araziye çam ağacı dikelim falan ama, bu gibi şeyleri de düşünelim artık. Ceviz ve badem ormanlarımız neden olmasın. Hem köylerimiz için de gelir kaynağı olacak.
Tadım olarak ihracat da yapıyorsunuz. Bunu miktarı ne kadar ?
Başta ABD ve Kanada olmak üzere, dünyanın birçok ülkesine ihracat yapıyoruz. 5-7 milyon dolar arası ihracatımız var. Türk Cumhuriyetlerinden Hollanda'ya kadar ciddi bir servis ağımız var. Avrupa'da Türklerin yoğun olduğu bölgelerdeki etnik pazarlara veriyoruz. Avrupa pazarı biraz zor. Çünkü tarım ürünleri laboratuvarlardan geçen ürünler. Onun için orada yerinde operasyon bizim için daha iyi. Bu yüzden biz de yurtdışında bu işi yapmayı düşünüyoruz. Bu konuda adımlarımız; bazı görüşmelerimiz de oluyor Romanya ve İspanya ile.
En çok hangi ürününüz satılıyor. Hangi ülke, hangi ürüne meraklı?
En çok çekirdek satıyoruz. Denizli, Elbistan, Maraş ve Erzurum'da yetişiyor. İspanyollar, Azeriler ve Romenler çekirdeğe meraklı bizim gibi. Avrupa'da genel olarak yer fıstığı tüketiliyor. Bizdeki çekirdeğin karşılığı orada yer fıstığı gibi. Soslusu, kaplamalısı... Almanya'da da çekirdek çok tüketiliyor ama pasta ve ekmek üzerinde kullanılıyor daha çok. Ermenistan bizim ürünlerimizi çok seviyordu mesela, orada Türk ürünü olduğu için bir yıl önce kapı dışarı edildik. Orada da bir milyon doların üzerinde bir ticaretimiz oluyordu.
Tadım'ın gelecek hedefleri nedir?
Kartal'da bir fabrika açtık, üretime başladık. Ürün çeşitlendirmeleri yapacağız. Yeni bir ürün geliştirdik. Daha çok meyve karışımlı yeni çeşitlerini çıkarmak istiyoruz. Tadımca Bar. Fındığı en azından böyle yedireceğimizi düşünüyorum, sıkıştırılmış haliyle. Dünyada şu an çok hızla yayılan bir sağlık trendinin içinde bulunuyor bu ürün. Bunu ihraç da edeceğiz. Onun için çok iyi bir şansımız olduğunu düşünüyoruz. Hatta İngiltere'den bu konuda bize partner de geldi işbirliği için, ancak biz kendimiz çalışmak ve yurtdışına kendimiz ihraç etmek istiyoruz. Dağıtımımız da başlı başına bir bölüm. Tadım bu konuda ilk beşe girer. Eti, Ülker, Philip Morris de dahildir bunlara. Dağıtımı başka markalara da açmak istiyoruz.
Yabancılar geliyor mu ortaklık için?
2004 yılından beri yerli yabancı ortaklar gelir gider her zaman. Böyle bir ortağa şu an ihtiyacımız yok, fakat isteyenimiz çok. Ayrıca sektöre de Avrupa'dan olsun ABD'den olsun gelmek isteyen de çok. İlgi var yani. Dünyada da bu konuda uzmanlaşan firmalar çok oluyor. Bizim ürünlerin tüketimi ülkedeki gelir düzeyine de bağlı bir şey. Bizim işimiz lüks tüketime giriyor. Bu nedenle biz ekonominin inişinin çıkışının her bölümünde etkileniyoruz. Şu anda ekonomide bahsedilen daralma bize henüz yansımadı. Başka alanlara, sektörlere ise girmeyi düşünmüyoruz.
Markalaşma Türkiye'de en çok tartışılan sorun. Siz çok eski bir markayı bugünlere getirdiniz. Neler yaptınız?
Bilinçli bir markalaşmamız var. Aslında çok da basit bir yöntemimiz var: Müşteriyi kandırmayacaksın ! Bu geleneksel bir kural. Fiyat ve üründe her zaman müşteri karşındaymış gibi hareket edeceksin. Değişimlere ayak uyduracaksın. Güvenilir olacaksın. Bence marka için yapılabilecek başka hiçbir şey yok. Bunları yerine getirdiğin zaman reklamsız da olsa belki uzun sürede belki kısa sürede markalaşabilirsin. Tadım da şu anda bir Türkiye markası oldu. Bizim alanımızda diğer markalar var ama tek alanda olmadıkları için kalıcı olmaları zor. Bu alanda yalnızca Tadım paketlenmiş ürün satıyor ve başka bir şey satmıyor. Bizim uzmanlık alanımız bu,başka bir alanımız yok.
İŞSİZLİK MAAŞINI GERİ ÖDEYECEK
İşsizlik maaşı alırken bir firmada yarım gün çalışan Cengiz Özkılıç, bunu Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK)'na bildirmediği için maaşını faiziyle geri ödedi.
25 Şubat 2008 / 09:31
Mimar Kemalettin Moda Merkezi'nde çalışırken işsiz kalan Özkılıç, 1 Nisan 2006 tarihinde işsizlik ödeneği almaya başladı. Üçüncü ayda İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi'ndeki bir plastik fabrikasında işe girdi. Burada sadece yarım gün çalıştıktan sonra işi bırakan Özkılıç, geçen ay İş-Kur İzmir İl Müdürlüğü'nden gelen yazıyla şaşkına döndü. İş-Kur, aldığı işsizlik maaşının son 5 aylık ödeneğini faiziyle geri istedi. Bin 100 YTL'yi bin 400 yeni lira olarak ödemek zorunda kalan Özkılıç'a gerekçe olarak, 'gelir getirici bir işte çalışıyor olma' gösterildi.
İş-Kur'a, "Ben yarım gün çalıştım, para da almadım." şeklinde itiraz eden Özkılıç, çalıştığı plastik firmasının kendisini iki gün sigortalı gösterdiğini öğrenince çaresiz kaldı. İş-Kur'un tutumunu yadırgadığını belirten Özkılıç, uygulamayı bilmemenin cezasını çektiğini söyledi. Özkılıç, "Kimyasal maddelerin içinde çalışmak ağır gelince, aynı günün öğleninde işi bıraktım. Yarım günlük işle gelir getirici bir işte çalışılmış olunmaz ki. Bırakın maaşı, yarım günün yevmiyesini bile almadım. Ekonomik durumum iyi değil, ancak parayı mecburen ödeyeceğim." dedi. Sosyal Güvenlik Kurumu İzmir İl Müdürü Celal Kapan ise 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'nun, işsizlik ödeneği alanların sigortalı bir işe girmesi durumunda 15 gün içinde İş-Kur'a bildirme mecburiyeti getirdiğini kaydetti. İşsizlik maaşı alırken İş-Kur'a bildirmeksizin, bir gün bile olsa sigortalı işte çalışmak, paranın faiziyle geri ödenmesini gerektiriyor. Hatta işverenle anlaşan ve hiç işe gitmeyen kişiler de aynı sıkıntıyı yaşıyor. İşveren, SSK'ya bir gün önceden sigorta girişi yaptığı için kişi, işbaşı yapmasa da en az bir gün sigortalı gösteriliyor. Bu durumda işsizlik maaşı hemen kesiliyor ve ödenen para faiziyle geri isteniyor.
MİGRENİN EKONOMİYİ ZARARI 430 MİLYON DOLAR
Özellikle kadınların mustarip olduğu migren krizinin sadece yaşam kalitesini değil ekonomiyi de derinden etkilediği ortaya çıktı.
25 Şubat 2008 / 09:34
1981'de kurulan ve 2006'dan itibaren OTC pazarında faaliyet göstermeye başlayan Interday'in Kurumsal Satış Direktörü Burç Uluç, “Prof. Dr. Aksel Siva'nın yaptığı araştırmaya göre, Türkiye'de migren ağrılarından ötürü yıllık işgücü kaybı 5.4 gün. Bunun ekonomiye maliyeti ise 430 milyon dolar” dedi. Interday olarak bu kaybı engellemek adına migren ve başağrısı için StopEver markalı soğuk terapi bandı ithal ettiklerini belirten Uluç, “Hidrojel bazlı bu bandı alnınıza veya ensenize yapıştırdığınızda, hemen o bölgede bir soğuma hissi oluşturarak sizi rahatlatıyor. İçinde hiçbir kimyasal madde yok. 8 saat etkisi var. Bir pakette iki bant bulunuyor. Fiyatı ise 5 YTL” diye konuştu.
30-39 YAŞ ARASI YAYGIN
Eczaneler ve internetteki alışveriş sitelerinde satışa sundukları
StopEver migren bandına özellikle kadınların büyük ilgi gösterdiğini belirten Uluç, “Migren 30-39 yaş arasında ağırlıklı görülüyor ve en çok kadınları etkiliyor. Bu nedenle müşteri portföyümüzde kadınlar ağırlıkta” dedi.
StopEver markasının çocuklar için ateş düşürücü ve öksürük bastırıcı bantlarının yanı sıra kas ve adele ağrısı çekenler için de ürünlerinin olduğunu hatırlatan Uluç, bu markayı Türkiye'ye nasıl getirdiklerini şöyle anlattı:
BANDIN YAN ETKİSİ YOK
“Interday'in kurucu ortaklarından Nedim Dayan'ın 4 yaşındaki oğlu İzi, bir Amerika seyahati sırasında ateşleniyor. Nedim Bey de Amerika'daki bir eczaneden bu bantlardan alıyor. Hiçbir yan etkisi olmayan ve içinde kimyasal bulunmayan bu üründen çok memnun kalınca Türkiye'ye getirmeye karar veriyor. Aslında başta Amerika ve Avrupa'da bu bantlar çok yaygın. Türkiye ise henüz yeni yeni bu ürünlerle tanışıyor. Bizde ateş düşürmek için, buz ve sirke konuluyor. Bu aslında, buz ve sirkenin olmadığı ortamlarda daha pratik bir şekilde kullanılan bir ürün. Türkiye'nin dört bir tarafına ürün gönderiyoruz. Tokat, Diyarbakır, Gaziantep ve Konya gibi illerden bile yoğun talep var. Ama ağırlıklı olarak bu ürün İstanbul'da satılıyor.”
SPOR SALONUNDA BİLE VAR
ÇOCUKLAR için ateş düşürücü bandın fiyatının 5 YTL olduğunu ve 1 yaşından büyük çocuklarda kullanıldığını anlatan Uluç, “Eklem ve kas ağrıları için olan ve 2 kullanımlık olan bandın fiyatı ise 6.9 YTL. Öksürük bastırıcı bant ise 6.9 YTL'den satılıyor. Hiçbir yan etkisi olmayan bu ürünler alerjik bünyelerde çocukların fanilasına da yapıştırılabiliyor. Artık doktorlar Türkiye'de de bu ürünü tıpkı dünyada olduğu gibi reçetelerine yazmaya başladı” diye konuştu. Dünyada bu ürünlerin benzin istasyonlarından spor salonlarına kadar geniş bir yelpazede tüketiciyle buluştuğunu anlatan Uluç, “Bizim de amacımız, dünyadaki gibi farklı noktalardan da tüketiciye ulaşmak” dedi.
Bakan Çelik, SSK ve Bağ-Kur prim borçlarının 43 milyar 10 milyon YTL olduğunu açıkladı.
25 Şubat 2008 11:42
Çalışma ve Sosyal güvenlik Bakanı Faruk Çelik, SSK ve Bağ-Kur prim borçlarının 43 milyar 10 milyon YTL olduğunu açıkladı. Çelik, 898 bin 795 işverenin 10 milyar 874 milyon YTL SSK prim borcu; 1479 sayılı yasa kapsamındaki Bağ-Kur’luların 25 milyar 933 milyon YTL, 2926 kapsamındaki Bağ-Kur’luların da 6 milyar 722 milyon YTL prim borcu bulunduğunu bildirdi.
Çelik’in, CHP Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in yazılı soru önergesine verdiği yanıta göre, Mart 2007 prim ve Temmuz gecikme zammı ile birlikte 898 bin 795 işverenin toplam 10 milyar 874 milyon YTL SSK prim borcu bulunuyor. Bunun 6 milyar 59 milyon YTL’sini prim, 4 milyar 814 milyon YTL’sini gecikme zammı oluşturdu.
Bağ-Kur’luların borçlarına bakıldığında; 1479 Sayılı Kanun kapsamındaki 1 milyon 432 bin 686 sigortalının 25 milyar 933 milyon YTL borcu bulunduğu görüldü. 2926 sayılı Kanunu kapsamındaki 691 bin 712 sigortalının 6 milyar 722 milyon YTL borcu bulunduğu belirlendi.
Çelik, yanıtında, 5458 sayılı Kanun ile süresi içerisinde ve tam olarak ödenmeyen prim borçlarının taksitle veya peşin ödeme imkanı sağlayan yeniden yapılandırma uygulamasından yararlanmak için 849 bin 464 sigortalının talepte bulunduğunu ifade etti. Çelik, “Yeniden yapılandırma borcunu ödeyerek bu uygulamadan yararlanan sigortalı sayısı 211 bin 714’tür. Düzenli ödemedikleri için 10 bin 922 sigortalının yeniden yapılandırma talebi iptal edilmiş olup, 141 bin 908 sigortalının yeniden yapılandırma talebi iptal pozisyonuna düşmüştürö bilgisini verdi.
Çelik, ayrıca, prim borcu bulunan işveren sayısının toplama oranının 2000’de yüzde 4, 2001’de yüzde 11, 2002’de yüzde 8, 2003’te yüzde 15, 2004’te yüzde 5, 2005’te yüzde 3, 2006’da yüzde 10, 2007’de yüzde 1 olduğunu belirtti.
|
DEVLET KİM İÇİN ZARAR EDİYOR?
Resmi büyütmek için tıklayın |
Sabancı Holding Ceo'su Ahmet Dördüncü, Devletin Kendilerinden 18 Kuruşa Satın Aldığı Elektriği 8 Kuruşa Sattığını Belirterek, 'Aradaki Fark Hepimizin Sırtından Çıkıyor' Dedi.
|
Sabancı Holding CEO’su Ahmet Dördüncü, devletin kendilerinden 18 kuruşa satın aldığı elektriği 8 kuruşa sattığını belirterek, "Aradaki fark hepimizin sırtından çıkıyor" dedi. Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı da, enerji darboğazının gündemde olduğunu ifade ederek, elektrik dağıtım özelleştirmelerinin bir an önce yapılmasını istedi.
SABANCI Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Türkiye için elektrik darboğazının kapıda olduğuna dikkat çekerek, en azından dağıtım özelleştirilmelerinin bir an önce yapılmasını istedi. Sabancı Holding CEO’su Ahmet Dördüncü de, "Biz ürettiğimiz elektriği devlete 18 kuruşa veriyoruz. Devlet dönüp onu sanayiciye ve vatandaşa 8 kuruş dolayında satıyor. Aradaki fark, sonuçta yine tüm vatandaşların sırtından çıkıyor. Burada bir yanlışlık var" dedi.
VERİMLİLİK HEMEN ARTAR: Sabancı Grubu olarak 2008’de gerçekleştirecekleri 1.5 milyar dolarlık yatırımın yarısını elektrik üretimine ayırdıklarını vurgulayan Güler Sabancı, şöyle konuştu: "Türkiye’nin elektrik darboğazına girmemek için ciddi yatırımlara ihtiyacı var. Bizim Bandırma’daki yatırımımız en erken 2010’da devreye girebilir. Yani, bugün ciddi yatırımlara başlasak, kısa zamanda sorun çözülmeyecek. Bu yüzden hükümetin bir an önce elektrik dağıtım özelleştirmelerini gündeme getirmesi gerek. Dağıtım özelleştirmeleri olursa, en azından yüzde 15-20 verimlilik artışı sağlanır. Bu da bize yeni yatırımların devreye girmesine kadar zaman kazandırır."
DEVLET VERİMLİ OLAMIYOR: Güler Sabancı, devletin en azından Kamu İhale Yasası’nın katı kuralları yüzünden bile bazı verimlilik artırıcı yatırımları kısa sürede yapamadığına dikkat çekerek, şunları dile getirdi: "Devlet şimdi verimlilik artırmaya dönük adım atmaya kalksa, 1.5-2 yıldan aşağı sürmez. Oysa özel sektör bunu birkaç ayda çözer. En azından bugüne kadarki gelişmeler, devletin elektrikte verimlilik artışını sağlamakta zorlandığını gösteriyor. Dolayısıyla dağıtım özelleştirmesini geciktirerek, zaman kaybetmeyelim."
FARKI BİRLİKTE ÖDÜYORUZ: Sabancı Holding CEO’su Ahmet Dördüncü de, elektrikte önemli bir çarpıklığı şu örnekle ortaya koydu: "Devlet elektriğin yüzde 10’unu özel sektörün üretiminden alıyor. Mevcut sisteme göre, devlet elektriğin kilovatsaatini bizden 18 kuruşa alıyor. Sonra dönüp 8 kuruşa vatandaşa, sanayiciye satıyor. Bir taraftan elektrik 8 kuruş diye kendi kendimize seviniyoruz. Ama öte yandan aradaki farkın acısı biryerlerden çıkıyor. Sonuçta aradaki farkın oluşturduğu faturayı hep birlikte ödüyoruz. Türkiye’nin bu çarpık tablodan da vazgeçmesi gerekiyor."
Migros, Carrefoursa’yla birleşmede zorlanırdı
SABANCI Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı ile CEO Ahmet Dördüncü, Carrefoursa olarak çoğunluk hissesi 1.9 milyar YTL’ye satılan Migros’la ilgilenmekten vazgeçme nedenlerini şöyle sıraladı:
Bilgi odasına girdik baktık. Bizim saptamalarımıza göre, Migros’un o günlerdeki piyasa fiyatıyla, eldeki veriler pek uyuşmuyordu. Yani, piyasa fiyatına yakın düşmemiz söz konusu değildi.
Asıl önemlisi Carrefoursa’yla Migros gibi iki büyük yapıyı birleştirmekte karşılaşılacak zorluktu. Carrefoursa’nın Gima’yla birleşmesi bile planlanandan uzun sürdü. Birleşmede ortaya çıkabilecek zorluklar, bizi Migros’la ilgilenmekten vazgeçiren en büyük etkendi.
Çevremizdeki petrol parası Türkiye için fırsat olur
GÜLER Sabancı, global dalgalanmayı değerlendirirken, şunları söyledi: "Bu dalgadan Türkiye’nin hiç etkilenmemesi mümkün değil. Ancak, bu durumu fırsata çevirmek de mümkün olabilir. Petrolün varilinin 100 doları da aşmasıyla birlikte, petrol zengini ülkelerin elinde likidite fazlası oluştu. Petrolden oluşan fazla para bir yerlere gidecek. Gideceği adres neden Türkiye olmasın. Nitekim bizim arkadaşlarımız da bölge ülkeleriyle yakın temas halindeler." 03.03.2008 02:19
|
500 YTL'LİK BANKNOTLAR GELİYOR
200 YTL'lik banknotlardan sonra şimdi de 500 YTL'lik banknotlar geliyor.
03 Mart 2008 / 14:50
2009'da piyasaya çıkması beklenen 200 YTL'lik banknotlar uzmanlara göre enflasyon hedefini olumsuz etkilemeyecek. 200 YTL'nin ardından ticari işlemleri kolaylaştırmak için 500 YTL'lik banknotlar bekleniyor.
Merkez Bankası'nın 2009 yılında 200 YTL'lik yeni banknotları piyasaya sürmeye hazırlanıyor olması enflasyon endişelerini yeniden gündeme taşıdı. Piyasada "Dolaşımda olan para miktarının artması, büyük küpürlü banknotların basılması enflasyonu artırır mantığının" yanlış olduğunu savunan uzmanlar, 200 YTL'lik banknotların enflasyonu körüklemeyeceğini belirtiyor. 200 YTL'lik banknotların daha çok gayrimenkul alım satımları gibi ticari işlerde ve bankalar arasında kullanılacağını belirten uzmanlara göre önümüzdeki dönemde 500 YTL'lik yeni banknotlar da piyasaya sürülecek. Ayrıca yeni bir banknot çıkarıldığı zaman en küçük birimli banknotun da piyasadan kaldırılacak olmasının para arzını dengelediği kaydediliyor.
ATM'lerde kullanılmayabilir
200 YTL'lik yeni banknotların çıkması ile 1 YTL'lik banknotlar da kullanımdan kalkacak. Ekonomistler cephesinde Merkez Bankası'nın 2009 için koyduğu yüzde 4'lük enflasyon hedefinde 200 YTL'lik yeni banknotların olumsuz bir etkisi yaratmayacağı görüşü hakim.
Referans Gazetesi'nde yer alan habere göre uzmanlar arasındaki bir diğer genel görüş ise 200 YTL'lik yeni banknotların diğer banknotlar gibi piyasada bolca dolaşmayacağı ve ATM'lerde kullanılmayacağı yönünde. 2009'da piyasaya sürülmesi planlanan 200 YTL'lik banknotların daha çok bankalar arasında veya finans kurumlarında kullanılacağını belirten Ak Yatırım Ekonomisti Hakan Aklar, "Günlük işlemlerde bu kadar büyük küpürlü banknotlar zaten kullanılmaz. Bundan dolayı 200 YTL'ler piyasada bol miktarda dolaşmayacaktır" diye konuştu.
100 YTL'lik banknotların bile piyasada çok fazla kullanılmadığına dikkat çeken Aklar, 200 YTL'lik banknotların enflasyonu artırıcı bir etkisinin olmadığını ifade etti. "Merkez Bankası enflasyonla mücadelede kararlı" diyen Aklar, 200 YTL'lik banknotların piyasaya sürülecek olmasının para arzının arttığının göstergesi olmadığını söyledi.
2009'da YTL'nin 'Y'si de kalkacak
Fortis Yatırım Ekonomisti Erkin Işık ise Merkez Bankası'nın yeni para basmasının enflasyon ile bağlantılı olmadığını söyledi. 200 YTL'lik banknotların enflasyon üzerinde herhangi bir olumsuz etki yaratmayacağını belirten Işık, "200 YTL değerindeki banknotlar ekstra bir para arzı oluşturmaz" diye konuştu. Oyak Yatırım Ekonomisti Mehmet Besimoğlu da piyasaya sürülecek olan 200 YTL'lik yeni banknotların enflasyon üzerinde önemli bir etki yaratmayacağını kaydetti. 200 YTL'lik yeni banknotların ATM'lere koyulmayacağını ifade eden Besimoğlu, söz konusu banknotların büyük çapta gayrimenkul alım satımları gibi ticari işlerde kullanılacağını ifade etti.
200 YTL'lik banknotların diğer banknotlar gibi piyasada bol miktarda dolaşmayacağını da belirten Besimoğlu, "200 YTL'lik banknotlardan sonra Avrupa Birliği'ne paralel paralel olarak yeni banknotlar da basılabilir. Fakat Merkez Bankası öncelikle 200 YTL'lik banknotun kullanımına bakarak bunun kararını verecektir" dedi. Bu arada Merkez Bankası, yıl sonunda Yeni Türk Lirası'nın (YTL) Y'sini de 2009 yılında piyasadan kaldırmaya hazırlanıyor.
KALORİFER YAKITINA ZAM GELDİ
“Kalorifer yakıtı” olarak bilinen Fuel Oil 4'ün kilogram fiyatı 4-6 Yeni Kuruş arttı.
05 Mart 2008 / 18:51
Yeni düzenlemeye göre, Ankara'da kalorifer yakıtının kilogram satış fiyatı BP'de 1,76 YTL'den 1,82 YTL'ye, OPET'te 1,75 YTL'den 1,80 YTL'ye ve Shell'de 1,73 YTL'den 1,77 YTL'ye yükseldi.
Fuel Oil'in kilogram fiyatı İstanbul'un Avrupa Yakasında 1,72 ile 1,78 YTL, Anadolu Yakasında ise 1,73 ile 1,79 YTL arasında değişiyor.
İzmir'de ise kalorifer yakıtının kilogram satış fiyatı 1,74 YTL ile 1,80 YTL arasında farklılık arz ediyor.
Dağıtım firmalarının belirlediği tavan fiyatlar, rekabet ve serbesti nedeniyle şirketler ve şehirlere göre küçük çaplı değişiklik gösteriyor.
DOLARIN DÜŞÜŞÜ PETROLÜ ATEŞLİYOR
Euro/dolar paritesi 1,5372’yle rekor düzeye çıkınca, petrol fiyatları da 106 dolara dayanarak tarihi zirveyi gördü.
İSTANBUL - Uluslararası piyasalarda doların bitmek bilmeyen değer kaybı, emtia piyasalarını da ateşliyor. ABD’den gelen verilerin durgunluk endişelerini artırmasıyla yükselişte olan Euro/dolar paritesi, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Trichet’nin Euro Bölgesi’nde enflasyon risklerinin yukarı yönlü olduğunu söylemesiyle yeni bir rekor kırdı. Parite Trichet’nin açıklaması sonrasında 1,5372 ile tarihi zirveye çıktı
Doların, ABD’nin ana ticaret ortaklarının para birimlerine karşı değerini ölçen dolar endeksi de 73.365 ile tarihin en düşük seviyesine indi. Dolar, İsviçe Frangı karşısında da 1,0283’le tarihin en düşük düzeyine geriledi.
PETROL 106 DOLARA DAYANDI
Dolardaki düşüşün hız kesmeden sürmesiyle, petrol fiyatları arka arkaya rekorlar kırmaya devam ediyor. Doların uluslararası piyasalarda değer kaybetmesi, ABD ham petrolünün bugün 105.97 dolarla, Brent petrolünün ise 102.95 dolarla tarihin en yüksek düzeyine çıkmasına neden oldu.
Fiyatların yükselmesinde OPEC’in dün üretimi artıracağına ilişkin herhangi bir sinyal vermemesi ve ABD’de açıklanan petrol stokları verilerinin beklenenin aksine gerilemesi de etkili oldu.
Doların değer kaybı ve petrolün rekor kırmasından etkilenerek dün 995.20 dolarla tarihi zirveye çıkan altında ise bugün düşüş yaşandı. Altın fiyatları gün içinde en yüksek 991 doları gördü.
İŞSİZLİK YERİNDE SAYDI
Türkiye genelinde işsizlik oranı 2007’de yüzde 9.9’la değişmedi. İşsiz sayısı 38 bin kişi artarak 2 milyon 333 bin kişiye çıktı. Türkiye’de her beş gençten biri işsiz.
ANKARA - Türkiye işsizliğe bir türlü çare bulamıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, işsizlik oranı 2007 yılında yüzde 9.9’la değişmedi. Türkiye’de tarım dışı işsizlik oranı da bir önceki yıla göre değişmeyerek yüzde 12.6 seviyesinde gerçekleşti. Bu oran erkeklerde bir önceki yıla göre 0.1 puanlık artışla yüzde 11.4, kadınlarda ise 0.5 puanlık azalışla yüzde 17.4 oldu.
Kentsel yerlerde işsizlik oranı 0.2 puanlık azalışla yüzde 11.9, kırsal yerlerde ise 0.4 puanlık artışla yüzde 6.9 olarak gerçekleşti. Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 18.7’den yüzde 19.6’a yükseldi.
2007 yılında çalışma çağındaki nüfus bir önceki yıla göre 730 bin kişi arttı. İstihdam edilenlerin sayısı, bir önceki yıla göre 235 bin kişi artarak, 21 milyon 189 bin kişiye ulaştı. Tarım sektöründe çalışan sayısı 112 bin kişi azalırken, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı 347 bin kişi artış kaydetti.
2.3 MİLYON KİŞİ İŞSİZ
Türkiye genelinde işsiz sayısı bir önceki yıla göre 38 bin kişi artarak 2 milyon 333 bin kişiye yükseldi. İşgücüne katılım oranının yüzde 47.8 olduğu 2007’de istihdam oranı da yüzde 43.1 olarak belirlendi. Kayıtdışı istihdam edilenlerin oranı ise yüzde 46.9 oldu.
2007 yılında istihdam edilenlerin yüzde 26.4’ü tarım, yüzde 19.8’i sanayi, yüzde 5.8’i inşaat, yüzde 48’i ise hizmetler sektöründe yer aldı. Bir önceki yılla karşılaştırıldığında, tarım sektöründe istihdamın payının 0.9 puan azaldığı, buna karşılık sanayi sektörü ile inşaat sektörünün paylarının 0.1 puan, hizmetler sektörünün payının ise 0.7 puan arttığı görüldü.
İŞTE İŞSİZLERİN PROFİLİ
Yüzde 73’ü erkek nüfus
Yüzde 56.8’i lise altı eğitimli
Yüzde 30’u bir yıl ve daha uzun süredir iş arıyor
İşsizler sıklıkla (yüzde 31.1) eş-dost vasıtasıyla iş aramaktadır
Yüzde 81.9’u (1 milyon 911 bin kişi) daha önce bir işte çalışmış
Daha önce bir işte çalışmış olan işsizlerin yüzde 47.9’u hizmetler, yüzde 23.9’u sanayi, yüzde 18.5’i inşaat, yüzde 9.7’si ise tarım sektöründe çalışmış
DOLAR MİLYARDERİ LİSTESİNDE 35 TÜRK
Forbes dergisinin en zenginler listesinde Bill Gates 13 yıl sonra tahtını Warren Buffet’a kaptırdı. Türkiye’den 13 yeni isim listeye girerken, Türk milyarder sayısı 35’e çıktı. En genç milyarder Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg oldu.
Ünlü yatırımcı Buffet, Gates'i tahtından etti.
|
NEW YORK - Amerikan finans çevrelerinin dergisi “Forbes Magazine” tarafından hazırlanan dünyanın milyarderleri listesinde yer alan 1125 milyarderin toplam servetinin 4.4 trilyon dolar olduğu açıklandı.
Milyarderler listesinin 13 yıldır ilk sırasında bulunan yazılım devi Microsoft’un kurucusu Amerikalı Bill Gates’in yerini bu yıl ilk kez ABD’li yatırımcı Warren Buffet aldı. Buffet’ın serveti 62 milyar dolar olarak tahmin edilirken, Bill Gates’in serveti 58 milyar dolarda kaldı.
Dünyanın en zengin ilk 10 ismi ise şöyle:
Warren Buffet (62 milyar dolar)
Meksikalı işadamı Carlos Slim Helu (60 milyar dolar)
Bill Gates (58 milyar dolar)
Hintli işadamı Lakshmi Mittal (45 milyar dolar)
Hintli işadamı Mukesh Ambani (43 milyar dolar)
Hintli işadamı Anıl Ambani (42 milyar dolar)
Ikea’nın sahibi İsveçli işadamı Ingvar Kamprad (31 milyar dolar)
Hintli işadamı K.P. Singh (30 milyar dolar)
Rus işadamı Oleg Deripaska (28 milyar dolar)
Alman işadamı Karl Albrecht (27 milyar dolar)
Derginin Genel Yayın Yönetmeni Steve Forbes, ve editörler Luisa Kroll, Paul Maidment ve Matthew Miller’in yaptıkları basın toplantısıyla açıklanan listede bulunan milyarderlerin “ortalama servetinin” geçen yıla göre 250 milyon dolar artışla 3.9 milyar dolara çıktığı belirtildi. Ayrıca, listedeki milyarderlerin üçte ikisinin servetlerini miras yoluyla değil kendilerinin elde ettiği kaydedildi.
EN ÇOK MİLYARDER ABD’DE
Listeye göre ABD, 469 milyarderle 1125 kişilik listede 1. sırada bulunuyor. ABD’yi ise bu yıl Almanya’yı geçerek 87 milyarderle 2. sıraya yerleşen Rusya izliyor. Rusya’nın başkenti Moskova da bu yıl New York’u geride bırakarak dünyada en çok milyarderin yaşadığı şehir olarak ilk sıraya yerleşti.
Bölgesel dağılıma göre en çok milyarder ABD’de yaşarken, listedeki 298 milyarder Avrupa’da, 211’i Asya-Pasifik bölgesinde, 84’ü Orta Doğu ve Afrika bölgesinde (Türkiye bu bölge içinde), 63’ü de (ABD hariç) Kuzey ve Güney Amerika’da bulunuyor.
LİSTEDEKİ İLK AFRİKALILAR
Listeye yeni eklenen milyarderlerin yüzde 70’i ABD, Rusya, Hindistan ve Çin’de yaşıyor. Bu sene listeye ilk kez Afrika doğumlu 3 milyarder eklendi.
Amerikalı 469 milyarderin servetlerinin toplamı 1.6 trilyon dolarken ABD dışında yaşayan 656 milyarderin servetlerinin toplamının 2.8 trilyon dolara ulaştığı görüldü.
EN GENÇ MİLYARDER FACEBOOK’TAN
 |
Mark Zuckerberg |
Listedeki 50 milyarderin 40 yaşın altında olduğu ve bu 50 milyarderin 25’inin listeye yeni eklendikleri, dünyanın en genç milyarderinin ise 1.5 milyar dolarlık servetiyle Facebook’un yaratıcısı 23 yaşındaki Mark Zuckerberg olduğu belirtiliyor.
Zuckerberg’in şimdiye kadar Forbes dergisinin listesinde yer alan, servetini kendisi elde eden en genç isim olduğu söyleniyor. Zuckerberg listede 785. sırada bulunuyor. Milyarderler arasında yaş ortalamasının da 61’e düştüğü, bu düşüşte Rusya’nın (ortalama milyarder yaşı 46) ve Çin’in (ortalama 48) büyük rolü olduğu belirtiliyor.
99 KADIN MİLYARDER
99 kadın milyarderin bulunduğu listede bu kadınların ancak yüzde 10.1’inin servetlerini kendilerinin elde ettiği ve Çin’in en zengin kişisinin ise babası yoluyla 7.4 milyar dolarlık servete konan 26 yaşındaki Yang Huiyan olduğu dikkati çekiyor. Dünyanın en zengin kadınının ise Loreal kozmetik şirketinin kurucusunun kızı Fransız Liliane Bettencourt ve servetinin 22.9 milyar dolar olduğu sanılıyor.
HİNDİSTAN REKOR KIRDI
Listede ilk 10’a girenlerin Hint asıllı olduğu ve Hindistan’ın bu anlamda rekor kırdığı belirtiliyor. Listenin 6 numarasında bulunan Anıl Ambani’nin bu yıl servetini 23.8 milyar dolar artırararak en fazla kazanan isim olduğu belirtilirken ilk 20’ye giren sadece 4 Amerikalı bulunuyor. İki yıl önceye kadar ilk 20’ye girenlerin yarısının Amerikalı olduğu belirtilirken listeye bu yıl en çok Hindistan, Çin ve Türkiye’den yeni milyarderler eklendiği görülüyor.
TÜRKİYE’DEN 13 YENİ İSİM
Türkiye geçen yıl 25 milyarderle listeye girerken bu yıl bu sayıyı 35’e çıkarmış bulunuyor. Listeye giren 13 yeni milyarderin isimleri şöyle: Ali İbrahim Ağaoğlu, Ahmet Çalık, Hanzade Doğan Boyner, Begümhan Doğan Faralyalı, Vuslat Doğan Sabancı, Sema Isıl Doğan, Arzuhan Doğan Yalçındağ, Faruk Eczacıbaşı, Mübariz Gürbanoğlu, Erman Ilıcak, Ahsen Özokur, Serra Sabancı ve Deniz Şahenk. Geçen yıl Forbes listesinde bulunan ancak bu yıl listede olamayan isimler ise Erol Sabancı, Asım Kibar ve Ömer Sabancı.
Listeye göre 247. sırada Mehmet Emin Karamehmet geliyor ve onu şu 35 isim izliyor:
247-Mehmet Emin Karamehmet (4.3 milyar dolar)
256-Şarık Tara (4.1 milyar dolar)
260-Hüsnü Özyeğin (4 milyar dolar)
524-Semahat Arsel (2.3 milyar dolar)
524-Ahmet Nazif Zorlu (2.3 milyar dolar)
573-Rahmi Koç (2.1 milyar dolar)
573-Ferit Şahenk (2.1 milyar dolar)
605-Aydın Doğan (2 milyar dolar)
605-Suna Kıraç (2 milyar dolar)
652-Tuncay Özilhan (1.9 milyar dolar)
652-Mehmet Sinan Tara (1.9 milyar dolar)
677-Filiz Şahenk (1.8 milyar dolar)
677-Kamil Yazıcı (1.8 milyar dolar)
707-Erman Ilıcak (1.7 milyar dolar)
707-Faruk Yalçın (1.7 milyar dolar)
|
ATO'DAN ''ONLİNE KAYITDIŞI EKONOMİ'' RAPORU
Türkiye'ye, ayakkabıdan çantaya kadar çok sayıda ürünü faturasız ve belgesiz satan yurtdışı menşeli internet siteleri nedeniyle devletin sadece KDV ve ÖTV'den yüzde 41 vergi kaybına uğradığı bildirildi.
Ankara Ticaret Odası'nın (ATO) hazırladığı "Online Kayıtdışı Ekonomi" başlıklı raporuna göre, internet üzerinden faaliyet gösteren çok sayıda sitede, ayakkabıdan çantaya, bebek eşyalarından kitaba, bilgisayardan DVD oynatıcısına, parfümden makyaj malzemesine kadar birçok ürün satışa sunuluyor.
Faturasız satılmaları nedeniyle Türkiye'deki fiyatlara göre daha ucuz olan bu sitelerin vatandaşlarca da cazip görülmesi, kayıtdışı ekonomiyi körüklüyor.
Ekonomiyi vuran "hediye"
Başta Uzakdoğu olmak üzere yurtdışı menşeli bu sitelerin, vatandaşların kredi kartı ya da online bankacılık sistemiyle yaptığı alışverişleri istediklere adrese postayla "hediye" altında gönderdiği ifade edilen raporda, vatandaşın verdiği siparişlerin fazla olması durumunda, Türkiye gümrüklerinde şüphe uyandırmaması için birden fazla pakete bölünerek gönderildiğine dikkat çekildi.
Raporda, uluslararası taşımacılık yapan kargo şirketleriyle gelen ürünlerin 100 doların üzerinde olması durumunda vergiye tabi olması nedeniyle birçok ürüne, yurtdışındaki bir Türk şirket tarafından 100 dolarlık fatura kesildiği belirtiliyor.
Ayrıca raporda, "Örneğin, tıbbi malzeme bulunan paket, telefon kulaklığı adı altında hediye paketi olarak gönderiliyor ve gümrük vergisi ödemeden, Türkiye'ye sokulabiliyor. Bu şekilde, kargo şirketi, yurtdışından getirilen malı sorunsuz biçimde alıcısına teslim ediyor" denildi.
"Yüzde 41 vergi kaybı"
Vatandaşlar, internet üzerinden sanal alışverişe yönelirken devletin bu alışverişten, gümrük vergisi, KDV, ÖTV, gelir, kurumlar, çevre ve emlak vergisi, SSK ve Bağ-Kur primlerinden kaynaklanan önemli vergi kayıplarına uğradığı vurgulanan raporda, şunlar kaydedildi:
"Bu yolla satın alınan ürünlerin büyük bölümü lüks tüketim malı olduğu için devlet yüzde 6,7 ile yüzde 20 arasında değişen oranlarda ÖTV ve yüzde 18 oranındaki KDV'yi alamıyor. Buna göre, yapılan her 100 dolarlık alışverişten, devlet 26 dolardan 41,6 dolarla kadar KDV ve ÖTV kaybına uğruyor."
Raporda, bu alışverişler nedeniyle iç piyasada yaşanan daralmanın etkisiyle, yerli firmalar önemli bir gelir kaybına uğradığı için devletin gelir, kurumlar vergisi gibi vergiler ile istihdam vergilerinden de mahrum kaldığına işaret edildi.
"Tüketici yasal haklarından mahrum kalıyor"
Söz konusu sitelerde, spot piyasalardan ucuza toplanmış, kullanım süresi geçmiş ya da dolmak üzere olan, orijinaline benzeyen sahte ürünler satılabildiği belirtilen raporda, şu ifadeler kullanıldı:
"Türkiye'de örneğin 100 liraya alabileceği bir ürünü internet sitelerinden 60 liraya satın alarak 'karlı bir alışveriş' yaptığını düşünen vatandaşlar, ayıplı ürünlerle karşı karşıya kalabiliyor.
Vatandaş, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un kendisine tanıdığı ürünü değiştirme, iade etme, servis garantisi gibi yasal haklarından mahrum kalarak, gerçekte karlı olmayan bir alışveriş yapmış oluyor."
"Ringdeki sanal rakip"
ATO Başkanı Sinan Aygün, tüketicilerin, ucuzluğun cazibesine kapılmamaları ve bilinçli davranarak faturalı alışveriş yapmaları gerektiğini, belgesiz satışların yasal olarak suç teşkil ettiğini kaydetti.
Türkiye'de, Maliye Bakanlığı'nın kayıtlı mükellef üzerinde, matrah artırımı ve banka hesaplarına el koyma gibi yöntemlerle vergi tahsilatına yöneldiğini ifade eden Aygün, "Öte yanda ise internet üzerinde kayıtdışı ekonomi cirit atıyor. Kayıtlı mükellefe şahin olan maliye, yurtdışı menşeli siteleri görmüyor mu? Maliye uyuyor mu?" dedi.
Sanal ticarete engel konulması gerektiğini vurgulayan Aygün, şunları söyledi:
"Aralarında yerli internet siteleri de olmak üzere yerli mükelleflerimiz kira ödeyip, eleman istihdam edip, vergi, SSK primi verirken, yabancı menşeli internet siteleri kayıtdışı satışlarıyla haksız rekabete yol açıyorlar. Bizim firmalarımız 'ringde sanal bir rakiple' karşı karşıya bırakılıyor."
Merdiven altında kayıtsız çalışan işyeri ile internetten ulaşılan sanal mağazaların aynı işlevi gördüğünü ifade eden Aygün, bu durumda hem işletmelerin haksız rekabetle karşı karşıya kaldığını hem de devletin vergi kaybına uğradığını vurguladı.
Gelinlikten kitaba her türlü ürün
Raporda, internet üzerinde satışa sunulan ürünlerden bazılarının anahtarlık, antika para, araba aksesuarları, ayakkabı, bahçe mobilyaları, banyo havlusu, bebek arabaları, boya kalemleri, cansız manken, casus dinleme cihazları, gelinlik, halı, kayak malzemeleri, kitap, Mp3 çalar, saat, takı kutusu, yemek sosları, yorgan, yüz bakım kremleri ve zayıflama bandı olduğu belirtildi
|
"ABD ciddi bir durgunlukla karşı karşıya"
ABD Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu'nun (NBER) eski başkanı Martin Feldstein, ABD'nin durgunluğa girdiğini ve bunun öncekilerden çok daha ciddi olabileceğini söyledi.
Feldstein, Florida eyaletinin Boca Raton bölgesinde bir dernekte yaptığı konuşmada, "Durum çok kötü, durum kötüye gidiyor ve riskler çok kötü olabilir" dedi.
Eski NBER Başkanı Feldstein, ABD Merkez Bankası'nın (FED) düşük kısa dönemli faizlerinin, ekonomik faaliyeti canlandırma bakımından mevcut sıkıntılı dönemde etkili olmayacağını da ifade etti.
FED'in, diğer merkez bankalarıyla birlikte yeni likidite artırıcı önlemler alma kararının çok az faydası olacağını belirten Feldstein, FED'den borçlanan kuruluşlarla ilgili altı çizilen risklerin devam edeceğini ve FED'in kararının bu kuruluşların sermayelerin değiştirmeyeceğini vurguladı.
TÜRKİYE-AB TİCARETTE REKOR KIRDI
|
Resmi büyütmek için tıklayın |
Türkiye ile Avrupa Birliği Arasındaki İkili Ticaret Hacmi Geçen Yıl Yüzde 8,5 Artışla 99,5 Milyar Euroya Ulaştı. Türkiye, AB'ye Ne Kadarlık Bir İhracat Gerçekleştirdi?
|
Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki ikili ticaret hacmi geçen yıl yüzde 8,5 artışla 99,5 milyar euroya ulaştı.
AB'nin resmi istatistik kurumu Eurostat'ın verilerine göre, 2007 yılında Türkiye'nin AB'den ithalatı yüzde 5 artışla 52,6 milyar avroya çıkarken, Türkiye'nin AB'ye olan ihracatı yüzde 12 artışla 46,9 milyar euroyu buldu.
Gümrük Birliği'ne dahil olan Türkiye böylece 2006 yılında 8,3 milyar euro seviyesinde bulunan AB'den kaynaklanan dış ticaret açığını geçen yıl 5,7 milyar euroya indirmeyi başardı. Türkiye'nin AB ile ikili ticareti nedeniyle verdiği dış ticaret açığı, 2005 yılında ise 8,6 milyar euro düzeyindeydi.
Türkiye geçen yıl 52,6 milyar euroluk ithalatıyla AB'nin 5'inci büyük pazarı konumunu sürdürürken, bu alanda sadece 261,1 milyar euroyla ABD, 92,7 milyar euroyla İsviçre, 89 milyar euroyla Rusya ve 71,7 milyar euroyla Çin'e geçildi.
AB'den en çok ithalat yapan ülkeler sıralamasında 43,7 milyar euroyla Japonya, 43,3 milyar euroyla Norveç, 29,4 milyar euroyla Hindistan, 24,8 milyar euroyla Güney Kore ve 21,3 milyar euroyla Brezilya, Türkiye'nin ardında kaldılar.
Türkiye, 46,9 milyar euroluk ihracatıyla AB pazarına en fazla satış gerçekleştiren 7'inci ülke olurken 231 milyar euroyla Çin, 180,7 milyar euroyla ABD, 143,4 milyar euroyla Rusya, 77,9 milyar euroyla Japonya, 76,8 milyar avroyla İsviçre ve 76,6 milyar euroyla Norveç ilk 6 sırayı aldılar.
AB Böylece geçen yıl Çin'e karşı 159,2 milyar euro , Rusya'ya karşı 54,3 milyar euro, Japonya'ya karşı 34,2 milyar euro ve Norveç'e karşı 33,3 milyar euro açık verirken, ABD ile ticaretinden 80,4 milyar euro ve İsviçre ile ticaretinden 15,9 milyar euro fazla vererek açıklarını kısmen dengeledi.
Geçen yıl toplamda yüzde 7 artışla 1 trilyon 238,2 milyar euro ihracat ve yüzde 5 artışla 1 trilyon 423,3 milyar euro ithalat gerçekleştiren AB'nin dış ticaret açığı 7,1 milyar euro azalarak, 185,1 milyar euro düzeyinde gerçekleşti. 19.03.2008 15:48 [1270065]
...İZMİR'DE ELDE VAR HÜZÜN
SEVİNÇ VE HÜZÜN AYNI MEYDANDA YAŞANDI... İzmirliler, oylama sonucunu Cumhuriyet Meydanı’ndaki dev ekranlardan seyretti. İzmirlilerin sabah saatlerinden itibaren doldurduğu meydanr bir anda boşaldı.
3 yıldır EXPO 2015'e ev sahipliği için hazırlanan İzmir, dün Paris'te yapılan oylamadan sonra büyük hayal kırıklığı yaşadı. İzmir, oylama sonucunda fuar için ev sahipliği fırsatını 21 oy farkla Milano'ya kaptırdı Paris'teki 700 kişilik Türk heyeti kadar İzmirliler de sonucun ardından hüsrana uğradı. Sonucun açıklanmasının ardından yaşanan ruh hali yine İzmirli olan şair Attilâ İlhan'ın dizeleri gibiydi: Elde var hüzün.....

Dünyanın en büyük organizasyonlarından biri olan EXPO'yu İzmir'in kazanması için hükümetinden yerel yönetimlere, sivil toplum kuruluşlarından vatandaşlara kadar tek yürek olan Türkiye, dün oylamanın yapıldığı Paris'te büyük hayal kırıklığı yaşadı. İzmir'in kaderini değiştirecek ve yaklaşık 25 milyar dolarlık yatırımın akmasını sağlayacak organizasyon için 3 yıldır canla başla çalışan İzmir ve Türkiye, dün 65'e karşı 86 oyla ev sahipliğini Milano'ya kaptırdı. İzmir, EXPO 2015'in yapılacağı kentin belirleneceği tarihi oylama için EXPO Yürütme Komitesi, Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Ticaret Odası'nın (İTO) organizasyonunda toplam 720 kişiden oluşan 3 ayrı heyetle Paris'e çıkarma yaptı.
ERKEN SEVİNÇ 27 DAKİKA SÜRDÜ
Dün Paris Porte Maillot'daki Palais des Congres'in (Kongreler Sarayı) Mavi Anfitiyatro salonlarında yapılan Uluslararası Sergiler Bürosu (BİE) Genel Kurulu'nda İtalya ve Türkiye heyetlerinin nefesini tuttuğu oylama öncesinde Türkiye heyeti, İTO üyelerinin EXPO için hazırladığı şapka ve atkılarla binanın dışını şenlik alanına çevirdi. Aynı saatlerde İzmir'de de binlerce kişi Cumhuriyet Meydanı'nı doldurmuştu. Ancak tüm Türkiye'nin akşam saatlerinde kutlamaya hazırlandığı sonuç, kendini sevinçli habere hazırlayan İzmir'de hüsran yarattı. Ruh halini en iyi yine İzmirli olan şair Attilâ İlhan'ın dizeleri anlattı: Elde var hüzün. Bu arada, oylama sonuçları belli olmadan gelen 'İzmir kazandı' haberleri 27 dakika süren bir sevinç yaşattı. Bu süre boyunca, Türklerden oluşan grubun heyecanı tüm Türkiye'de de sevinç nidaları ve alkışlarla karşılandı. Ancak, kısa süre sonra sonucun henüz belli olmadığı ve ardından da galibin Milano olduğu açıklandı.
İZMİR'E PEK ÇOK İSİMDEN DESTEK GELDİ
Sonuçların açıklanmasını yerinde izlemek için Türkiye'den 700 kişilik bir heyet BİE Genel Kurulu'na gitmişti. Heyette, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Devlet Bakanları Mehmet Aydın, Kürşad Tüzmen, Dışişleri Bakanı Ali Babacan ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül yer almıştı. İzmir, ipi göğüsleyemese de Genel Kurul'da herkesin beğendiği bir sunum yaptı. Sunumda, TÜBİTAK Başkanı Nükhet Yetiş'in yanı sıra Mustafa Koç, Sezen Aksu, Güher- Süher Pekinel, Filiz Sarper Eczacıbaşı ve Ümit Boyner'e yer verildi.

|
YILLIK DIŞ TİCARET AÇIĞI 65.7 MİLYAR DOLAR

Türkiye'nin yıllık ithalatı 180 milyar doları aşarken, yılık dış ticaret açığı da 66 milyar dolara yaklaştı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yapılan belirlemeye göre 1 Mart 2007-29 Şubat 2008'i kapsayan son bir yıllık dönemde Türkiye 114 milyar 634 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirirken, aynı dönemdeki ithalat 180 milyar 361 milyon dolara ulaştı. Böylece dış ticaret hacminin 294 milyar 995 milyon dolara ulaştığı anılan bir yıllık dönemde, 65 milyar 726 milyon dolarlık dış ticaret açığı verildi.
Anılan bir yıllık dönemde, 1 Mart 2006-28 Şubat 2007'yi kapsayan önceki bir yıllık döneme göre ihracat yüzde 29.6, ithalat yüzde 26.4 arttı. Söz konusu birer yıllık dönemlere göre dış ticaret açığı yüzde 21.3, dış ticaret hacmi yüzde 27.6 büyüdü.
Anılan dönemlere göre ihracatın ithalatı karşılama oranı ise 1.6 puan artarak yüzde 63.6'ya çıktı.
Geçen yılın Şubat sonu itibariyle son bir yıllık dönemde 88 milyar 464 milyon dolarlık ihracat, 142 milyar 659 milyon dolarlık ithalat gerçekleştirilmiş, dış ticaret hacmi 231 milyar 124 milyon, dış ticaret açığı da 54 milyar 195 milyon dolar olmuştu.
2007'nin tümünde ise 107 milyar 213 milyon dolarlık ihracata karşılık 170 milyar 57 milyon dolarlık ithalat yapılarak, 62 milyar 844 milyon dolarlık dış ticaret açığı verilmişti.
Türkiye'nin 100 Yıllık Gayrimenkul Potansiyeli
|
Resmi büyütmek için tıklayın |
'Türkiye'nin 100 Yıllık Gayrimenkul Potansiyeli' Konusu Masaya Yatırılıyor.
|
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) tarafından bu yıl 8'incisi düzenlenen Gayrimenkul Zirvesi'nde "Türkiye'nin 100 Yıllık Gayrimenkul Potansiyeli" konusu ele alınacak. İstanbul'da, 4-5 Haziran'da gerçekleştirilecek zirvede gayrimenkul sektöründeki yatırım fırsatları ve sorunlar ele alınacak.
GYODER Başkanı Bekir Cumurcu, zirve ile ilgili tanıtım toplantısında, küresel ekonomik olumsuzlukların yanı sıra iç siyasi istikrarsızlığın belirleyici olduğu bir dönemden geçildiğini dile getirerek, bu sorunun ABD'de ve mortgage ile başladığını hatırlattı. Cumurcu, Türkiye'nin ise aslında konuyla ilgili bir sorun yaşamadığını, bu sorunu ithal etmiş olduğunu ifade etti. Küresel ekonomideki sorunun Türkiye'ye likidite ve tüketici güveninde kayıplar şeklinde yansıdığına işaret eden Cumurcu, "2002-2006 yılları arasında ortalama yüzde 7.5 büyüyen Türkiye için bu dinamiklerin daha düşük büyüme ve istihdam, daha az yabancı sermaye, daha yüksek enflasyon ve faiz oranları anlamına geleceği açıktır. Sayılan ekonomik parametrelere, özellikle de faiz hadlerine son derece duyarlı olan gayrimenkul sektörünün de bu gelişmelerden etkilenmesi beklentiler içerisindedir" diye konuştu.
-GAYRİMENKULDE 2008 KAYIP, 2009 BELİRSİZ
Cumurcu, konut sektöründeki hareketliliğin 2008'de görülmeyeceğini, 2009 yılında ise yeniden görülmesini umut ettiklerini dile getirdi. 8. Gayrimenkul Zirvesi'nin, global gelişmeler ışığında Türk Gayrimenkul Sektörünün ve ayrı ayrı segmentlerinin bugünkü durumunun ve sunduğu fırsatların uzmanlarca detaylı olarak irdeleneceği bir zirve olacağını bildiren Cumurcu, bu çerçevede zirvede, "Dar Gelirlilerin Konut İhtiyacı ve Çözüm Önerileri", "Türkiye'de Perakende Pazarı ve AVM'ler İçin Öngörüler 2015" ve "İller İçin Öngörüler 2015" konulu üç ayrı araştırma raporunun sunularak, değerlendirileceğini kaydetti. Cumurcu, ayrıca, 2009 yılındaki Gayrimenkul zirvesiyle eş zamanlı bir de gayrimenkul fuarı yapılacağını ve üç günün fuara, bir günün de zirveye ayrılacağını açıkladı.
-"100 YILLIK DAHA GAYRİMENKUL POTANSİYELİ VAR"-
GYODER Başkan Yardımcısı Nurhan Azizoğlu da zirvenin ilk oturumunda "Ekonomik Bakış: Global Piyasalar ve Türkiye" konusunun, ikinci oturumda ise, "Yatırım Ortamı: Gayrimenkul Sektörünün Cazibesi" konusunun ele alınacağını bildirdi. Azizoğlu, ilk günün son oturumunda "Alışveriş Merkezi Yatırımları: Tamam mı, Devam mı?" konusunun tartışılacağını kaydederek, aynı zamanda "Türkiye'de Perakende Pazarı ve AVM'ler İçin Öngörüler 2015" raporunun da sunulacağını anlattı. Son günlerde yaşanan dalgalanmaya rağmen, Türkiye'nin 100 yıllık daha gayrimenkul potansiyeli taşıdığını söyleyen Azizoğlu, "Son üç yılda, Türkiye'de olmadığı kadar fazla kaliteli konut üretildi. Bu üretim ise, gayrimenkul sektörüne sermaye ve fon aktarımı sağladı. Bu durum birkaç sene daha devam edecek. İstanbul, önümüzdeki yıllarda gayrimenkul sektörünün yıldızı olmaya devam edecek" dedi.
Organizasyon Komitesi Başkanı Işık Gökkaya da zirvenin ikinci günündeki "Konut Yatırımları: Herkes Nasıl Ev Sahibi Olacak?" başlıklı ilk oturumda, "Dar Gelirlilerin Konut İhtiyacı ve Çözüm Önerileri (Affordable Housing)" araştırmasının sonuçlarının da açıklanacağını kaydederek, "Mortgage çıktığında, kira öder gibi herkes ev sahibi olabilecek şeklinde konuştuk. Belki yanlış mesaj verdik. Dar gelirlilerin nasıl konut sahibi olabileceğinin ele alındığı bu çalışmayla daha ayrıntılı bilgi vereceğiz" dedi. Gökkaya, ikinci oturumda "Gayrimenkulde Fırsatlar: Turizm, Ofis, Lojistik Yatırımları" konusunun masaya yatırılacağını anlatarak, üçüncü oturumunda da "Kentsel Dönüşüm ve Yenilemede Örnek Uygulama" konusunun, son oturumunda ise "Gelişen Şehirlerimizde Yatırım Fırsatları" konusunun tartışılacağını ve "Gayrimenkul Sektörü ve İller İçin Öngörüler 2015" raporunun sunulacağını ifade etti.
-"TÜRKİYE'DE 2010'DA AVM'LERDE DOLGUNLUK YAŞANACAK"-
Toplantıda araştırma raporları hakkında bilgi veren Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Dr. Can Fuat Gürlesel ise, "Gayrimenkul Sektörü ve İller İçin Öngörüler 2015" adlı raporda Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Kahramanmaraş, Malatya, Manisa, Muğla, Tekirdağ, Trabzon şehirlerine ilişkin, konut, alışveriş merkezleri, konaklama tesisleri ile sanayi ve lojistik alanlarının incelendiğini ve 2015'e kadarki dönem için öngörülerin yapıldığını anlattı.
Gürlesel, "Türkiye'de Perakende Pazarı ve Alışveriş Merkezleri için Öngörüler 2015" balıklı raporda ise Türkiye'de gelişen gayrimenkul sektörü içinde en hızlı büyüyen, yerli ve yabancı yatırımcıların en çok yatırım gerçekleştirdiği alışveriş merkezleri ile ilgili gelişme ve öngörülerin ortaya konulduğunu kaydetti. Bu rapor çerçevesinde bazı verileri paylaşan Gürseler, Türkiye'de 2007'de 658.8 milyar dolar, kullanılabilir gelirin 550 milyar dolar, özel tüketim büyüklüğünün de 465.1 milyar dolar olduğunu bildirerek, perakende harcama büyüklüğün ise 226.1 milyar dolar olduğunu ifade etti. Gürseler, 226.1 milyar dolarlık perakende harcama büyüklüğü içinde yüzde 35'i oluşturan 77.6 milyar dolarının alışveriş merkezlerinden yapıldığını söyleyerek, kalan yüzde 65'i oluşturan 146 milyar dolarlık harcamanın ise geleneksel pazarlardan yapıldığını aktardı. Türkiye'de 2007 yılı içinde 30 şehirde olmak üzere toplam 153 adet AVM bulunduğunu dile getiren Gürseler, 2001 yılında kişi başına düşen kiralanabilir alanın 18 metrekare olduğunu, şuanda ise 49.9 metrekareye ulaştığını anlattı. Gürseler, Türkiye'de 2010 yılında AVM'lerde dolgunluk yaşanacağını öngörerek, "2015'te bekliyorduk ama kısa bir süreye sıkıştı. AVM'lerdeki yabancı yatırımı da artacak. Özellikle iyi konumlanmamış AVM'lerde yabancı ortaklığı görülecek ve AVM'ler daha kurumsallaşacak" dedi. (ANKA)
|
Konutta Bu Yılı Unutun
|
Resmi büyütmek için tıklayın |
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği Genel Başkanı Bekir Cumurcu, Dünyadaki Finansal Sorunlar ve Ekonomik Yavaşlamanın Türkiye'ye ve İnşaat ile Gayrimenkul Sektörlerine de Yansıdığına Dikkat Çekti.
|
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Genel Başkanı Bekir Cumurcu, dünyadaki finansal sorunlar ve ekonomik yavaşlamanın Türkiye'ye ve inşaat ile gayrimenkul sektörlerine de yansıdığına dikkat çekerek, özellikle konut sektöründe daha önceki hareketliliğin 2008'de görülemeyeceğini ancak 2009 ve sonrasının daha iyi olmasını umduklarını söyledi.
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) tarafından bu yıl 8’incisi düzenlenen Gayrimenkul Zirvesi’nde “Türkiye’nin 100 Yıllık Gayrimenkul Potansiyeli” konusu ele alınacak.
GYODER Başkanı Bekir Cumurcu, zirve ile ilgili tanıtım toplantısında, küresel ekonomik olumsuzlukların yanı sıra iç siyasi istikrarsızlığın belirleyici olduğu bir dönemden geçildiğini dile getirerek, bu sorunun ABD’de ve mortgage ile başladığını hatırlattı. Cumurcu, Türkiye’nin ise aslında konuyla ilgili bir sorun yaşamadığını, bu sorunu ithal etmiş olduğunu ifade etti. Küresel ekonomideki sorunun Türkiye’ye likidite ve tüketici güveninde kayıplar şeklinde yansıdığına işaret eden Cumurcu, “2002-2006 yılları arasında ortalama yüzde 7.5 büyüyen Türkiye için bu dinamiklerin daha düşük büyüme ve istihdam, daha az yabancı sermaye, daha yüksek enflasyon ve faiz oranları anlamına geleceği açıktır. Sayılan ekonomik parametrelere, özellikle de faiz hadlerine son derece duyarlı olan gayrimenkul sektörünün de bu gelişmelerden etkilenmesi beklentiler içerisindedir” diye konuştu.
GAYRİMENKULDE 2008 KAYIP, 2009 BELİRSİZ
Cumurcu, konut sektöründeki hareketliliğin 2008’de görülmeyeceğini, 2009 yılında ise yeniden görülmesini umut ettiklerini dile getirdi. 8. Gayrimenkul Zirvesi’nin, global gelişmeler ışığında Türk Gayrimenkul Sektörünün ve ayrı ayrı segmentlerinin bugünkü durumunun ve sunduğu fırsatların uzmanlarca detaylı olarak irdeleneceği bir zirve olacağını bildiren Cumurcu, bu çerçevede zirvede, “Dar Gelirlilerin Konut İhtiyacı ve Çözüm Önerileri”, “Türkiye’de Perakende Pazarı ve AVM’ler İçin Öngörüler 2015” ve “İller İçin Öngörüler 2015” konulu üç ayrı araştırma raporunun sunularak, değerlendirileceğini kaydetti. Cumurcu, ayrıca, 2009 yılındaki Gayrimenkul zirvesiyle eş zamanlı bir de gayrimenkul fuarı yapılacağını ve üç günün fuara, bir günün de zirveye ayrılacağını açıkladı.
“TÜRKİYE’DE 2010’DA AVM’LERDE DOLGUNLUK YAŞANACAK”
Toplantıda araştırma raporları hakkında bilgi veren Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Dr. Can Fuat Gürlesel ise, “Gayrimenkul Sektörü ve İller İçin Öngörüler 2015” adlı raporda Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Kahramanmaraş, Malatya, Manisa, Muğla, Tekirdağ, Trabzon şehirlerine ilişkin, konut, alışveriş merkezleri, konaklama tesisleri ile sanayi ve lojistik alanlarının incelendiğini ve 2015’e kadarki dönem için öngörülerin yapıldığını anlattı.
Gürlesel, “Türkiye’de Perakende Pazarı ve Alışveriş Merkezleri için Öngörüler 2015” balıklı raporda ise Türkiye’de gelişen gayrimenkul sektörü içinde en hızlı büyüyen, yerli ve yabancı yatırımcıların en çok yatırım gerçekleştirdiği alışveriş merkezleri ile ilgili gelişme ve öngörülerin ortaya konulduğunu kaydetti. Bu rapor çerçevesinde bazı verileri paylaşan Gürseler, Türkiye’de 2007’de 658.8 milyar dolar, kullanılabilir gelirin 550 milyar dolar, özel tüketim büyüklüğünün de 465.1 milyar dolar olduğunu bildirerek, perakende harcama büyüklüğün ise 226.1 milyar dolar olduğunu ifade etti. Gürseler, 226.1 milyar dolarlık perakende harcama büyüklüğü içinde yüzde 35’i oluşturan 77.6 milyar dolarının alışveriş merkezlerinden yapıldığını söyleyerek, kalan yüzde 65’i oluşturan 146 milyar dolarlık harcamanın ise geleneksel pazarlardan yapıldığını aktardı. Türkiye’de 2007 yılı içinde 30 şehirde olmak üzere toplam 153 adet AVM bulunduğunu dile getiren Gürseler, 2001 yılında kişi başına düşen kiralanabilir alanın 18 metrekare olduğunu, şu anda ise 49.9 metrekareye ulaştığını anlattı.
Gürseler, Türkiye’de 2010 yılında AVM’lerde dolgunluk yaşanacağını öngörerek, “2015’te bekliyorduk ama kısa bir süreye sıkıştı. AVM’lerdeki yabancı yatırımı da artacak. Özellikle iyi konumlanmamış AVM’lerde yabancı ortaklığı görülecek ve AVM’ler daha kurumsallaşacak” dedi.
|
Onlarda Açlık Sınırının Altında
|
Resmi büyütmek için tıklayın |
Gelir Vergisi Beyannamelerine Göre, Kimlerin Yoksulluk ve Açlık Sınırı Altında Yaşadığı Şaşırttı.
|
Gelir vergisi beyannamelerine göre, iş adamları ile doktor, avukat ve mimar gibi serbest erbabı ve rant geliri olanlar, 81 ilde 'yoksulluk', 63 ilde ise 'açlık sınırının' altında bir yaşam sürüyor. 43 ilde beyan edilen gelirler, asgari ücrete de yetişemiyor.
Bu yılın Mart ayında 2007 yılı gelirleri için 1 milyon 628 bin 370 adet beyanname verildi. Bu beyanlar karşılığında 16 milyar 888 milyon 514,8 bin YTL gelir bildiriminde bulunuldu. Söz konusu gelirlere de, 4 milyar 246 milyon 950,5 bin YTL vergi tahakkuk ettirildi.
Türkiye çapındaki gelir vergisi beyannamelerinin yüzde 27,8'i, beyan edilen gelirin de yüzde 37,3'ü İstanbul'da verildi. 452 bin 752 adet gelir vergisi bildiriminde bulunulan İstanbul'da, beyan edilen gelir 6 milyar 300 milyon 632 bin YTL, buna tahakkuk ettirilen vergi ise 1 milyar 784 milyon 300 bin YTL oldu.
Ankara'da toplam beyanname adedi 116 bin 567, beyan edilen gelir 1 milyar 418 milyon 391 bin YTL, İzmir'de ise beyanname adedi 119 bin 887, beyan edilen gelir 1 milyar 191 milyon 818 bin YTL olarak gerçekleşti.
İZMİRLİLER, KOMŞULARINDAN DA AZ KAZANIYOR
İstanbul, vergi rekortmenleri listesindeki ünlü isimlerinin de etkisiyle, kişi başına ayda ortalama 1159,7 YTL'lik gelirle, aylık ortalama kazanç listesinin ilk sırasında yer aldı. İstanbul'daki gelir vergisi mükelleflerinin aylık ortalama vergisi de 328,4 YTL olarak hesaplandı.
İstanbul'u 1017,9 YTL'lik gelir ile Bursa, 1014 YTL'lik gelir ile de Ankara, takip etti.
Eskişehir aylık ortalama 960,8 YTL, Denizli 924,2 YTL, Aydın 914,5 YTL, Balıkesir 870,1 YTL, Zonguldak 865,6 YTL, Manisa 856,2 YTL, Muğla da 843,8 YTL'lik kazanç ile İstanbul, Bursa ve Ankara'nın ardında sıralandı. İzmir, aylık ortalama 828,4 YTL'lik gelir ile kendisine ancak 11'inci sırada yer bulabildi.
Aylık ortalama kazanç tutarları, Samsun'da 686 YTL, Mersin'de 632,9 YTL, Konya'da 623,3 YTL, Gaziantep'te 558,7 YTL, Tunceli'de 542,2 YTL, Şanlıurfa'da 465,3 YTL, Hakkari'de de 300,8 YTL olarak belirlendi.
Aylık ortalama gelir listesinin son 3 sırasında ise 187,3 YTL ile Ağrı, 175,4 YTL ile Mardin ve 63,3 YTL ile Şırnak yeraldı.
ASGARİ ÜCRETLİ KADAR KAZANMAMIŞLAR
Bu arada ortalama beyanlar, 81 ilin tümünde beyannameli gelir vergisi mükelleflerinin yoksulluk sınırının altında bir yaşam sürdürdüğünü ortaya koydu. Hiç bir ildeki ortalama kazanç tutarı, Türk-İş'in Nisan sonunda ilan ettiği 2 bin 336 YTL'lik yoksulluk sınırına ulaşamadı.
Aynı şekilde, 81 ilin 63'ünde beyan edilen kazançlar, 717 YTL'lik açlık sınırının da altında kaldı.
Sadece İstanbul, Ankara, Bursa, Eskişehir, Aydın, Denizli, Zonguldak, Balıkesir, Manisa, İzmir, Kahramanmaraş, Kayseri, Muğla, Adana, Ordu, Kocaeli, Trabzon ve Çanakkale'deki mükellefler, açlık sınırının üstünde gelir bildiriminde bulundu.
43 ilde beyan edilen gelirler, 2007'nin 2. yarısında geçerli olan brüt 585 YTL'lik asgari ücret kadar da olamadı.
Açlık sınırını aşan 18 ilin yanı sıra Afyonkarahisar, Edirne, Hatay, Samsun, Bilecik, Bolu, Antalya, Uşak, Kırklareli, Isparta, Mersin, Bartın, Tekirdağ, Tokat, Konya, Sinop, Sakarya, Karabük, Malatya ve Kütahya'da asgari ücretin üzerinde ortalama beyanda bulunuldu.
|
Odalardan kriz uyarısı |
TOBB'a bağlı odalar, 'önümüzdeki aylar ve yıllarda çok zor günler bizi bekliyor' açıklaması yaptı
12.05.2008 13:53 |
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne (TOBB) bağlı Ankara ili içinde bulunan odaların ortak bildirisinde, Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve toplumsal olarak zor bir dönemden geçtiği, ekonomide kriz sonrasında yaşanan toparlanma sürecinin sonuna gelindiği, yeniden bir bozulma sürecinin başladığı bildirildi.
-Bildiride, tüccar, esnaf, sanayici, çiftçi ve toplumun diğer kesimlerinin giderek büyüyen sorunlarla kuşatılmaya başladığı vurgulanarak, “Eğer bu zorluklara şimdiden müdahale edilmezse önümüzdeki aylar ve yıllarda çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalabileceğimizin işaretlerini almaya başladık” denildi.
ANKARA (ANKA)- Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne (TOBB) bağlı Ankara ili içinde hizmet veren odaların açıkladığı ortak bildiride, Türkiye’nin yeni bir krizle karşı karşıya olduğu uyarısında bulunuldu. Bildiride, Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve toplumsal olarak zor bir dönemden geçtiği, ekonomide kriz sonrasında yaşanan toparlanma sürecinin sonuna gelindiği kaydedilerek, yeniden bir bozulma sürecinin başladığı ifade edildi.
Tüccar, esnaf, sanayici, çiftçi ve toplumun diğer kesimlerinin giderek büyüyen sorunlarla kuşatılmaya başladığı savunulan bildiride, “Eğer bu zorluklara şimdiden müdahale edilmez ise önümüzdeki aylar ve yıllarda çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalabileceğimizin işaretlerini almaya başladık” denildi.
Ankara Ticaret Odası (ATO), Ankara Sanayi Odası, Ankara Ticaret Borsası, Beypazarı Ticaret Odası, Çubuk Ticaret Borsası, Haymana Ticaret Odası, Haymana Ticaret Borsası, Polatlı Ticaret Odası, Polatlı Ticaret Borsası ve Şereflikoçhisar Ticaret Odası, ATO’nun ev sahipliğinde Odalar Müşterek Toplantısı’nı gerçekleştirdi. Toplantıda Türkiye’deki son ekonomik gelişmeler değerlendirildi.
Toplantı sonucu yayınlanan ortak bildiride, ülkenin zor bir dönemden geçtiği vurgulanarak, bu dönemde ülkeyi siyasi ve toplumsal kutuplara bölecek, söylem ve uygulamalardan kaçınılması gerektiği dile getirildi. Bildiride, dünya ekonomisinin, ABD’den başlayan ve diğer ülkelere de sıçrayan bir kriz sürecinin içerisine girdiği kaydedilerek, “Krizin dip noktasının neresi olduğu ve nerede duracağını henüz bilinmiyor. Böyle bir ortamda, Türkiye ekonomisi, düşen büyüme hızı, yükselen cari işlemler açığı, yükselen enflasyon ve yükselen işsizlik gibi sorunlar tarafından kuşatılmış durumda bulunmaktadır” denildi.
Bildiride, Türkiye’nin büyüme hızının geçen yıl dünya ortalamasının altında kaldığı, söz konusu oranın bu yılda yüzde 4’ün de altında kalma ihtimalinin güçlendiği belirtildi. Bildiride, enflasyona ilişkin şu açıklamalarda bulunuldu:
-ENFLASYONLA MÜCADELEDE ANLAYIŞ BİRLİĞİ YOK
“Dünyanın en yüksek faizinin uygulanmasına karşın son iki yıldır olduğu gibi bu yıl da enflasyon hedefini tutturamayacak olan Merkez Bankası’nın yeni bir faiz artırımına gitmesi, ekonomideki büyüme hızının daha da yavaşlamasından başka bir amaca hizmet etmeyecektir. Enflasyonun kontrolünün bu aşamadan sonra parasal önlemlerden çok yapısal sorunların çözümüne bağlı olduğunu hatırlatmakta yarar görüyoruz. Enflasyonla mücadele konusunda Hükümetle Merkez Bankası arasında bir anlayış birliği olmadığını gösteren işaretler bizleri kaygılandırmaktadır.”
-“YENİ TARIM POLİTİKASI BELİRLENMELİ”
Bildiride, temel gıda maddelerinin fiyatlarında, resmi enflasyon oranının beş-on katına ulaşan artışların bir yandan enflasyonu azdırdığı bir yandan da yoksullaşmayı hızlandırdığı kaydedildi. Gıda fiyatlarında yaşanan gelişmelerin, Türkiye’nin son yıllarda uyguladığı tarım politikalarının yanlışlığını tüm açıklığıyla ortaya koyduğu savunulan bildiride, üretim maliyetlerini azaltacak, verimliliği ve üretimi artıracak yeni bir tarım politikasının belirlemesinin kaçınılmaz olduğu dile getirildi. Milli gelir büyüme hızının yavaşlamasına karşın cari işlemler açığının hızla büyümeye devam etmesinin sürdürülebilir bir durum olmadığı ifade edilen bildiride, şöyle denildi:
“Merkez Bankası, ‘enflasyonu düşürmek için sıkı para politikası uygulama’ kararı alırken, Hükümetin mali disiplini bozacak adımlar atmaya hazırlanması, yangına benzin dökmek anlamına gelecektir. Böyle bir gelişme kamu borçlarını gelecekte yeniden içinden çıkılmaz hale getirecektir. Ayrıca, kamu mali disiplininde yaşanabilecek bozulmanın cari işlemler açığını daha da artıracağından kuşku duyulmamalıdır. Bu yıl 50 milyar doları bulması beklenen cari işlemler açığı yeni bir depreme yol açarsa enkazın altında yüksek dış borçlanma nedeniyle önemli bir kur riski bulunan reel sektör firmaları kalabilir.”
-“İŞSİZLİĞE KARŞI ATILACAK ADIMLARI DESTEKLİYORUZ”
Bildiride, odaların, yüzde 11.3 olarak açıklanan ancak “Umudu kırıklarla” birlikte yüzde 20’yi aşan işsizlik sorununa karşı atılacak adımları destekleme kararlılığında oldukları kaydedilerek, “TBMM’de bulunan İstihdam Paketi kapsamında istihdam üzerindeki ağır kamusal yükleri azaltmaya ve istihdamı teşvik etmeye yönelik düzenlemelerin bir an önce uygulamaya konulmasını bekliyoruz” denildi. Bildiride, İstihdam Paketi kapsamında terör mağduru ve eski hükümlü çalıştırma zorunluluğu gibi ülkedeki işletmelerin büyümesini ve organizasyon yapısını güçlendirmesinin önündeki engellerin bir kısmının kaldırılmasının memnuniyetle karşılandığı dile getirildi.
Bildiride, Ankara özelindeki talepler de şöyle sıralandı:
“-Ankara’daki odalar lisanslı depoculuk ve Ürün Borsaları A.Ş. konusunda birlikte hareket ederek bu konularda Türkiye’ye öncülük yapmalıdır.
-Grosmarketler, küçük ilçelerdeki esnafı bile tehdit etmeye başladı. Marketler Yasası’nın TBMM’den hızla çıkarılarak yürürlüğe konulması gerekiyor.
-Yüksek boyutlara ulaşan ve haksız rekabete yol açan kayıt dışı ekonomiyle mücadeleden ödün verilmemelidir.
-Vergi kontrol memurlarının esnafa keyfi olarak ceza kesmesinin önüne geçilmelidir.
-İşletmelerin KOSGEB desteklerinden yararlanmalarının önündeki bürokratik engeller kaldırılmalı ve bu desteklere ulaşılmasının önü açılmalıdır.
-Özellikle Şereflikoçhisar ekonomisinin de yüksek bir payı bulunan kamyoncu esnafı mazot fiyatlarına gelen yüksek oranlı zamlar nedeniyle güç durumda bulunmaktadır.
-Organize sanayi bölgelerine doğalgaz dağıtım lisansı verilmelidir.
-Hayvancılık için getirilecek yeni teşvik sistemi doğrudan gelir desteği şeklinde olmamalıdır.
-Çubuk ilçesinde kara yollarının yetersizliği, ilçe ekonomisinin gelişiminin önündeki en büyük engeli oluşturuyor. Haymana-Ankara, Haymana-Polatlı karayolu çift şeritli hale getirilmelidir.
-Haymana’da kurulmasına ihtiyaç bulunan iki yıllık bir meslek yüksek okulu için devlet adım atmayacaksa, böyle bir okulun yapılmasını TOBB üstlenmelidir.
-Ankara’nın bir fuar kongre merkezi haline getirilmesi için 200 bin metrekarelik bir fuar alanı kurulmasına yönelik projeye Ankara’daki tüm odalara destek vermelidir.
-Ankara’daki tüm odalar, Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınmazsı projesine karşı olduğunu bir daha vurgulamak ihtiyacı duymaktadır
|
İstanbul'a elektronik dönüşüm projesi |
Yılda 60 bin ton elektronik atık toplanacak
12.05.2008 15:16 |
İstanbul’da elektronik atıkların çevreye zarar vermeden toplanarak geri kazanımını sağlamak amacıyla "İstanbul Yerel Elektronik Atıkların Sürdürülebilir Yönetimi Projesi (SMILE)" başlatıldı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde, Çevre ve Kültür Mirası Koruma Derneği (ÇEVKU) ve Yunanistan Ekolojik Geri Dönüşüm Derneğinin ortak olarak yer aldığı "SMILE Projesi"nin tanıtımı, Eresin Otel’de yapıldı.
Toplantının açılışında konuşan Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşarı Hasan Zuhuri Sarıkaya, Türkiye’nin çevreyle ilgili mevzuatını AB ile eşleştirme amacıyla yürütülen çalışmalar kapsamında 5 eşleştirme projesinin tamamlandığını, 6’ncısı olan Marmara Bölgesi’nin hava kirliliğinin izlenmesi ve kontrolü konusundaki projenin de devam
ettiğini belirtti. Atığın miktarının azaltılması, geri kazanımı ve bertarafı olmak üzere atık konusunda 3 prensip bulunduğunu kaydeden Sarıkaya, Türkiye’de ilk atık yönetmeliğinin 1991 yılında çıkarılan Katı Atık Yönetmeliği
olduğunu, bunu sırasıyla 1993’de Tıbbi Atıklar Yönetmeliği, 1995’de de Tehlikeli Atıklar Yönetmeliği’nin izlediğini ifade etti. Sarıkaya, Çevre Kanunu’nun çıktığı 1983 yılından 2003 yılına kadar geçen 20 yıllık sürede uygulamaya konulan 3 yönetmeliğin de kısmi olarak uygulandığını, buna karşın 2003 yılından 2008 yılına kadar 15
yönetmeliğin çıkarılarak, Türk mevzuatının büyük ölçüde AB mevzuatıyla uyumlaştırıldığını kaydetti.
Bu çalışmaların yetmediğini, bunların buz dağının sadece görünen yüzü olduğunu ifade eden Sarıkaya, uygulama için kapasite geliştirmek ve tesis kurmak gerektiğini, bunun için de üretici firmalarla birlikte hareket edilmesi gerektiğini söyledi. Sarıkaya, çalışmalar kapsamında Çevre Kanunu’nun da yeniden gözden
geçirilerek revize edildiğini ve denetimle ilgili yeni hükümler konulduğunu belirterek, şu bilgileri verdi:
"Çevre ile ilgili problemler, firmaların kendi başlarına çözemeyecekleri kadar karmaşık. Zor durumda kalmamaları için bundan sonra şirketler ya kendi bünyelerinde çevre uzmanı bulunduracaklar ya da bu konuda uzman şirketlerden danışmanlık hizmeti alacaklar. Nasıl şirketler hukuki konularda hukukçulardan, vergi ve diğer mali konularda mali müşavirlerden hizmet satın alıyorlarsa, çevre konusunda da bu hizmeti alacaklar."
Sarıkaya, elektrik, elektronik atıklarla ilgili yönetmeliği de 2008 yılı sonunda çıkarmayı hedeflediklerini, hedeflerinin yılda kişi başına 4 kilogram elektronik atık toplamak olduğunu söyledi.
Elinde kullanmadığı bilgisayarı olan İstanbullular, Edirnekapı’daki Atık Yönetim Müdürlüğünün "212" alan kodlu "521 12 22 ve 230 05 05" numaralı telefonları ile "lifesmile@ibb.gov.tr" mail adresine ulaşarak bilgisayarlarını verebilecekler.
|
IMF: "Türkiye hızlı karar vermeli''
IMF Türkiye Masası Şefi Lorenzo Giorgianni, Türkiye'nin IMF ile sona eren stand-by anlaşmasının yerini hangi programın alacağı konusunda hızlı karar vermesi gerektiğini söyledi.
Giorgianni, İngiltere'de yayımlanan Financial Times gazetesine verdiği demeçte, Türkiye'nin, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'da büyüme, kamu finansmanı, borç oranları ve rezervler gibi bazı önemli hususlarda beklenilenin üzerinde başarı sağladığını belirtti.
Hükümet ve Merkez Bankası yetkililerinin, programın işlemesi için bir çoğu perde arkasında olmak üzere çok sıkı çalıştıklarını ifade eden Giorgianni, "10 milyar dolarlık anlaşmanın yerini alacak programın Türkiye'de hazırlanması ve bu konuda hızlı karar verilmesi gerektiğini" vurguladı.
Karar alınması konusundaki gecikmenin yatırımcılar arasındaki belirsizliği artıracağı uyarısında bulunan Giorgianni, karar ne kadar erken verilirse, o kadar iyi olacağını sözlerine ekledi.
"Türkiye ile IMF arasındaki anlaşmanın reform sürecinin çıpası olarak görüldüğü" yorumunu yapan gazete, Türkiye ile IMF arasında ekonomik ve siyasi reformlara çıpa oluşturan 10 milyar dolarlık anlaşmanın, ekonominin bazı güçlüklere doğru ilerlediği dönemde sona erdiğini yazdı.
Türkiye'nin ekonomik krizden çıkması için 7 yıl önce hazırlanan anlaşmanın bitmesiyle, IMF'nin mevcut operasyonlarının en güçlü ve en başarılı olanlardan birinin sonuna gelindiğine dikkati çeken gazete, "Yatırımcılar, AB üyeliği hedefiyle birlikte, bu anlaşmayı hükümetin reform gündeminin en önemli iki çıpası kabul ediyor" ifadesini kullandı.
Gazete, küresel ortamın kötüleşmesiyle birlikte ekonominin yavaşladığı dönemde anlaşmanın yerine yeni bir program konulmamasının, reform gündemi ve AB üyeliği hedefinin kaybedileceği konusunda endişe yarattığını da bildirdi.
Belediye gelirleri için vatandaşa ek vergi yolda
Hükümet belediye gelirlerini artırmayı hedefliyor. Düzenleme hayata geçerse, sokağa park edilen araçtan doğalgaza kadar birçok kalemde yeni vergi gelecek.
Yerel seçimler öncesinde hükümet harekete geçti. Belediye gelirlerini artırmak için hazırlanan tasarı TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda.
Eğer düzenleme yasalaşırsa belediyeler, emlak, ilan, reklam, eğlence, elektrik ve doğalgaz tüketimi, konaklama ve çevre temizliği olmak üzere altı ayrı alanda doğrudan vergi alacak.
Belediyeye harç ödemesi başlıyor
"Harç" ve "katılım payları" adı altında yeni yükümlülükler gelecek. Belediyelere hizmetleri karşılığında geçici kullanım, inşaat, yapı kullanma izni ve değişikliği ile işyeri açmak için dört çeşit harç ödenecek.
Taşıt park etmenin saati 2 YTL
Belediye meclislerince belirlenecek yerlere taşıt park eden saat başına 2 YTL harç ödeyecek. Günlük kullanım harcı ise 7 YTL. Belediyeler taksi duraklarından araç başına yıllık 30 YTL harç alacak.
Reklamlara da belediye vergisi geliyor
Hipodrom, sinema, konser salonları, barlar, kahvehaneler ve kafeler eğlence vergisi ödeyecek. Eğlence vergisi barlar için günlük 80 YTL, kafeler için ise günlük 4 YTL.
Uçak, helikopter, balon gibi araçlar kullanılarak yapılan reklamlar da vergi kaysamında olacak.
Konaklama ücretinden vergi alınacak
Tasarıyla emlak vergisi yerel vergi haline dönüştürülecek. Konutlara ait çevre temizlik vergisi, su tüketim miktarı üzerinden düzenlenecek. Çok su tüketen çok vergi ödeyecek.
Belediyeler otel, motel, pansiyon ve tatil köylerinden günlük konaklama ücretinin yüzde 3'ü oranında vergi alacak.
Bütçe 5.4 milyar YTL açık verdi
2008 bütçesi nisan ayında 1 milyar 76 milyon YTL, ocak-nisan döneminde de 5 milyar 449 milyon YTL açık verdi.
Maliye Bakanlığı, 2008 Nisan ayı ile ocak-nisan dönemi bütçe verilerini açıkladı.
Buna göre, ocak-nisan döneminde bütçeden 70 milyar 200 milyon YTL harcama yapıldı. Bütçe gelirleri ise 64 milyar 751 milyon YTL oldu.
Böylece yılın ilk çeyreğinde bütçe açığı, 5 milyar 449 milyon YTL olarak gerçekleşti. Söz konusu dönemde faiz dışı fazla rakamı ise 12 milyar 467 milyon YTL oldu.
Bütçeden geçen ay 18 milyar 638 milyon YTL harcama yapıldı. Bunun 4 milyar 166 milyon YTL'sini faiz giderleri oluşturdu. Faiz giderleri, geçen yılın aynı ayına oranla yüzde 35.2 oranında arttı.
17 milyar 562 milyon YTL gelir elde edilen nisan ayında, vergi tahsilatı 12 milyar 902 milyon YTL oldu. Böylece geçen ay bütçede 1 milyar 76 milyon YTL açık meydana geldi.
Bakanlık açıklamasında, 2007 Nisan ayında bütçenin 2 milyar 48 milyon YTL açık verdiği anımsatılarak, "Bu çerçevede 2008 Nisan ayı bütçe açığı, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 47.5 oranında azalma göstermiştir" denildi.
2007 Nisan ayında 1 milyar 32 milyon YTL olan faiz dışı fazla da geçen ay 3 milyar 90 milyon YTL olarak gerçekleşti.
4 aylık gerçekleşmeler
Ocak-Nisan döneminde ise merkezi yönetim bütçesinden 70 milyar 200 milyon YTL'lik harcama yapıldı. İlk 4 ayda faiz hariç giderler 52 milyar 283 milyon YTL, faiz giderleri de 17 milyar 916 milyon YTL olarak hesaplandı.
Söz konusu dönemde personel giderleri 16 milyar 526 milyon YTL, cari transferler 24 milyar 46 milyon YTL, mal ve hizmet alımları 5 milyar 613 milyon YTL, sosyal güvenlik kurumları devlet primi giderleri de 2 milyar 74 milyon YTL oldu.
Bu şekilde personel giderlerinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11.6, sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri yüzde 12.3, mal ve hizmet alımı giderleri yüzde 5, cari transferler yüzde 16.7 arttı. Sağlık giderleri ise yüzde 8, sermaye transferleri yüzde 4, sermaye giderleri yüzde 17.5 azaldı.
Bütçe gelirleri
4 aylık dönemde bütçe gelirleri de 64 milyar 751 milyon YTL oldu. Bunun 53 milyar 158 milyon YTL'si vergi gelirlerinden sağlandı. Bu dönemde vergi gelirlerinde geçen yılın ilk 4 ayına göre yüzde 21.4 oranında artış kaydedildi.
4 ayda bütçeye vergi dışı gelirlerden 9 milyar 288 milyon YTL, özel bütçeli idarelerin öz gelirlerinden 1 milyar 283 milyon YTL, düzenleme ve denetleme kurumlarından da 1 milyar 22 milyon YTL geldi. Bu şekilde geçen yıl 5 milyar 380 milyon YTL olan 4 aylık bütçe açığı, 2008'in ilk 4 ayında 5 milyar 449 milyon YTL oldu.
2007 yılının Ocak-Nisan döneminde 13 milyar 667 milyon YTL seviyesinde bulunan faiz dışı fazla rakamı ise 12 milyar 467 milyon YTL'ye geriledi.
Sağlık giderlerinde düşüş
Maliye Bakanlığı verilerine göre, bütçedeki sağlık giderleri, ilk 4 ayda, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8 oranında düştü ve 2 milyar 113 milyon YTL olarak tespit edildi.
Söz konusu dönemde, kamu personelinin tedavi ve ilaç giderleri için bütçeden 813 milyon YTL, yeşil kart tedavi ve ilaç giderleri için 1 milyar 300 milyon YTL çıktı. Yeşil kart tedavi ilaç giderleri, geçen yıla göre yüzde 7.7 azalma gösterdi.
2007'nin Ocak-Mart döneminde sağlık, emeklilik ve sosyal yardım giderleri için bütçeden 11 milyar 83 milyon YTL transfer yapılırken, bu dönemdeki transfer tutarı 12 milyar 475 milyon YTL oldu.
Sosyal Güvenlik Kurumu'nun finansman açığının kapatılması için de bütçeden 9 milyar 944 milyon YTL aktarıldı. Bu şekilde sosyal güvenlik açıkları için bütçeden yapılan katkıda da geçen yıla oranla yüzde 14'lük bir artış ortaya çıktı.
4 aylık dönemdeki bütçe giderlerinde en büyük artış, tarımsal desteklemede yaşandı. Nisan sonunda tarımsal destekleme ödemeleri, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 44.5 oranında artarak, 3 milyar 206 milyon YTL'ye ulaştı.
Bu arada, 17 milyar 916 milyon YTL faiz ödenen bu dönemde, faiz giderlerinde geçen yıla göre yüzde 5.9'luk bir azalma meydana geldi. Bütçedeki 56 milyar YTL'lik faiz ödeneğinin yüzde 32'si bu dönemde kullanıldı.
Bütçe değerlendirmesi
Maliye Bakanlığı'nın bütçe açıklamasında, genel bir değerlendirmede de bulunuldu.
Gelişmiş ülkelerde ağustos ayında başlayan ve gelişmekte olan ülkeleri de etkileyen finansal piyasalardaki dalgalanma ve belirsizliğin etkisini sürdürdüğü, petrol ve gıda fiyatlarındaki artış trendinin de devam ettiği belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Dünya ekonomisinde yaşanan bu olumsuzluklar, bir taraftan büyüme oranlarını aşağıya çekerken diğer yandan enflasyon oranlarının yükselmesine neden olmaktadır.
Ülkemizi de etkilemekte olan bu gelişmelerin muhtemel olumsuz yansımalarının en az düzeyde kalmasını sağlayacak unsurlardan birisi de mali disiplinin kararlılıkla sürdürülmesidir.
Bu açıdan, 2008 Ocak-Nisan bütçe gerçekleşmeleri değerlendirildiğinde, bütçe giderlerinin artış oranı ile bütçe gelirlerinin artış oranı mukayese edildiğinde mali disipline devam edildiği açık bir şekilde görülmektedir.
Nitekim, 2008 yılı Ocak-Nisan döneminde geçen yılın aynı dönemine göre bütçe giderleri yüzde 6.7, bütçe gelirleri ise yüzde 7.2 oranında artmıştır. Böylece bütçe açığı sadece yüzde 1.3 oranında artmıştır.
Mali disipline işaret eden diğer önemli bir gösterge de faiz hariç bütçe giderlerinin gelişimi ile vergi gelirlerinin gelişiminin izlediği seyirdir.
Nitekim, 2008 yılı Ocak-Nisan döneminde geçen yılın aynı dönemine göre faiz hariç bütçe giderleri yüzde 11.8 artarken, vergi gelirleri yüzde 21.4 oranında artmıştır. Böylece, vergi gelirlerindeki artış oranı, faiz hariç bütçe giderlerinin artış oranının yaklaşık iki katı olmuştur."
Mali disipline bundan sonraki aylarda da titizlikle riayet edileceği kaydedilen açıklamada, bütçe giderlerinin yıl sonu hedefleri içinde kalması ve bütçe gelirlerinin hedefler ile uyumlu bir şekilde gerçekleşmesinin sağlanacağı belirtildi.
İran, petrol üretimini azaltmayacak
Dünyanın en büyük dördüncü petrol üreticisi olan İran'ın, günlük petrol üretim miktarını azaltmayacağı bildirildi.
İran Petrol Bakanı Gulamhüseyin Nozeri, günlük üretimin azaltılması konusunun gündeme geldiğini, ancak bunun düşünce aşamasında kaldığını ve bu konuda hiçbir karar alınmadığını belirtti.
Yarı resmi Fars ajansına açıklama yapan ve isminin açıklanmasını istemeyen İran Petrol Bakanlığı'ndan bir yetkili, İran'ın günlük üretimini gelecek aydan itibaren 400 bin ile 1 milyon varil civarında azaltma kararı aldığını söylemişti.
Fars ajansına açıklama yapan yetkilinin sözlerini kabul etmeyen Nozeri, bu konuda bir karar alınmasının söz konusu olmadığını da vurguladı.
Uzmanlar, İran'ın üretim miktarını düşürmesinin, uluslararası piyasalarda 120 doların üzerinde seyreden petrol fiyatları üzerinde olumsuz etkileri olacağına işaret ediyor.
İran Petrol Bakanı Nozeri, mevcut koşulların devam etmesi durumunda petrolün varil fiyatının 200 doları bulabileceğini söylemişti.
Dünyanın en büyük dördüncü petrol üreticisi olmasının yanında OPEC ülkeleri arasında da Suudi Arabistan'dan sonra ikinci sırada yer alan İran, günlük ürettiği 4.2 milyon varil ham petrolden, 2.5 milyon varilini ihraç ediyor.
Uluslararası piyasalarda ham petrolün varil fiyatının 120 doların üzerinde seyretmesi, nükleer programı yüzünden Batılı ülkelerin ağır yaptırım tehditleriyle karşı karşıya bulunan Tahran yönetimini, baskılara karşı direnmede cesaretlendiriyor.
İran, geçen yıl, petrol satışından 70 milyar dolar kazandığını açıklamıştı.
Bankalar, tarım bankacılığını sevdi
Tarım sektörünün nakit ihtiyacını dikkate alan bankalar, bu potansiyeli değerlendirmek amacıyla bu alanda bankacılık faaliyetlerine yoğunluk kazandırdı.
Tarım bankacılığı faaliyetlerine geçen yıl başlayan ve bugüne kadar 5 bin çiftçiye 65 milyon YTL kredi veren Türk Ekonomi Bankası (TEB), yıl sonu hedefini ise '10 bin çiftçiye 150 milyon YTL' olarak belirledi.
TEB Bireysel ve İşletme Bankacılığı Genel Müdür Yardımcısı Cemal Kişmir, tarım sektörünün Türkiye'de 3 milyonun üzerinde işletme sayısı ve GSMH'ye katkısı ile en büyük üretici kesimini oluşturduğunu söyledi.
Kişmir, Türkiye ekonomisinin, dünya ekonomisi ile bütünleşme yolunda hızla ilerlediği, sanayi ve hizmet sektörüne gittikçe daha fazla odaklandığı bu dönemde, Türkiye'nin can damarlarından "tarım sektörü"nün önemini ve canlılığını korumayı sürdürdüğünü belirtti.
Banka olarak kendilerinin de geçen yıl çiftçilere özel hizmetlerle desteklerini ve işbirliklerini güçlendirme kararı aldıklarını belirten Kişmir, Mart 2007'de sektörde yaşanan gelişmeler doğrultusunda, hem Türkiye'de hem dünyada tarım sektörü trendlerini takip eden "tarım bankacılığı" ekiplerinin, Türkiye'nin, dört bir yanındaki çiftçilerin hayatını kolaylaştırıp, Avrupa standartlarını yakalamalarına katkı sağladıklarını belirtti.
Wal-Mart'ın karı yüzde 7 arttı
Dünyanın en büyük perakende mağazalar zinciri ABD'li Wal-Mart'ın ilk çeyrek karı yüzde 7 yükseldi.
Wal-Mart'ın 30 Nisan'da sona eren ilk çeyrek karı 3.02 milyar dolara (hisse başına 76 cent) çıktı. Geçen yıl aynı dönemde şirketin karı 2.83 milyar dolar (hisse başına 68 cent) olmuştu.
Aynı çeyrekte şirketin satışları da yüzde 10 artışla 94.12 milyar dolar oldu.
Wal-Mart para sıkıntısı içindeki ABD'li müşterilerini alışverişe çekmek için ocak ayı sonunda binlerce kalem malda fiyatlarını yüzde 30'a kadar düşürmüştü.
İngiltere, Türkiye'nin önde gelen ticari ortaklarından
Kraliçe 2'nci Elizabeth'in ziyaret ettiği ortamda İngiltere, Türkiye'nin önde gelen ticari ortaklarından biri konumunda.
İngiltere'den bin 860 şirket, Türkiye'de doğrudan, iştirak ya da şube şeklinde faaliyet gösterirken, bu şirketler arasında HSBC, BP, Tesco, Marks and Spencers, Commercial Union yer alıyor.
İngiltere, Türkiye'nin dış ticaretinde ilk sıralarda yerini alırken, geçen yıl bu ülkeye 8.6 milyar dolarlık ihracat yapıldı, ithalat ise 5.5 milyar doları buldu.
2006 yılı sonu itibarıyla Türkiye'de yerleşik 14 bin 955 yabancı sermayeli şirketin bin 420 adedinde, baskın ortak İngiliz menşeli oldu.
1999 yılı sonunda Türkiye'deki İngiliz sermayeli şirketlerin sayısı 273 iken, bu rakam 2005'de 341'e, 2006'da 487'ye yükseldi.
Söz konusu şirketlerin çoğunluğunun sermayesi 50 bin doların altında bulunurken, 2005'de 9 adet, 2006'da 20 adet sermayesi 500 bin doların üzerinde İngiliz yatırımı gerçekleşti.
Bu yatırımların büyük bölümünü 'yeni şirket kuruluşu' oluştururken, iştirakler ikinci, şubeler ise üçüncü sırada yer aldı.
2007 yılı Ocak-Kasım döneminde ise 440 İngiliz firma Türkiye'de yatırım yaptı ve böylece Türkiye'deki İngiliz sermayeli şirketlerin toplam sayısı bin 860'a ulaştı.
2005 yılında 8.5 milyar dolar tutarındaki doğrudan yabancı sermaye girişinin 165 milyon dolarlık, 2006 yılında 17.8 milyar dolar tutarındaki toplam doğrudan yabancı sermaye girişinin 635 milyon dolarlık kısmını, İngiliz menşeli şirketler oluşturdu.
2007 yılı Ocak-Kasım döneminde ise 13.8 milyar dolar tutarındaki toplam doğrudan yabancı sermaye girişinin 529 milyon dolarlık kısmı, İngiliz şirketlere ait.
İngiltere'deki Türk yatırımları
1999 yılı sonunda Türkiye'den İngiltere'ye kümülatif kayıtlı sermaye ihracı 437 milyon dolar, İngiltere'de yerleşik Türk firma sayısı 48 iken, 2007 Aralık ayı itibarıyla İngiltere'ye kayıtlı sermaye ihracı 513.2 milyon dolara, İngiltere'de yerleşik Türk firma sayısı da 76'ya yükseldi.
Sermaye miktarı açısından Türk yatırımlarının yüzde 40.4'ü imalat, yüzde 30.5'i ticaret ve yüzde 21.8'i bankacılık sektöründe gerçekleştirildi.
Türkiye'nin toplam yurtdışı yatırımları içinde İngiltere, firma sayısı açısından 11'inci, sermaye miktarı açısından ise Hollanda, Azerbaycan, Malta ve Almanya'nın ardından 5'inci sırada yer alıyor.
Dış ticarette ilk sıralarda
İngiltere, Türkiye'nin dış ticaretinin ilk sıralarında yer alırken,geçen yıl bu ülkeye 8.6 milyar dolarlık ihracat, 5.5 milyar dolarlık ithalat yapıldı.
İngiltere'ye ihracatta giyim eşyası, otomotiv, haberleşme ve kayıt cihazları, elektrikli makinalar ve cihazlar, tekstil ürünleri, sebze-meyve, demir çelik gibi sektörler ilk sıraları paylaşırken, İngiltere'den ithalatta ise enerji üreten makina ve cihazlar, metal cevherleri, makina, ilaç, tıbbi eşya, organik kimyasal ürünler ilk sıralarda yer aldı.
Cazip alanlar tüketim malları ve turizm
Gelinen noktada Türkiye'nin İngiltere ile ticari ve ekonomik ilişkilerde yoğunlaşabileceği alanların başında ise tüketim malları ve turizmin ilk sıralarda yer aldığı belirtiliyor.
Turizm konusunda Türkiye'nin en önemli avantajını coğrafi yakınlık oluştururken, son yıllarda yapılan atılımlar ile İngiltere'den Türkiye'ye gelen turist sayısı arttı ve bu artışın sürmesi mümkün görünüyor.
İngiltere cephesinden bakıldığında ise Türkiye pazarı, yüksek teknoloji danışmanlığı ve müteahhitliği, turizm ve diğer hizmet sektörleri açısından önem kazanıyor.
Son yıllardaki atılımları ve yaptığı yatırımlar ile yeni teknolojiler üzerinde yoğunlaşan İngiltere için, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler önemli bir pazar konumunda bulunuyor. Ayrıca yüksek teknoloji, teknolojik tecrübe ve sermaye gerektiren büyük projeler de İngiliz girişimcilerin ilgi alanında yer alıyor.
TOBB: "Yüzde 7 altındaki büyüme başarısızlıktır"
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin yüzde 7'lik büyümenin altında büyümeyi kabul edemeyeceğini ve yüzde 7 altındaki büyümenin başarısızlık olduğunu söyledi.
Büyüme için de siyasi ve ekonomik istikrara ihtiyaç olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, "2007-2008'de maalesef bütün Anadolu SOS veriyor, alarm veriyor" dedi.
Hisarcıklıoğlu, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'ni (MÜSİAD) ziyaretinde MÜSİAD üyelerine bir sunum yaptı.
Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin 1800'lerin başındaki sanayi devrimi sırasında yaşanan birinci küreselleşme dönemini yakalayamadığını, 1990'larda başlayan ikinci küreselleşme döneminde de ancak 2001 sonrasında bir büyüme sürecine girdiğini belirtti.
Hisarcıklıoğlu, "İnsanın sağlıklı olup olmadığını tansiyonuna, nabzına, şekerine bakarak ölçerler. Büyümede ekonominin nabzı, tansiyonu, şekeridir. Ekonomi büyüyorsa işimiz iyi, sen ne kadar söylersen söyle, büyüme aşağıdaysa işler iyi değil demektir" dedi.
Siyasetin ön plana çıktığı ve ekonominin ikinci, üçüncü plana atıldığı dönemlerde büyümede sorunlar yaşandığını vurgulayan Hisarcıklıoğlu, "2007 yılında maalesef bize selam veren yoktu" dedi.
Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin ortalama yüzde 7 büyümeyi muhafaza etmesi durumunda kişi başına düşen milli gelirde 2019 yılında AB ortalamasının yarısını yakalayacağını, 2033'te de eşit seviyeye ulaşacağını ancak yüzde 4.5'luk ortalamayla devam edilirse, 2050 yılında AB ortalamasının ancak yarısına ulaşılacağını aktardı.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, "Türkiye yüzde 7'lik büyümenin altında büyümeyi kabul edemez ve yüzde 7 altındaki büyüme de başarısızlıktır. Bunun için de siyasi ve ekonomik istikrara ihtiyaç var. 2007-2008'de maalesef bütün Anadolu S.O.S veriyor, alarm veriyor" şeklinde konuştu.
Bu yılın ilk çeyreğinde beyaz eşya satışlarında yüzde 30'luk azalma gerçekleştiğini, inşaat alanında yapı ruhsatı alınan yüzölçümünün 2007 yılında sadece yüzde 1 arttığını dile getiren Hisarcıklıoğlu, inşaat sektöründe demire ve çimentoya gelen artışlarla birlikte alarm zillerinin çaldığını, sektörün batma noktasına geldiğini ve iç piyasadaki durumun hızla ele alınması gerektiğini kaydetti.
"Tekstilde önümü aç ki, dünyada lider olayım"
Hisarcıklıoğlu, makine ve teçhizat yatırımlarında da 2007 yılında sadece yüzde 1'lik artış yaşandığına dikkat çekerek, "Biz yatırım yapacağız ki Türkiye'de işsizlik meselesi ortadan kalkacak. Stokta 2.5 milyon işsiz var. İlave her yılda 1 milyon kişi giriyor. Ama yüzde 1 makine, teçhizat yatırımı artışı ile iş bulabilmemiz mümkün değil..." diye konuştu.
Bu yılın ilk çeyreğinde protesto edilen senet tutarının da yüzde 17 artış gösterdiğine işaret eden Hisarcıklıoğlu, "Bu rakamlar da bize gösteriyor ki, iç piyasa, Anadolu alarm veriyor" dedi.
Rifat Hisarcıklıoğlu, tekstil sektörüyle ilgili kamu bürokrasisinde ve siyasetçilerde yanlış bir algılama bulunduğunu belirterek, Türkiye'nin dünya pazarında en çok söz sahibi olduğu iki sektörün tekstil ve hazır giyim olduğunu, bu alanlarda dünya pazarının yüzde 5'ine hakim olunduğunu dile getirdi.
Hisarcıklıoğlu, "Şimdi bana diyorlar ki 'yanlış yatırım yapmışsın'. Bunu özel sektörü temsilen söylüyorum. 1995'te Gümrük Birliği'ne girerken geldiniz, bana teşviği verdiniz. 2003'te yine teşvik çıktı. Şimdi diyorlar ki 'Tekstilde yanlış yatırım yaptık'. Suç benim mi, beni teşvik edenin mi? Ben yanlış yatırım yapmadım. Sen beni teşvik ettin. Ben de ne yapmışım? Dünya pazarının yüzde 5'ine hakim olmuşum. Şimdi senin vizyonun bu sektörde dünyaya hakim olmaksa önümü aç, aç ki dünyada lider olayım" dedi.
"Zenginleşmek için demokrasiye 4 elle sarılmalıyız"
Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin sanayi stratejisine ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, sanayicinin taşeron noktasına geldiğini, 100 dolarlık ihracat yapabilmek için 70 dolarlık ithalat yapmak mecburiyetinde kalındığını kaydetti.
İthal edilen kısmın içeride üretilmesi durumunda cari açığın azalacağını söyleyen Hisarcıklıoğlu, "Bu küresel dünyada kaybetmek istemiyorsak, küresel oyuncu olmamız lazım. Bunun için de yeni bir gündeme ihtiyacımız var" diyerek, yeni anayasa, yargı reformu, kamu yönetimi reformu, mali disiplinin sürdürülmesi, reel sektörün güçlendirilmesi gibi ihtiyaçlara dikkat çekti.
Hisarcıklıoğlu, demokrasiyle zenginlik arasında çok yakın bir ilişki bulunduğunu ifade ederek, "Eğer zenginleşmek istiyorsak, demokrasiye dört elle sarılıyor olmamız lazım" dedi.
"Devlet harcadıkça bizden alınan vergi artıyor"
Önümüzdeki dönemde cari açık ve bütçe açığına dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, "2008'de cari açık yaklaşık 45 milyar dolara gelecek. Bütün krizlerin çıktığı yerde bu olmuş. Cari açık finanse edilemediği gün, kriz olmuş. Bu yıl krize girmemek için 45 milyar dolar bulmamız lazım. Çok şükür bu bulunuyor şimdi. Ama yarın uluslararası konjonktür ve içerideki konjonktür karşılıklı olarak bunu tetikleyebilir. O zaman Türkiye krize girer..." görüşünü aktardı.
Enflasyon ve büyüme arasındaki ilişkiye de işaret eden Hisarcıklıoğlu, enflasyon kontrollü bir şekilde biraz artırıldığında büyümenin artacağı şeklinde yanlış bir anlayış bulunduğunu, aksine enflasyon düştükçe büyümenin arttığını kaydetti.
Rifat Hisarcıklıoğlu, "Devlet ne kadar az harcarsa o kadar az enflasyon ve o kadar hızlı büyüme oluyor. Devlet harcadıkça bizden alınan vergi artıyor. Ne olur devletimize harcattırmayalım. Belki kısa günde rahatlık hissediliyor ama sadece kısa günde..." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin yakın çevresi içinde toplam sanayi malları ihracatının yüzde 65'ini gerçekleştirdiğini ve bölgesinde bir sanayi devi olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin bir enerji koridoru olarak önemine de dikkat çekti.
"Suni gündemler getirmeyin, odağımızı dağıtmayın"
Rifat Hisarcıklıoğlu, Çin'in batısındaki üretimin Avrupa ülkelerine taşınmasında İpek Yolu'nun yeniden canlandırılmasının büyük önem taşıdığını ve bu rotanın Türkiye'den geçmesi için, Türkiye'nin gücünü ve politikalarını kullanması gerektiğini, bu projenin hem ekonomi hem güvenlik açısından Türkiye'ye olumlu katkıları olacağını dile getirdi.
Hisarcıklıoğlu, "Bürokratlardan, siyasetçiden para pul istemiyoruz. Önümüzdeki engelleri kaldırın bize suni gündemler getirmeyin, ilgi odağımızı dağıtmayın, cambaza baktırmayın. Cambaza baktıkça, cepteki paralar gidiyor. Türkiye'nin tek gündemi olması lazım, bu da ekonomi. Rakiplerimiz hangi şartlarda futbol oynuyorsa bize de aynı standartları getirin. Bakın bakalım o zaman Türk özel sektörü olarak, dünyada Türkiye'yi lider yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz?" dedi.
HP, EDS'yi 12.6 milyar dolara satın aldı
Hewlett-Packard (HP), bilgi teknolojileri hizmet sağlayıcısı Electronic Data Systems'i (EDS) 12.6 milyar dolara satın aldı.
Her iki şirket tarafından yapılan açıklamada, şirket yönetim kurullarının HP'nin EDS'yi satın almasıyla ilgili anlaşmayı oybirliğiyle kabul ettiği ve HP'nin EDS'ye hisse başına 25 dolar vereceği belirtildi.
Satışın bu yılın ikinci yarısında tamamlanması ve HP'nin geçen yıl 16.6 milyar dolar olan hizmet gelirlerini iki kattan fazla artırması bekleniyor.
EDS'nin geçen yılki gelirleri 22.13 milyar dolar oldu. Bu satın almayla 80'den fazla ülkede iş yapacak ve 210 bin kişiyi istihdam edecek şirketlerin, hizmet faaliyetlerinden yıllık gelirinin 38 milyar doları geçeceği tahmin ediliyor.
HP, EDS'yi satın alarak teknoloji hizmetleri faaliyetinde piyasa lideri IBM ile rekabetini artırmayı amaçlıyor.
"Yüksek gıda fiyatları Afrika tarımına yardımcı olabilir"
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), küresel gıda fiyatlarının yüksek olmasının Afrika'da çiftçilerin daha verimli olmasını sağlayabileceğini bildirdi.
OECD'de görevli ekonomist Denise Wolter, Almanya'nın başkenti Berlin'de gazetecilere yaptığı açıklamada, tarımda yüksek fiyatların aslında olumlu bir sinyal olduğunu söyledi.
Kısa dönemde gelişmiş ülkelerin Afrika'ya gıda üretimindeki sıkıntılarını gidermek için yardım etmesi gerektiğini vurgulayan Wolter, "Ancak yüksek fiyatlar yerelde daha fazla üretim için çiftçileri harekete geçirebilir" dedi.
Wolter, tarımsal verimliliğin Güneydoğu Asya'ya göre yüzde 30 daha az olduğu Afrika'da toprakların daha etkili kullanımı potansiyeli bulunduğunu da ifade etti.
Afrika Kalkınma Bankası'na göre, ocak ayı başında tonu 373 dolar olan pirincin fiyatı geçen ay 760 dolara yükseldi.
Bu arada OECD'nin bu yıl için hazırladığı Afrika'nın Ekonomik Görünümü raporunda, geçen yıl yüzde 5.7 büyüyen Afrika'nın bu yıl yüzde 5.9 büyüyeceği tahmin ediliyor.
OECD, Afrika'da petrol ihraç eden ülkelerde bu yıl ekonomik büyümenin yüzde 6.8, petrol ithal eden ülkelerde ise yüzde 4.9 olacağını öngörüyor.
BM'nin Binyıl Kalkınma Hedefleri ile 2015 yılına kadar yoksulluk oranını yarıya indirmeyi hedeflemesine rağmen, Wolter, bunun Afrika'da başarılı olması için kıtada büyüme oranının yüzde 7 ya da daha fazla olması gerektiğini belirtti.
Arçelik, Beko ve Blomberg ile Turquality kapsamında
Arçelik, Beko ve 2002'de bünyesine kattığı Blomberg markasıyla Turquality Destek Programı kapsamına alındı.
Arçelik'ten yapılan yazılı açıklamada, vizyonunu "Beko markası ile 2010 yılına kadar kendi sektöründe dünyanın en çok tercih ettiği ilk 10 markadan biri olmak" şeklinde belirleyen Arçelik'in, dünyanın devlet destekli ilk ve tek markalaşma programı olan Turquality kapsamına alındığı belirtildi.
Şirketin, belirlediği bu vizyon doğrultusunda 2010'da 6 milyar euro konsolide ciro ve kendi sektöründe Beko markası ile global pazarda yüzde 2 paya ulaşmayı hedeflediği kaydedilen açıklamada, Arçelik'in bünyesindeki Beko ve Blomberg markalarını da kapsamına almasıylaTurquality'nin desteklediği marka sayısını 57'ye çıkardığı kaydedildi.
''Küresel ekonomi, 2009'dan önce toparlanmaz''
IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn, küresel ekonominin 2009'dan önce toparlanmasının beklenmediğini söyledi.
Strauss-Kahn, Kudüs'teki bir konferansta yaptığı açıklamada, mevcut küresel mali krizin önemli bir kısmının sona erdiğini vurguladı.
IMF Başkanı, küresel ekonomideki yavaşlamanın ise gelecek yıldan önce sona erecek gibi görünmediğini ifade etti.
THY, 75. yılında Avrupa'ya 75 euro'dan uçacak
Türk Hava Yolları (THY), kuruluşunun 75'inci yıldönümü kutlamaları kapsamında, 75 euro'ya Avrupa'ya uçacak.
THY'den yapılan yazılı açıklamaya göre, THY'nin 20 Mayıs'ta kutlamaya hazırlandığı 75'inci yıldönümünde çok özel fiyatlardan oluşan bir promosyon kampanyası hazırladı.
19-25 Mayıs tarihleri arasında geçerli olacak kampanya çerçevesinde, İstanbul'dan başlayacak seyahatlerde Avrupa (Bakü, Tiflis, Batum dahil), Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da bulunan uçuş noktalarına vergiler hariç 75 euro'dan başlayan fiyatlarla seyahat edilebilecek.
Business sınıf bilet ücretleri ise 375 euro'dan başlayacak. Promosyonlu uçuşlarla ilgili geniş bilgi "www.thy.com.tr" adresinden öğrenilebilecek.
Deli Dumrul vergilerinde geri adım
Hükümet ''Deli Dumrul'' vergilerinde geri adım attı. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, vatandaşa yük getirecek bütün düzenlemelerin İl Özel İdaresi ve Belediye Gelirleri Kanunu tasarısından çıkarılmasını isteyeceklerini söyledi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Sait Açba başkanlığında toplandı.
Komisyon, özel idareler ve belediyelerin vergi, harç, katılma payı, hizmet karşılığı alınan ücret ve diğer gelirleri ile bu idarelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamı üzerinden ayrılacak paylara ilişkin esas ve usulleri düzenleyen kanun tasarısını görüşmeye başladı.
Bakan Atalay, tasarıyı komisyona sunarken yaptığı konuşmada, üzerinde önemli değişikliklerin yapılmasını isteyecekleri tasarının, alt komisyona gönderilmesini istedi.
Hükümet olarak, yerel yönetimlerin her anlamda güçlendirilmesine program ve çalışmalarında öncelik verdiklerini ifade eden Atalay, 59'uncu Hükümet döneminde, yerel yönetimlerle ilgili bütün yasaları çıkardıklarını kaydetti.
Beşir Atalay, bu yasalarla, yerel yönetimlere yeni görevler ve yetkiler verildiğini, daha rahat çalışma imkanı tanındığını, ancak verilen görev ve yetkilere karşın gelirlerini artırıcı bir çalışmanın bugüne kadar yapılamadığını belirtti.
Buna ilişkin geçen dönemde Meclis'e sunulan ancak yasalaşmayan tasarının bu dönemde yenilendiğini belirten Atalay, Bakanlar Kurulu'nda tasarıyla ilgili yeni bir değerlendirme yaptıklarını bildirdi.
Beşir Atalay, bu tasarının yasalaşmasını istediklerini ancak üzerinde çok önemli değişiklikler yapmayı öngördüklerini dile getirdi.
"Kaynak miktarı 17 milyar YTL'ye çıkarılıyor"
Bakan Atalay, tasarıya ilişkin yeni çalışmada, yerel yönetimlerin, belediyelerin ve il özel idarelerinin, sadece genel bütçeden alacakları payın artırılması kısmını ön plana almak istediklerini ve değişikliği o şekilde yapacaklarını ifade etti.
Atalay, şöyle konuştu:
"Mevcut tasarıda yer alan, belediyelerin ve il özel idarelerinin öz gelirlerini artırıcı düzenlemelerin, tasarıdan çıkarılmasını talep ediyoruz, yeni çalışmamız bu yönde.
Hükümet olarak vatandaşa yük getirecek veya belediyelerin öz gelirlerini yükseltici bütün düzenlemelerin alt komisyonda geri çekilmesini ve yerel yönetimlerin sadece genel bütçeden alacağı payların artırıldığı düzenlemelerin yer almasını isteyeceğiz.
Bu düzenlemeler, 12-13 maddeyi kapsamaktadır. Komisyonun bu konuda bize destek vermesini talep ediyoruz. Bunun hızla Genel Kurul'a sunularak çıkarılmasını arzu ediyoruz.
Yeni düzenlemeyle, genel bütçe vergi gelirleri üzerinden mahalli idarelere aktarılan kaynak miktarı, yıllık yaklaşık 13 milyar YTL'den yaklaşık 17 milyar YTL'ye çıkarılmaktadır. Yani genel bütçeden yerel yönetimlere aktarılacak tutar 4 milyar YTL artırılıyor."
Bakan Atalay, tasarıya ilişkin yeni düzenlemeyle, nüfusu 10 binin altındaki belediyelerin mali yönden desteklenmesi amacıyla denkleştirme ödeneği getirildiğini ve her yıl iki eşit taksitte bu belediyelere dağıtılmasının planlandığını söyledi.
"Ek kaynak transferi zorunludur"
Genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamı üzerinden mahalli idarelere ayrılan payların dağıtımında, nüfus kriterine ilave olarak gelişmişlik endeksi, illerin yüzölçömü ve performans gibi yeni kriterler de getirildiğine dikkati çeken Atalay, şunları kaydetti:
"Sonuç olarak, tasarının, genel bütçe vergi gelirlerinden mahalli idarelere daha fazla kaynak aktarılmasını öngören maddelerinin öncelikle yasalaştırılmasına hükümetimizce karar verilmiştir.
Çünkü yeni yasalarla mahalli idarelere devredilen yeni görev ve hizmetlerin halkın ihtiyaçlarına, beklentilerine uygun şekilde yürütülmesi açısından, ek kaynak transferi zorunludur.
Bunun da bir an önce gerçekleşmesi gerekmektedir. Tasarının, alt komisyonda ele alınmasını ve değerlendirmeler doğrultusunda düzeltilmesini hükümetimiz adına talep ediyorum. Tasarının madde sayısının azaltılmasının ve bu yasama yılında yasalaşacak şekilde tekrar ele alınmasının yararlı olacağını düşünüyorum.
Yapılmasını öngördüğümüz bu değişikliklerden sonra, halkımıza hiçbir şekilde ek mali külfet getirilmeyecektir. Bölgesel gelişmişlik durumları dikkate alınarak, daha az gelişmiş il özel idaresi ve belediyelere daha fazla kaynak transferi sağlanması yönünde tedbir alınacaktır.
Yerel yönetimlere genel bütçe vergi gelirleri üzerinden ayrılan pay miktarı yüzde 30 oranında artırılmış olacak. Pay dağılım sistemi; kolay, basit ve anlaşılabilir hale getirilecektir. Emlak vergisi, işgal vergisi gibi hiçbir husus yer almayacaktır."
Daha sonra, tasarı alt komisyona gönderildi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Afet ve Acil Durumu Yönetimi Başkanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısını ele aldı. Bu tasarı da alt komisyona havale edildi.
Ericsson, IP-PBX bölümünü 100 milyon dolara sattı
Dünyanın önde gelen telekomünikasyon şirketlerinden Ericsson'un IP-PBX bölümünü de kapsayan kurumsal iletişim iş alanını, Kanadalı Aastra firmasına 100 milyon dolara sattığı açıklandı.
Ericsson'un iş ortağı Communication Performer Group (CPG) tarafından Ankara'da düzenlenen toplantıda, satış ve bundan sonraki çalışmalar hakkında sektör temsilcilerine bilgi verildi.
Aastra Başkan Yardımcısı Hugh Scholaert, toplantıda yaptığı konuşmada, mevcut Ericsson altyapısınını korunacağını ve hizmetlerin süreceğini söyledi.
Scholaert, Ericsson altyapısına sahip IP-PBX sisteminin, diğer şirketlere ait benzer sistemlerle "konuşabilmesine" imkan veren yazılımları koruyacaklarını da ifade etti. Scholaert, Türkiye'nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesi içerisinde en büyük pazar olduğunu kaydetti.
Ericsson'un, IP-PBX bölümünü Aastra'ya 100 milyon dolara sattığı öğrenildi.
Doğrudan yatırım girişi martta 2.4 milyar dolar
Türkiye'ye doğrudan uluslararası yatırım girişi mart ayında 2 milyar 433 milyon dolar olarak belirlendi.
2008 yılının ilk üç ayında Türkiye'ye giren doğrudan yabancı sermaye 4 milyar 381 milyon dolar oldu.
Hazine Müsteşarlığı'nın açıkladığı verilere göre, ocak ayında 1 milyar 239 milyon dolar, şubat ayında da 709 milyon dolarlık uluslararası doğrudan sermaye girişi yaşandı.
Uluslararası yatırımcıların Türkiye'deki yeni veya mevcut şirketleri ile iştirak ettikleri yerli sermayeli şirketlerdeki ortaklık paylarına ilişkin transferleri içeren sermaye girişi, 2008 Mart ayında 2 milyar 172 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti.
Sermaye girişinin, 1 milyar 972 milyon doları mali aracı kuruluşların faaliyetleri sektöründen geldi. 2 milyar 172 milyon dolar olan nakit sermaye girişinin, 1 milyar 36 milyon dolarlık bölümü Avrupa Birliği (AB) ülkeleri kaynaklı oldu.
2008 Ocak - Mart döneminde net doğrudan uluslararası yatırım girişi (fiili giriş), 4 milyar 381 milyon doları düzeyinde gerçekleşti.
Uluslararası doğrudan yatırım girişleri kaleminde yer alan sermaye girişi 2008 yılının ilk üç ayında toplam 3 milyar 48 milyon dolara ulaştı.
Gül'den "Turizmi Teşvik Kanunu'na onay
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Turizmi Teşvik Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun''u onayladı. Kanunla birlikte orman sayılan yerler Kültür ve Turizm Bakanlığı'na tahsis edilecek.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Gül'ün onayladığı 5761 sayılı "Turizmi Teşvik Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderildi.
Kanuna göre, Hazine'ye ait yerler Maliye Bakanlığı'nca, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na tahsis edilecek.
Hazine adına tescili yapılmamış, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle, kapanan yollar ve yol fazlalarının resen tescili, talep tarihinden başlayarak en geç 1 ay içinde tamamlanacak.
Kanunda, Hazine mülkiyetinde yeterli alanın bulunmadığı durumlarda, Orman Kanunu'na göre orman sayılan yerlerden hangilerinin Çevre ve Orman Bakanlığı'nca, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na tahsis edileceği de belirleniyor.
Orman sayılan yerlerde turizme tahsis edilecek alan, ildeki ormanların binde 5'ini geçemeyecek. Yapılaşmaya esas inşaat emsal değeri yüzde 30'u aşamayacak.
Turizm yatırımı için tahsis edilen orman alanının 3 katı kadar alanın ağaçlandırma bedeli ve ağaçlandırılan bu alanın 3 yıllık bakım bedeli, yatırımcı tarafından Orman Genel Müdürlüğü hesabına yatırılacak.
Bu paralar ağaçlandırma ve bakım giderlerinde kullanılacak. Belirtilen bedelin yatırılmadığının tespiti durumunda yatırımcıya turizm yatırımı veya işletme belgesi verilmeyecek.
İşletmelerin fiyat tarifesi bakanlık tarafından belirlenecek
Bakanlığın tasarrufuna geçen taşınmazların yatırımcılara tahsisi, kiralanması ve bunlar üzerinde irtifak hakkı tesisine ilişkin esaslar, süreler, bedeller, hakların sona ermesi ve diğer şartlar Kültür ve Turizm, Maliye, Çevre ve Orman bakanlıklarınca Devlet İhale Kanunu ve Orman Kanunu hükümlerine bağlı olmaksızın ortak tespit edilecek.
Bakanlık, kendi tasarrufuna geçen taşınmazları, Türk ve yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişilere tahsis edebilecek.
Belgeli işletmelerin uygulayacakları fiyat tarifelerinin hazırlanması ve onaylanmasına ilişkin genel ilkeler, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca belirlenecek.
Kanunla, işletmelerin en geç temmuz ayı sonuna kadar bir sonraki takvim yılında, uygulayacakları tarifelerini bakanlığa gönderme zorunluğu kalkacak.
Bakanlık, belgeli yatırım ve işletmeleri, belgeye esas olan niteliklerini, bu niteliklerini koruyup korumadıklarını denetleyecek ve işletmeleri sınıflandıracak.
Ön izinler Çevre ve Orman Bakanlığı'ndan alındı
Bakanlık, gerekli gördüğü hallerde, ilan edeceği pilot bölgelerdeki turizm işletmesi belgesi olmayan konaklama tesislerinden, verilen süre içerisinde turizm işletmesi belgeli tesis şartlarına uymasını talep edecek.
Bu şartları yerine getiren konaklama tesisleri belgelendirilecek, şartları yerine getirmeyen konaklama tesislerinin faaliyetlerine son verilecek.
Kanunla, turizm yatırımı veya işletme belgesinin iptaline de sınırlama getirildi. Buna göre, 1 yıl içerisinde 3. kez idari para cezasını gerektiren bir fiilden dolayı turizm yatırımı veya turizm işletmesi belgesi iptal edilemeyecek.
Daha önce Çevre ve Orman Bakanlığı'nca verilen ön izinler, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca verilecek.
Kültür Bakanlığı'na devredilecek yerler
Sağlık turizmine yönelik fizik tedavi tesisi veya rehabilitasyon merkezi tesislerini kapsayan konaklamalı tesisler yapılabilmesi için iklimsel ve çevresel zorunluluk bulunan, termal turizmine yönelik jeotermal kaynakları bulunan, kış turizmi kapsamında uygun yapı ve tesislerin yapılabileceği yeterli pist uzunluğunu ve gerekli rakımı sağlayan yerler en geç bir ay içinde Kültür ve Turiz Bakanlığı'na devredilecek
Yine eko-turizm kapsamında yer alan yayla turizmi, kırsal turizm ve benzeri turizm türlerine yönelik tesislerin yer alabileceği çevresel ve sosyal anlamda imkan sağlayan, golf turizmine yönelik olarak uygun iklim yapısı ve topografik özellikler dikkate alınarak uluslararası standartlara uygun tesisler gerçekleştirilmesine imkan sağlayan yerler de bakanlığa devredilecek.
Benzine 5 YKr, motorine 10 YKr zam
Petrol ürünlerinde yapılan fiyat ayarlamaları sonucu dağıtım şirketleri, 95 oktan kurşunsuz benzinin fiyatını 5 YKr, motorinin fiyatını da 10 YKr artırdı.
Yeni ayarlamayla bugünden itibaren Ankara ve İzmir'de 95 oktan kurşunsuz benzinin litre fiyatı 3.43 YTL'den 3.48 YTL'ye, İstanbul'da ise 3.44 YTL'den 3.49 YTL'ye yükseldi.
Dağıtım firmalarının belirlediği tavan fiyatlar, rekabet ve serbesti nedeniyle şirketler ve kentlere göre küçük çaplı değişiklik gösteriyor.
İşsizlikte artış devam ediyor
İşsizlik sorununda istatistikler artış gösteriyor. İşsizlik oranı geçen yılın aynı dönemine göre 0.2 puan arttı, yüzde 11.6 seviyesine yükseldi. İşsiz sayısı son bir yılda 55 bin kişi arttı.
Geçen yılın aynı döneminde işsizlik oranı yüzde 11.4 düzeyinde bulunuyordu.
Şubat ayında işgücüne katılım oranı ise yüzde 45.9 olarak hesaplandı. İşsizlik oranı kentlerde yüzde 13.4, kırsal kesimde yüzde 8.5 olarak belirlendi.
Türkiye'deki işsiz sayısı, Şubat 2008 döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre 55 bin kişi artarak 2 milyon 642 bin kişi olarak belirlendi. Bu rakam nüfusun yüzde 11.6'sına denk geliyor.
Bu dönemde istihdam edilenlerin sayısı ise 2007 yılının aynı dönemine kıyasla 104 bin kişi artarak 20 milyon 162 bin kişiye çıktı.
İşgücü anketine göre, şubat döneminde Türkiye'de kurumsal olmayan sivil nüfus, geçen yılın aynı dönemine göre 764 bin kişi artarak 69 milyon 372 bin kişiye, kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfus da 737 bin kişi artarak 49 milyon 672 bin kişiye çıktı.
Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 252 bin kişi azalırken, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı ise 355 bin kişi arttı. Söz konusu dönemde, istihdam edilenlerin yüzde 23.6'sı tarım, yüzde 21.3'ü sanayi, yüzde 5.1'i inşaat, yüzde 50.1'i ise hizmetler sektöründe bulunuyor.
İşsizlik oranı kentte arttı kırsalda azaldı
Türkiye genelinde işsiz sayısı, şubat döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 55 bin kişi artarak 2 milyon 642 bin kişiye çıktı. İşsizlik oranı ise 2007'nin aynı dönemine göre 0.2 puan arttı ve yüzde 11.6 seviyesinde gerçekleşti.
Kentsel yerlerde işsizlik oranı 0.4 puanlık artışla yüzde 13.4, kırsal yerlerde ise 0.3 puan azalışla yüzde 8.5 oldu.
Şubat 2008 döneminde genç nüfusta işsizlik oranı ise yüzde 21.2 olarak hesaplandı. Bu oran 2007 yılının aynı dönemde yüzde 21.7 idi.
Türkiye'de tarım dışı işsizlik oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre değişmeyerek yüzde 14.2 oldu. Bu dönemdeki işsizlerin 74.8'i erkek nüfustan oluşurken, işsizlerin yüzde 59.7'si lise altı eğitimli durumda bulunuyor.
Bunların yüzde 25.7'si bir yıl ve daha uzun süredir iş ararken, işsizlerin yüzde 84.8'si daha önce bir işte çalışmış durumda. Bu dönemde istihdam edilenlerin yüzde 74.9'u erkek nüfustan oluşurken, bunların yüzde 60'ı lise altı eğitimli durumda.
İstihdam edilenlerin yüzde 60.3'ü ücretli, maaşlı ve yevmiyeli, yüzde 28'i kendi hesabına ve işveren, yüzde 11.7'si ücretsiz aile işçisi konumunda.
TÜİK'e göre, kayıtdışı istihdam edilenlerin oranı, Şubat 2008 döneminde, 2007 yılının aynı dönemine göre 3.1 puanlık azalışla yüzde 42.5 olarak gerçekleşti.
Bu dönemde, 2007'nin aynı dönemine göre tarım sektöründeki kayıtdışılık yüzde 87.4'den yüzde 85.7'ye, tarım dışı sektörde de yüzde 31.7'den yüzde 29.2'ye geriledi.
İş gücüne katılım geriledi
Şubat 2008 döneminde iş gücüne katılım oranı ise geçen yılın aynı dönemine göre 0.4 puanlık azalma ile yüzde 45.9 oldu.
İş gücüne katılma oranı erkeklerde değişmeyerek yüzde 69.6, kadınlarda ise 0.6 puanlık azalma ile yüzde 22.8 olarak ölçüldü.
Kentsel yerlerde iş gücüne katılma oranı 0.3 puanlık azalmayla yüzde 44.5, kırsal yerlerde ise 0.5 puanlık azalışla yüzde 48.4 oldu.
Toplam iş gücünün yüzde 17.6'sı 15-24 yaş grubundakiler oluştururken, lise altı eğitimlilerde iş gücüne katılma oranı yüzde 44.2, yükseköğretim mezunlarında bu oran yüzde 78.3 olarak hesaplandı. Lise altı eğitimlilerde erkeklerin iş gücüne katılma oranı yüzde 69 iken, kadınlarda bu oran yüzde 18.6 oldu.
Yükseköğretim mezunlarında, erkeklerde iş gücüne katılma oranı yüzde 83.5, kadınlarda yüzde 70.5 olarak ölçüldü.
Şubat 2008 döneminde iş gücü dışında olanların yüzde 40.1'i daha önce bir işte çalıştı.
Daha önce bir işte çalışıp, söz konusu dönemde iş gücü dışında olanların (10 milyon 777 bin kişi) yüzde 29.2'si emeklilik, yüzde 13.9'u mevsim gereği, yüzde 15.8'i sağlık nedeniyle, yüzde 9.2'si evlilik, yüzde 5.4'ü işten çıkartılma/işyerinin kapanması, yüzde 4.5'ı işinden memnun olmama ve yüzde 22'si diğer nedenlerle en son çalıştıkları işten ayrıldı.
İş gücü hareketleri
Şubat 2008 döneminde 1 milyon 117 bin kişi işe yeni başlamış veya iş değiştirirken, bunun toplam istihdam içindeki oranı yüzde 5.5 oldu.
İşe yeni başlayan veya iş değiştirenlerin yüzde 33.4'ü 25-34 yaş grubunda. Bu dönemde işe başlayan veya iş değiştirenlerin yüzde 27'si sanayi, yüzde 45.2'si hizmetler, yüzde 16.8'i inşaat sektöründe, yüzde 11'i ise tarım sektöründe.
Mevcut işsizlerin yüzde 11.3'ünü (298 bin kişi) bu dönemde işten ayrılanlar oluşturdu.
Telekom hisseleri İMKB'de işlem görmeye başladı
Türk Telekom'un halk arz edilen 525 milyon YTL nominal değerli hisse senetleri, halka arz fiyatı olan 4.60 YTL baz fiyat ve ''TTKOM'' koduyla Ulusal Pazar'da işlem görmeye başladı.
Türk Telekom hisselerinin borsada işlem görmeye başlaması dolayısıyla "Açılış Gongu Töreni" yapıldı.
Törende Türk Telekom Genel Müdürü Paul Doany, çanı çalarken, İMKB Başkanı Hüseyin Erkan ve salonda bulunanlar da hep birlikte 10'dan geriye doğru saydı.
Törenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Türk Telekom İcra Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Paul Doany, hisse alabilmeleri için Türk Telekom çalışanlarına avans ödemesi yapılmasına ilişkin soru üzerine, 20 bin Türk Telekom çalışanının ön talepte bulunduğunun doğru olmadığını, oradaki rakamın 2 bin olduğunu aktardı.
Avans verilmesinin ise şirket kuralları çerçevesinde yapıldığını ifade eden Doany, halka arz mevzuatı dışında herhangi bir uygulama yapılmadığının altını çizdi.
Şirket hisse fiyatlarına ilişkin bir soru üzerine de Doany, "Şirketin değeri, şirket yönetimi tarafından değil, piyasa tarafından belirlenen bir şey. Geçen yıl ekim ayında Özelleştirme İdaresi bize bir mektup gönderdi ve şirketin halka arza hazırlanmasını rica etti. Yıl sonuna kadar biz de bu şekilde çalıştık. Bu sırada uluslararası piyasalarda değişiklikler oldu. Buradaki fiyat, kontrol hisseleri düşünülerek, onlar hesap edilerek yapılan bir şey..." dedi.
Fiyatın, şirketin niteliğine göre yapıldığını anlatan Doany, "Burada tabii ki fiyatı belirleyen şey, alacağınız taleple alakalı. 4 - 4.5 YTL arasında bir fiyat aralığında, verdiğinizden daha çok talep görmek çok daha sağlıklı..." dedi.
Türk Telekom'un halka arzının İMKB için de iyi bir fırsat olduğunu ifade eden Doany, "Memnun olduğumuz başka bir şey de çok fazla Türk Telekom çalışanının hisse alabilmiş olması. Bütün bu faktörleri dikkate aldığımızda fiyatın doğru olup olmadığını zaman gösterecek..." dedi.
Hisse senetleri 4.48 - 4.68 YTL aralığında işlem gördü
Hisse senetleri açılıştan sonraki ilk 45 dakika içinde 4.48 - 4.68 YTL fiyat aralığında işlem gördü.
Saat 10.25 itibarıyla Türk Telekom hisseleri 4.60 YTL'den işlem görüyordu. İşlem hacminin önemli bölümünü de Türk Telekom hisseleri oluşturdu.
Saat 10.25'te gerçekleşen toplam 653.5 milyon YTL'lik hacmin 495.0 milyon YTL'si Türk Telekom hisselerinin alım satımından oluştu.
Türk Telekom'un 525 milyon YTL nominal değerli hisse senetleri, 7-8-9 Mayıs 2008 tarihlerinde üç gün süre ile halka arz edildi.
Şirketin (A), (B) ve (C) grubu hisse senetleri imtiyazlı olduğundan, halka arz edilen (D) grubu hamiline yazılı hisse senetleri ile aynı sırada işlem göremiyor.
Şirketin işlem sırasına gönderilecek emirlerde maksimum lot miktarı 50 bin olarak uygulanıyor.
Şirketin Hazine Müsteşarlığı'nın portföyünde bulunan ek satış dahil 603 milyon 750 bin YTL nominal değerdeki payları ile ilgili olarak 28-30 Nisan 2008 tarihleri arasında ön talep toplandı.
Söz konusu paylar Sermaye Piyasası Kurulu tarafından 2 Mayıs 2008 tarihinde kayda alındı.
"En İyi Gayret Aracılığı" yöntemine göre gerçekleştirilen halka arza, konsorsiyum lideri Garanti Yatırım ile konsorsiyum eş lideri olarak 5 aracı kurum ve konsorsiyum üyesi 30 aracı kurum aracılık etti.
Halka arzda beheri 1.00 YTL nominal değerli bir payın satış fiyatı 3.90 - 4.70 YTL aralığında belirlendi, nihai halka arz fiyatı 4.60 YTL olarak tespit edildi.
Halka arz sonucunda halka arz edilen hisse miktarı nominal 525 milyon YTL, satış hasılatı 2 milyar 367 milyon 574 bin YTL ve şirketin halka açıklık oranı yüzde 15 olarak gerçekleşti.
Halk arz neticesinde ek satış hakkının kullanılmamasına karar verildi.
Güneydoğu'da kuraklık hayvancılığı olumsuz etkiledi
Güneydoğu'daki kuraklık nedeniyle mera ve otlaklarda ot bulmakta sıkıntı çeken, hasat döneminden sonra da arpa ve saman bulamayacağını düşünen hayvan üreticileri, çareyi hayvanlarını elden çıkarmakta buluyor.
Sonbahar aylarından itibaren bölge illerinde başlayan kuraklık nedeniyle bölgedeki ekili alanlar gibi merave otlaklar da olumsuz etkilendi.
Bölgede hayvan yetiştiriciliği yapan üreticiler meralarda ot bulamadığı gibi ekili alanlardaki olumsuz durum nedeniyle hasat döneminden sonra arpa ve saman bulamayacağını hesaplayarak hayvanlarını çok daha ucuz fiyata elden çıkarmaya çalışıyor.
Diyarbakır Tarım İl Müdürlüğü kayıtlarına göre, nisan ayında il dışına 132 bin 676 hayvan çıkışı olurken, önceki yılın aynı döneminde bu rakam 6 bin 783 olarak gerçekleşmişti.
Diyarbakır Kasaplar Odası Başkanı ve Türkiye Kasaplar ve Besiciler Federasyonu Bölge Sorumlusu Sait Şanlı, kuraklık nedeniyle hayvanlarını doyuramayan üreticilerin hayvanlarını satmaya başladığını belirterek, bölgedeki hayvan sayısında büyük azalma yaşandığını söyledi.
Şanlı, her yıl nisan ayında ortalama 4-5 bin hayvan il dışına sevk olurken, bu yıl bu sayının çok çok daha yüksek olduğunu ve yoğun bir hayvan göçü yaşandığını anlattı.
Şanlı, "Kuraklıktan kaynaklı yem sıkıntısı ve yemin pahalı olması nedeniyle üretici hayvanlarını elden çıkarmaya çalışıyor. Bir kısmı da hayvanlarına Doğu Anadolu'da yayla bulmaya çalışıyor. Bölgede otlak ve mera kalmadığından üreticiler sürülerini Erzurum, Bingöl ve Muş taraflarına götürmeye çalışıyor" dedi.
Kirazda düşük rekolte bekleniyor
Geçen yıl yaşanan kuraklık, bu yıl çiçek döneminde havaların sıcak gitmesi ve arıların çalışamaması gibi etkenler yüzünden kirazda rekoltenin 70 bin ton civarında olması bekleniyor.
Geçen yıl Türkiye uygun iklim şartlarına bağlı olarak aşırı meyve tutumuyla kiraz üretiminde rekora imza attı. Normal şartlarda yıllık 150 bin ton kirazın üretildiği Türkiye'de geçen yıl üretim 200 bin tona yaklaştı.
Ancak ihracatçı firmaların ağaçların yükünün hafifletilmesi yolunda yaptığı uyarılara rağmen çiftçi bu konuda bir çalışma yapmayınca kiraz düşük kalitede kaldı.
Bu yüzden yaz döneminde kirazın toptan kilosu 30 YKr ile 2.5 YTL arasında satıldı. Bu yıl ise rekoltenin düşeceği beklentisi fiyatların yükseleceği anlamına geliyor. Bu yaz yurtdışından da yoğun talep olması halinde iç piyasada kiraz yüksek fiyattan satılabilecek.
Akşehir Tarım İlçe Müdürü Bahri Karaman, napolyon kirazıyla ünlü Akşehir'in normal şartlardaki yıllık üretiminin yaklaşık 13 bin ton olduğunu belirterek, "Geçen yıl üretim 16 bin ton olmuştu. Bu yıl ise 1000- bin 500 ton üretim bekliyoruz. Akşehir ile Sultandağı'nı içine alan bölgedeki üretimin ise 3-4 bin tonu geçmeyeceğini düşünüyoruz. Bölgenin yıllık üretimi 20 bin ton civarındaydı" dedi.
Karaman, bu yıl kirazın çiçek döneminde havaların çok sıcak olduğunu vurgulayarak, "Hava sıcaklığı 28 dereceye kadar çıktı. Bu sıcaklık dişicik tepesinin hemen kurumasına yol açtı ve meyve tutumunu olumsuz etkiledi. Arılar da sıcak nedeniyle çalışmayınca bu yıl kirazda verim düşük olacak" diye konuştu.
İncirde yüksek fiyat korkusu
Türkiye'nin üretim ve ihracatında dünya lideri olduğu kuru incirde geçen yıl yaşanan kuraklık nedeniyle fiyatların yükselmesi talepleri düşürdü. Üretici, gelecek sezon ihracatın azalmasından endişe ediyor.
TARİŞ İncir Birliği Başkanı Hüseyin Karazor, Ege İhracatçı Birlikleri rakamlarına göre kuru incirde 2006-2007 sezonunda 49 bin ton ihracatla 112 milyon dolar gelir elde edilirken, bu sezon 31 Mart'a kadar 32 bin ton ihracatla 160 milyon dolar gelir sağladıklarını söyledi.
Karazor, TARİŞ olarak üreticiden yaklaşık 2 bin 400 ton mal aldıklarını, bunun bin 376 tonunu ihraç ettiklerini anlattı. Ortalama ihraç fiyatlarının önceki yıla göre iki kata yakın oranda arttığını kaydeden Karazor, fiyat artışının Avrupa'daki market raflarına katlanarak yansıdığını belirtti.
TARİŞ'in kilogramı 6 dolara sattığı ürünün fiyatının Avrupa'da market rafında 20 dolara çıktığını belirten Karazor, "Fiyattaki artış Avrupalı tüketiciyi de olumsuz etkiledi. Tüketim geçen yıla göre azaldı. Tüketiciler fiyatı yüksek bulup kuru erik, kayısı, hurma gibi alternatif ürünlere kayıyor" dedi.
Rekoltenin bu sezon 45-50 bin ton seviyesinde gerçekleşmesinin beklendiğini kaydeden Karazor, hava şartlarının olumlu seyretmesi nedeniyle bu yıl daha kaliteli bir ürün beklendiğini kaydetti.
Geçen yıl kuraklık nedeniyle aflotoksin sorunu yaşandığını ifade eden Karazor, ihracatı yapılan bir çok ürünün ek kontrol ve analizlerden geçirilmesinin maliyetleri artırdığını dile getirdi.
Buna rağmen bu yıl geçen yıllara göre daha yüksek oranda ihracat iadesi yapıldığını dile getiren Karazor, "Rekoltenin 60 bin ton olduğu yıllarda toplam ihracat içinde 50-60 arası konteyner ürün aflotoksin nedeniyle geri dönerdi. Bu yıl yaklaşık 49 bin tonluk rekolteye rağmen dönen konteyner sayısı 82'ye ulaştı. Bu yıl incir ihracatçısı açısından zor bir yıl oldu" diye konuştu.
Yunanistan'da genel grev yaşamı felç etti
Yunanistan'da kamu ve özel sektör çalışanlarının, başta Yunanistan Telekomünikasyon şirketi (OTE) olmak üzere kamuya ait şirketlerin özelleştirilmesini protesto amacıyla başlattığı 24 saatlik genel grev ülkede yaşamı felç etti.
Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (GSEE) ile Yunanistan Kamu Çalışanları Konfederasyonu'nun (ADEDY) çağrısıyla yapılan greve devlet daireleri, kamu kurumları, yerel yönetim ve banka çalışanlarının yanı sıra posta, elektrik ve su işleri çalışanlarının da katılmasıyla hizmetlerde aksaklıklar yaşandı.
Sivil havayolu taşımacılığı ile deniz yolu ulaşımı çalışanlarının greve katılmalarıyla iç ve dış hat uçuşlarında çok sayıda sefer iptal edilirken, anakara ile adalar arasındaki bağlantı koptu.
Yunan Radyo-Televizyon Kurumu (ERT) teknik elamanları da saat 12.00-15.00 arası genel greve destek vermek amacıyla iş bırakma eylemi yaptı.
Bu arada, Atina ile Pire kentlerinin de içinde yer aldığı Atika bölgesinde devlet hastanelerinde çalışan doktorların, "çalışma koşullarını protesto etmek" amacıyla dün başlattıkları 48 saatlik grev nedeniyle devlet hastanelerinde yalnızca güvenlik ve acil yardım birimleri görev yapıyor.
40 bin ton buğday TMO'nun elinde kaldı
Buğdayda spekülatif fiyat hareketlerini önlemek üzere ithalat yapan Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), iç piyasa buğdaya doyup, fiyat hareketleri önlenince, son ithal ettiği partinin yarısını bile satamadı.
Nisan ayında 75 bin ton ithal ekmeklik buğdayı sanayicilere yönelik satışa açan TMO'ya, sadece 35 bin ton için talep geldi. 40 bin ton buğdayı elinde kalan ofis, satışları da durdurdu.
Buğdaya talebin azalmasında, yeni hasat döneminin yaklaşması yanında, TMO'nun "iç piyasada spekülatif hareketler ve buğday kıtlığına izin vermeyecek şekilde ithalat yapabileceğini" göstermesi etkili oldu.
TMO, ilk kararnameyle verilen ithalat yetkisi kapsamında 700 bin ton ithalat yaptı. TMO'ya, 2009 Mayıs ayına kadar kullanmak üzere de 700 bin ton daha buğday ithalatı için yetki verilmişti. Ofis, spekülatif hareketleri önlemek için hasat döneminde de bu ithalatı yapabilecek.
TMO Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu, kuraklıkla ilgili rakamların geçen yıl da çok abartıldığını, "4 milyon ton ithalat gerektiği" yolunda açıklamalar yapıldığını hatırlattı.
Kemaloğlu, "Bu yıl da daha hasat sezonunun başında 4 milyon ithalat gerekir' deniyor. Uluslararası ihale yaparken de firmalar bu veriyi kullanıp fiyat teklif ediliyor. Kuraklıkla ilgili, daha gerçekçi ve ulusal çıkarlar gözetilerek değerlendirme yapılmalı" dedi.
Pirinçte de aynı senaryolar nedeniyle spekülatif fiyat artışları yaşandığını, sonuçta fiyatların artması üzerine tüketcinin alımı durdurduğunu anlatan Kemaloğlu, "Bu yıl dünyada çok yüksek pirinç üretimi bekleniyor. Ama içerde şimdiden felaket senaryoları çiziliyor. Antrepolarda millileşme için bekleyen 59 bin ton pirinç var. Ama tüketici almadığı için, ürünü çekemiyorlar" diye konuştu.
Merkez Bankası'ndan faiz artırımı
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, gecelik borçlanma faiz oranlarını 0,50 baz puan artırdı. Buna göre, gecelik borçlanma faiz oranı yüzde 15,25'ten yüzde 15,75'e, borç verme faiz oranı da yüzde 19,25'ten yüzde 19,75'e yükseldi.
Para Politikası Kurulu'nun bugünkü toplantısına ilişkin yapılan açıklamaya göre, toplantıya, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ile üyeler Erdem Başçı, Burhan Göklemez, M. İbrahim Turhan, Abdullah Yavaş ve Mehmet Yörükoğlu katıldı.
Toplantıda, Merkez Bankası bünyesindeki Bankalararası Para Piyasası ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Repo-Ters Repo Pazarı'nda uygulanmakta olan kısa vadeli faiz oranlarının artırılmasına karar verildi.
Faiz oranlarındaki değişim şöyle:
"Gecelik Faiz Oranları: Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 15,25'ten yüzde 15,75'e, borç verme faiz oranı yüzde 19,25'ten yüzde19,75'e,
Geç Likidite Penceresi Faiz Oranları: Geç Likidite Penceresi uygulaması çerçevesinde, Bankalararası Para Piyasası'nda saat 16.00-17.00 arası gecelik vadede uygulanan Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 11,25'ten yüzde 11,75'e, borç verme faiz oranı yüzde 22,25'ten yüzde 22,75'e,
Açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla gecelik ve bir haftalık vadelerde tanınan borçlanma imkanı faiz oranı yüzde 18,25'ten yüzde 18,75'e yükseltildi."
"Tedbirleri almaya devam edeceğiz"
Para Politikası Kurulu açıklamasında, Merkez Bankası'nın, gıda ve enerji fiyatlarındaki yükselişin genel fiyatlama davranışlarını olumsuz etkilemesini önlemek için gerekli tedbirleri almaya devam edeceği bildirildi.
Yapılan açıklamada, yakın dönemde açıklanan verilerin Nisan Enflasyon Raporu'nda sunulan görünümü teyit ettiği vurgulandı.
Döviz kuru hareketlerinin gecikmeli etkileri ile son dönemde artış eğilimini sürdüren enerji ve işlenmiş gıda fiyatlarının, kısa vadede enflasyonun geçici olarak yükselmesine neden olabileceğine dikkat çekilen açıklamada, "uluslararası kredi piyasalarındaki sorunların yansımaları iç talebi yavaşlatmaya devam etmekte, dış talep ise güçlü seyrini korumaktadır. Bu çerçevede, toplam talep koşulları enflasyonu düşürücü yönde katkı sağlamaya devam edecektir" denildi.
Kurul, enflasyonun yılın son çeyreğinden itibaren kademeli olarak düşüş eğilimine girerek 2009 yılı sonunda Nisan Enflasyon Raporu'nda yer alan yüzde 6,7'lik tahmine yakın gerçekleşeceğini öngörüyor.
Önümüzdeki dönemde para politikası kararlarının enflasyonun söz konusu tahminlere yakın gerçekleşmesine odaklanacağı vurgulanan açıklamada, iktisadi birimlerin de, beklentilerini oluştururken Merkez Bankası'nın tahminlerini esas almasının taşıdığı öneme dikkat çekildi.
Ölçülü faiz artışı kurulun gündeminde
Gerektiği taktirde önümüzdeki dönemde de ölçülü faiz artışının Kurul'un gündeminde olacağı kaydedilen açıklamada, bundan sonraki olası faiz artışının miktarı ve zamanlamasının, küresel piyasalardaki gelişmelere, dış talebe, maliye politikası uygulamalarına ve orta vadeli enflasyon görünümünü etkileyen diğer unsurlara bağlı olacağı belirtildi.
Enflasyon görünümüne ilişkin açıklanacak her türlü yeni veri ve haberin, Kurul'un geleceğe yönelik duruşunu değiştirmesine neden olabileceği de önemle vurgulandı.
Faiz kararları
MB Para Politikası Kurulu, en son 20 Temmuz 2006'daki toplantısında faiz oranlarını 0.25 puan artırmış, 24 Ağustos, 26 Eylül, 19 Ekim, 23 Kasım, 21 Aralık 2006 ve 16 Ocak 2007, 15 Şubat, 15 Mart, 18 Nisan, 14 Mayıs, 13 Haziran, 12 Temmuz ve 14 Ağustos 2007'de yaptığı olağan toplantılarında kısa vadeli faiz oranlarını değiştirmemişti.
Kurul, 13 Eylül 2007 tarihinde yaptığı olağan toplantısında 14 ay aradan sonra kısa vadeli faiz oranlarını 0.25 puan indirmiş ve buna göre gecelik borçlanma faizi yüzde 17.50'den yüzde 17.25'e, borç verme faiz oranı ise yüzde 22.50'den yüzde 22.25'e çekilmişti.
Geçen yıl ekim, kasım ve aralık ayındaki toplantılarında 0.50 ile 0.75'şer puan indirim kararı alan kurul, gecelik faizi yüzde 15.75'e düşürdü.
Kurul, bu yılın ocak ayındaki toplantısında aldığı kararla, kısa vadeli faiz oranlarını 0.25 - 0.50 puan arasında düşürmüş ve gecelik faizi 15.75'den 15.50'ye, takiben şubattaki toplantısında da 0.25 puan düşererek faizi 15.25'e çekmişti.
Kurul, bu yıl mart ve nisan ayındaki toplantılarında ise faiz oranlarında değişiklik yapmadı ve yüzde 15.25 olan gecelik faiz oranı ve yüzde 19.25 olan borç verme faiz oranını sabit tuttu.
İstihdam Paketi TBMM'den geçti
''İstihdam paketi'' olarak adlandırılan İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.
Tasarının bazı değişikliklerle kabul edilen maddelerine göre, asıl işveren ile alt işveren (taşeron şirket) arasında kurulan ilişkinin yazılı yapılması şartı getirildi.
İş Kanunu'nun özürlü, eski hükümlü ve terör mağdurlarının çalıştırılma zorunluluğuna yeni düzenleme getirildi. Eski hükümlü ve terör mağdurları için işverene getirilen zorunlu istihdam kaldırıldı.
Özel sektörde daha önce işçi sayısının yüzde 6 oranında özürlü çalıştırma şartı, yüzde 3'e indirildi. İşverenler, 50 veya daha fazla işçi çalıştırdıkları özel sektör iş yerlerinde, yüzde 3 özürlü, kamu işyerlerinde ise yüzde 4 özürlü ve yüzde 2 eski hükümlü işçiyi, meslek,beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde çalıştıracaklar.
Özel sektörün çalıştırmakta zorunlu olduğu yüzde 3'lük özürlü kontenjanında istihdam edilenlerin primleri, işveren adına Hazine ödeyecek.
Yükümlü olmadıkları halde özürlü çalıştıran veya kontenjan fazlası özürlü çalıştıran işverenlerin, bu şekilde çalıştırdıkları özürlülerin primlerinin yarısı da Hazine tarafından karşılanacak.
İşyeri kurma izni kaldırılıyor
İşyerinin açılmasına izin vermeye yetkili belediyeler ile diğer ilgili makamlar bu izni vermeden önce, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca verilmesi gerekli işletme belgesinin varlığını araştıracak.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca işletme belgesi verilmemiş işyerlerine belediyeler veya diğer ilgili makamlarca iş yeri açılma izni verilemeyecek.
Böylece, işyerlerinin kurulmasıyla ilgili prosedürler hafifletilerek, işyerlerinin kurulmasını özendirmek amacıyla kurma izni alma mecburiyeti kanun metninden çıkarılıyor.
İşletme belgesi alınması konusu ise yönetmelikle belirlenecek ILO sözleşmesinde belirtildiği şekilde, işyerlerinde sağlığa zararlı risklerin tanımlanması ve değerlendirilmesi zorunluluğu getiriliyor.
İşyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği şartlarının belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması, gerekli iznin verilmesi ve verilen iznin iptal edilmesi Sağlık Bakanlığı'nın görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenecek.
İşverenler, devamlı olarak en az 50 işçi çalıştırdıkları işyerlerinde alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin belirlenmesi ve uygulanmasının izlenmesi, iş kazası ve meslek hastalıklarının önlenmesi, bir işyeri sağlık ve güvenlik birimi oluşturmakla, bir veya birden fazla işyeri hekimi ile gerektiğinde diğer sağlık personelini görevlendirmekle, sanayiden sayılan işlerde iş güvenliği uzmanı olan bir veya birden fazla mühendis veya teknik elemanı görevlendirmekle yükümlü olacak.
Ağır ve tehlikeli işlerde eğitim zorunluluğğu
Ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılacaklara, mesleki eğitim şartı getiriliyor. Buna göre, mesleki eğitim almamış işçiler, 16 yaşını doldurmamış genç işçiler ve çocuklar gibi ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılamayacak.
Kreş kurma zorunluluğu bulunan işletmeler, bu hizmeti dışarıdan alabilecek. Dışarıdan bu hizmeti veren işletmelerle hizmet alımı yapabilecekler. Daha önce yönetmelikle belirtilen dışarıdan kreş hizmetialımı, kanuna da konuluyor.
Muvazaalı bildirime ceza
Yaptığı işle ilgili bölge müdürlüklerine bildirimde bulunmayan alt işverene, çalıştırdığı her işçi için 150 YTL, 16 yaşını doldurmamış genç işçiler, çocuklar ve mesleki eğitim almamış kişileri, ağır ve tehlikeliişlerde çalıştıranlara her işçi için 1000 YTL, işyerini muvazaalı olarak bildiren asıl işveren ile alt işveren veya vekillerine ayrı ayrı 10 bin YTL idari para cezası verilecek.
İşyerinde alınmayan her iş sağlığı ve güvenliği önlemi için işverene 200 YTL ceza verilecek. Önlemlerin alınmaması halinde bu ceza her ay birer defa alınmaya devam edilecek.
Ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılan işçiler ile çalıştırılan 18 yaşından küçükler için doktor raporu almayan işverene, her işçi için 200YTL ceza verilecek.
İş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almayan, araç ve gereçleri noksansız bulundurmayan işverenlere, işletme belgesi almadan iş yeri açanlara, faaliyeti durdurulan işi izin almadan devam ettiren veya kapatılan iş yerlerini izinsiz açanlara, iş sağlığı ve güvenliği kurullarınca alınan kararları uygulamayanlara 1000 YTL ceza uygulanacak.
Ağır ve tehlikeli işlerde 16 yaşından küçükleri çalıştıran işveren veya vekili, her işçi için 1000 YTL, mesleki eğitim almamış işçi çalıştıran işveren veya vekili ise her işçi için 500 YTL ceza ödeyecek.
İşsizlik ödeneği artıyor
Düzenlemeyle iş gücü piyasasına yeni girenler ile iş gücü piyasasında daha önce bulunmakla birlikte halen işsiz olanların da aktif istihdam faaliyetleri çerçevesinde İşsizlik Sigortası Kanunu kapsamına alınması öngörülüyor.
Buna göre, işsizlik sigortasının amacı, işsizlik sigortasına ilişkin kuralları ve uygulama esaslarını düzenlemek ve bu kanunda öngörülen hizmetlerin verilmesini sağlamak olacak.
Sigortalı işsizlerin doğrudan veya elektronik ortamda da İŞ-KUR'a başvurabilecek, işverenler tarafından tanzim edilmesi gereken işten ayrılma bildirgelerinin fiziki ortamla birlikte elektronik ortamda da verilip-alınabilmesi sağlanacak.
Günlük işsizlik ödeneği, sigortalının son dört aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının yüzde 40'ı olacak.
Bu şekilde hesaplanan işsizlik ödeneği miktarı, İş Kanunu'na göre 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde 80'ini geçemeyecek.
İlk işsizlik ödeneğinin ödemesi, hak kazanılan tarihi izleyen ayın sonuna kadar yapılacak. Ölen sigortalı işsizlere işsizlik ödeneğinden yapılan fazla ödemeler, geri alınmayacak.
Ücret garanti fonu
İşverenin; konkordato ilan etmesi, işveren için aciz vesikası alınması, iflası veya iflasın ertelenmesi nedenleriyle işverenin ödeme güçlüğüne düştüğü hallerde geçerli olmak üzere, işçilerin iş ilişkisinden kaynaklanan 3 aylık ödenmeyen ücret alacaklarını karşılamak amacı ile İşsizlik Sigortası Fonu kapsamında ayrı bir Ücret Garanti Fonu oluşturulacak.
Yapılacak ödemelerde; işçinin, işverenin ödeme güçlüğüne düşmesinden önceki son bir yıl içinde aynı iş yerinde çalışmış olması koşulu esas alınarak temel ücret üzerinden ödeme yapılacak.
İşçilere kısa çalışma ödeneği ödenecek
İşyerinde geçici olarak en az 4 hafta işin durması veya kısa çalışma hallerinde işçilere çalıştırılmadıkları süre için işsizlik sigortasından kısa çalışma ödeneği ödenecek.
Kısa çalışma süresi, zorlayıcı sebebin devamı süresini ve 3 ayı aşamayacak. İşçinin, kısa çalışma ödeneğine hak kazanabilmesi için, çalışma süreleri ve işsizlik sigortası primi ödemegün sayısı bakımından işsizlik ödeneğine hak kazanma şartlarını yerine getirmesi şartı aranacak.
İşsizlik fonundan GAP'a kaynak
Tasarıya göre, İşsizlik Sigortası Fonu'nda 1 Haziran 2000-31 Aralık 2007 tarihleri arasında biriken devlet payı ve nemasının 2012 yılına kadarki faizi, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamındaki yatırımlar öncelikli olmak üzere münhasıran bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımların finansmanı için kullanılacak.
2008 yılına münhasır olmak üzere, fon nema gelirlerinden 1 milyar 300 milyon YTL, GAP için kullanılacak.
Bu ödenekler 2008 bütçesiyle ilişkilendirilecek. Bu parayı, ilgili idare bütçesine kaydetmeye Maliye Bakanı yetkili olacak.
İşsizlik Sigortası Fonu'ndan aktarılacak kaynakla gerçekleştirilecek yatırımlarla elde edilecek getirilerle varlık satışlarından elde edilecek gelirler, Yüksek Planlama Kurulu'nca belirlenecek oranı, kullanılan kaynak tutarını aşmamak kaydıyla fona aktarılacak.
Genç ve kadınların istihdamı
18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük olanlar ile kadınların istihdamını teşvik amacıyla uygulanan prim indirimi İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanacak.
İşe alınan kadınlar ile 18-29 yaş arasındaki gençlere ait SSK primleri, 5 yıl boyunca İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanacak.
Buna göre, kadınlar ve gençlerin, işverene ait sigorta priminin; 1'nci yıl için yüzde 100'ü, 2'nci yıl için yüzde 80'ini, 3'üncü yıl için yüzde 60'ı, 4'üncü yıl için yüzde 40'ı, 5'nci yıl için yüzde 20'si İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanacak.
İşveren hissesine ait primlerin İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanabilmesi için, sigortalıların aylık prim ve hizmet belgelerinin Sosyal Güvenlik Kurumu'na verilmesi ve sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanmayan işveren hissesine ait tutarın ödenmiş olması şartı aranacak.
İşveren tarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, bu gecikme zammı işverenden tahsil edilecek. Bu hükümler, kapatılarak değişik bir ad veya unvan olarak aynı faaliyette açılan işyerleri hakkında uygulanmayacak.
"İl İstihdam Kurulları'nın adı "İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulları" olarak değiştirilecek.
Bu kurullar, işlevsel hale getirilecek ve üye sayısı azaltılacak. Kurullar, illerinin mesleki eğitim ve istihdam politikalarını belirlemekle de sorumlu olacak.
5 puanlık indirime gidiliyor
İşsizliğin azaltılması, yatırımların istihdam odaklı arttırılması amacıyla sigorta primleri işveren hissesinde 5 puanlık indirim yapılacak.
Sigortalıların; malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden işverenin ödeyeceği tutarın 5 puanı Hazinece karşılanacak.
İşveren hissesine ait primlerin Hazinece karşılanabilmesi için; işverenlerin, çalıştırdıkları sigortalıların aylık prim ve hizmet belgelerini Sosyal Güvenlik Kurumu'na vermeleri, sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri, Sosyal Güvenlik Kurumu'na prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması şartı aranacak.
Kuruma olan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme zammı borçlarını taksitlendiren işverenler ile sosyal güvenlik prim borçlarını yeniden yapılandıran işverenler de bu hükümden yararlanabilecek.
Bu hüküm, kamu idareleri iş yerleri ile sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ve yurtdışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmayacak.
Yapılan kontrol ve denetimlerde, çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği tespit edilen işverenler, 1 yıl süreyle bu desteklerden yararlanamayacak.
Özelleştirme Fonu'nda biriken tutardan, fonun 2008 yılı nakit fazlasının 1 milyar YTL'lik kısmı GAP için ayrılacak. Ayrıca 1 Ocak 2009-31 Aralık 2012 tarihleri arasında Özelleştirme Fonu'nun nakit fazlasından, 2009 yılı için 2 milyar 500 milyon YTL'lik kısmı GAP için kullanılacak. Daha sonraki yıllarda da bu miktar artırılarak GAP'a aktarılacak.
Prim borçları yeniden yapılandırılıyor
Yasa, SSK ve Bağ-Kur prim borçlarını da yeniden yapılandırıyor. Buna göre, yasa yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2 ay içinde başvurulması halinde prim borçları 24 aya kadar eşit taksitlerle ödenebilecek.
Prim borcunun tamamını ve gecikme cezasının yüzde 15'ini, başvuru tarihinden itibaren 1 ay içinde ödeyenlerin, prim borçlarının faizlerinin yüzde 85'i silinecek.
Borçlarını 12 ay ödeyenlerin borç faizlerinin yüzde 55'i, 12 ayı aşan taksitlendirmelerde ise borç faizlerinin yüzde 30'u silinecek.
Daha önce borçları yeniden yapılandırıldığı halde, borçlarını ödeyemeyenler için de kolaylık getiriliyor. Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2 ay içinde başvurulması halinde, bozulmuş olan yeniden yapılandırma anlaşmaları, ihya edilecek.
Kanunun yürürlüğünde önce Milli Eğitim Bakanlığı'nca düzenlenen kurslarda usta öğretici olarak çalıştırılanlar ile evlerinde gelir getirici iş yapan kadınlar, 15 günlük sigorta primi ödeyerek, 1 aylık sigortalı olabilecekler.
Özel sektör terör mağduru çalıştırmayacak
Yasayla kamunun terör mağduru çalıştırma yükümlülüğü ise binde 7'den yüzde 1'e çıkarıldı. Bedeli yabancı para cinsinden sabit fiyatlarla sözleşmeye bağlanan, yapım ve yapımla ilgili hizmet işlerine uygulanmak üzere, fiyat farkı esaslarını belirlemeye, sözleşmelerin tadil ve tasfiye edilmesine imkan veren kararnameleri çıkarmaya Bakanlar Kurulu yetkili olacak.
Yasayla 150 ve daha fazla kadın işçi çalıştıran işverenlere anaokulu açma yükümlülüğü getiren Milli Eğitim Temel Kanunu'nun ilgili maddesi, işverenler üzerindeki yükümlülüğü azaltmak amacıyla yürürlükten kaldırıldı.
500 ve daha fazla işçi çalıştırılan iş yerlerinde spor tesisi kurma zorunluluğuna da son verildi.
Petrol fiyatları 126 doların üzerinde
Uluslararası piyasalarda petrol fiyatları, ABD Doları'nın değerinin düşük olması ve yatırımcıların Çin'in dizel yakıta güçlü talebi olacağı tahminleri nedeniyle yaklaşık 2 dolar yükseldi.
ABD ham petrolünün varil fiyatı haziran ayı teslimi 1,87 dolar artarak 126,09 dolara çıktı. ABD ham petrolünün varil fiyatı salı günü 126,98 doları görmüştü.
Londra Brent tipi ham petrolün varil fiyatı da 90 sent artışla 122,76 dolar oldu.
"Petrol talebi bu yıl beklenenden az büyüyecek"
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC), bu yıl dünya petrol talebinin beklenenden az büyüyeceğini açıkladı.
OPEC'in aylık petrol piyasası raporuna göre, dünya petrol talebi bu yıl günlük 1.16 milyon varil artacak. OPEC'in bu rakamı daha önceki tahmininden günlük 40 bin varil daha az.
Dünya petrol talebinin, dünya ekonomisinin büyümesinin yavaşlaması ve yüksek fiyatlar nedeniyle düştüğü belirtiliyor.
ABD gibi sanayileşmiş ülkeler petrol fiyatlarının yükselmesi nedeniyle OPEC'e sık sık petrol üretimini artırması çağrısında bulunuyor. Ancak OPEC, petrol arzının yeterli olmamasından değil, ABD dolarının değerinin düşük olması, spekülatif ticaret ve siyasi gerilimin petrol fiyatlarını yükselttiğini savunuyor.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) önceki gün açıkladığı aylık Petrol Piyasası Raporu'nda, günlük 230 bin varil azalttığı yıllık küresel tüketimin 1.03 milyon varil artacağını bildirmişti.
İstanbul'a yeni tüp tünel ihalesi yine ertelendi
İstanbul'un iki yakasını denizin altından birleştirecek ve sadece lastik tekerlekli araçların geçebileceği yeni tüp tünelin yapım ihalesi bir kez daha ertelendi.
İhale, 30 Haziran 2008 tarihinde yapılacak.
Ulaştırma Bakanlığı yetkililerinden alınan bilgiye göre, Ulaştırma Bakanlığı'na bağlı Demiryolları, Limanlar ve Havameydanları (DLH) İnşaatı Genel Müdürlüğü'nce yap-işlet-devret modeli ile yapılacak Karayolu Boğaz Tüp Tünel Geçişi Projesi'nin ihalesi, ilgili firmaların ihaleye daha iyi hazırlanabilmek amacıyla yaptığı istek üzerine bir ay ertelendi.
Ulaştırma Bakanlığı'nın en büyük projelerinden birisi olan ve denizin altından iki kıtayı birleştirecek karayolu tünelinin ihalesinin geçen yıl yapılması planlanmıştı.
Firmaların jeoteknik çalışmalarının uluslararası standartlarda gerçekleştirilmesi ve daha rekabetçi bir ortamın sağlanması amacıyla ihale önce beş kez ertelenmişti.
Firmalardan gelen talep üzerine yapılan son ertelemeyle lastik tekerlekli araçların geçeceği tünelin 30 Mayıs 2008 tarihinde yapılacak ihalesi 6'ncı kez ertelenmiş oldu.
Ulaştırma Bakanlığı, ilk ertelemede, şartname satın alan firmalara birer zeyilname göndererek, projenin kapsamına bazı uzantılı yollar ile kavşakların da dahil edildiğini bildirmişti.
Bakanlık, ayrıca projenin kapsamının genişletilmesi nedeniyle daha önce tek yön için 3, çift yönlü ise 6 dolar olarak belirlenen tünelden geçiş ücretlerini de maksimum tek yön için 4, çift yönlü ise KDV hariç 8 dolar olarak belirlemişti.
İşletme süresi yarıştırılacak
İhale şartnamesine göre, katılımcı firmaların son 10 yılda sözleşme bedeli en az 250 milyon dolar olan yol, otoyol, demiryolu, metro ve hafif raylı sistem işlerini gerçekleştirmiş ya da son üç yılda yaptığı işlerin ortalamasının 250 milyon doları bulması gerekiyor.
Tünel yapımı esas olduğu için firmaların toplam 3 kilometre tünel yapımını üstlenmiş olmaları da gerekiyor. İhale, fizibilite, yatırım ve işletme süresi yönünden en iyi teklifi sunan firmaya verilecek.
Projenin, işe başlanılmasından itibaren üç yıl içinde tamamlanması hedefleniyor. Projenin ihalesiyle ulusal ve uluslararası çok sayıda firma ilgileniyor.
Tünelin özellikleri
Proje, Avrupa yakasında, Florya-Sirkeci sahil yolunun (Kennedy Caddesi) Kazlıçeşme mevkinden başlayarak, Anadolu tarafında Ankara Devlet Yolu'nun Göztepe kavşağı mevkinde bitecek.
Boğaz'ın altından geçen tünel, iki katlı ve ikişer şeritli olacak. Katlardan birisi giden araçlara, diğeri ise gelen araçlara ayrılacak. Sadece hafif araçlar tünelden geçiş yapabilecek. Ağır vasıtalar tüneli kullanamayacak.
Proje, denizin altından geçen yaklaşık 3.3 kilometrelik bölümü ile her iki yakadaki mevcut yollara bağlanacak 2.1 kilometrelik bölümü delme tünel olmak üzere toplam 5.4 kilometre uzunluğunda tünelden oluşacak.
Proje kapsamında ayrıca, Avrupa ve Anadolu tarafında havalandırma şaftları, Avrupa yakasında ücret toplama gişeleri, tünel işletme binası inşa edilecek.
"Biyoyakıt üretimi nedeniyle gıda fiyatları arttı"
TARİŞ Genel Müdürü Hüseyin Velioğlu, tarım alanlarında biyoyakıt hammaddesinin üretilmesi nedeniyle Avrupa'da gıda fiyatlarının yüzde 20-30, Türkiye'de ise yüzde 5 oranında artış gösterdiğini kaydetti.
Velioğlu, "biyoyakıtın yadsınamaz bir gerçek" olduğunu ve petrolün 124 dolara yükseldiği bugünlerde insanlığın enerji temini için çıkış yolu bulmak zorunda kaldığını ifade etti.
Yeni enerji arayışında dikkat edilmesi gereken konunun gıda güvenliği olduğunu ifade eden Velioğlu, "Türkiye olarak 70 milyonun öncelikle gıda ve giyinme güvenliğini sağlamak zorundasınız. Biyoyakıt üretirken bu konu göz önünde bulundurulmalıdır. Biyoyakıt yapacağınız ürünlere fazla ağırlık verirseniz buğday, pirinç açığınız oluşur dolayısıyla bu konuda ulusal bir kararlılığın ortaya konulması gerekli" dedi.
Avrupa'da mısır, buğday gibi ekim alanlarının biyoyakıta dönmesi sonucunda gıdada arz açığı yaşandığını ve özellikle İtalya ve Almanya'da tarımsal ürünlerin fiyatının yüzde 20 ile 30 arasında artış gösterdiğini dile getiren Velioğlu, Türkiye'nin de artıştan etkilendiğini ve gıda fiyatlarının yüzde 3 ile 5 arasında arttığını dile getirdi.
Tesis planlamaları hazır
Velioğlu, Türkiye'de beş milyon dönüm alanın her yıl üretim dışı bırakıldığını, bu arazilerin 1.5 - 2 milyon dönümünün biyoyakıt hammaddesi üretim amaçlı kullanılabileceğini söyledi.
TARİŞ olarak "Tohumunu getir, yakıtını götür" anlayışıyla çalışacak bir biyodizel üretim tesisinin planlamasını yaptıklarını kaydeden Velioğlu, "Her tür altyapı hazır. Tarımsal üretimde yakıt girdisi yüzde 30 civarında. Projenin hayata geçmesi durumunda üretici yakıtını dışarıdan almayacak, hammaddesini kooperatifimize getirecek, biz onu fabrikamızda işleyeceğiz, yakıt olarak vereceğiz. Alman bir şirket ile oluşturuğumuz projeyi bir yıldır bekletiyoruz. KDV ve ÖTV nedeniyle biyodizel üretim tesisini hayata geçiremiyoruz" diye konuştu.
Bush'a Suudi Arabistan'dan ret
Suudi Arabistan, bu ülkede bulunan ABD Başkanı George Bush'un, rekor petrol fiyatlarının düşürülmesi için önlemler alınması isteğini kabul etmedi.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley gazetecilere yaptığı açıklamada, "Suudi liderliğinin, yeterli talep olmadığı için, petrol üretimini arttırmaya gerek görmediklerini açıkça bildirdiğini" söyledi.
ABD Başkanı George Bush'un, Suudi Kralı Abdullah'tan, rekor petrol fiyatlarının düşmesine yardımcı olmasını isteyeceği açıklanmıştı.
ABD petrol stoklamaya ara verecek
Bu arada ABD hükümeti, petrol fiyatları düşünceye kadar, ulusal stratejik yedeklere petrol stoklamaya ağustos ayındanitibaren ara verecek.
ABD Enerji Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, petrol firmalarıyla yapılması planlanan, 13 milyon ton ham petrol stoklamaya ilişkin anlaşmaların imzalanmayacağını bildirildi.
Kongre'den bu hafta çıkan bir yasa ile petrol fiyatlarının varil başına 75 doların altına düşmesine değin, stoklamaya ara verilmesi öngörülüyordu.
LCD TV için Avrupa Şampiyonası bahanesi
Teknoloji marketleri, hızla yaygınlaşan LCD ve plazma tv teknolojisine henüz geçmeyenler için gelecek ay başlayacak Avrupa Şampiyonası kozunu kullanıyor.
Vatan Bilgisayar Genel Müdürü Hasan Vatan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son yılların en gözde teknolojik yeniliklerinden birisinin, her evde bulunan "tüplü" TV'lerin, yerlerini LCD ve Plazma ekran kullanan televizyonlara bırakması olduğunu kaydetti.
Bu yeni teknolojilerin, çok daha net ve canlı görüntü vermesi ve az yer kaplaması nedeniyle talep edildiğini kaydeden Vatan, "Önemli bir ilgi olmasına rağmen, son birkaç aydır yaşanan genel ekonomik durgunluk nedeniyle, tüm ürünlerde olduğu gibi LCD ve plazma TV satışları da azaldı. Almak niyetinde olanlar, paralarını ellerinde tutmak amacıyla, birkaç bin YTL'ye ulaşan fiyatlı bu ürünleri almayı erteliyor" dedi.
Düşen satışları artırmak için, diğer teknoloji marketleride olduğu gibi kampanyalar düzenlediklerini ifade eden Vatan, "Biz banka destekli kampanyalar düzenlerken, diğer teknoloji marketlerin de nakit alışverişe yönelik kampanyalar yaptığını takip ediyoruz. Ancak, durgunluk öncesi çok miktarda LCD ve plazma TV satmamıza rağmen, aynı koşullardaki kampanyalarla şu anda yarı miktarda ürün satabildik" dedi.
Şampiyona beklentisi
Vatan, önemli spor organizasyonlarının, TV'leri yenilemek için her zaman iyi bir bahane olduğunu ifade ederek, "Önümüzdeki dönemde satışların artması konusundaki en önemli beklentimiz, 7 Haziran'da başlayacak 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası" dedi.
Vatandaşların bu yıl da bütün Avrupa'nın, hatta dünyanın önemle takip edeceği maçları, yeni ve büyük ekran bir TV'de izlemek isteyeceklerini ifade eden Vatan, şöyle devam etti:
"Henüz şampiyona havası yakalanmadı, ancak, tarih yaklaştıkça satışların artacağını tahmin ediyoruz. Önceki yıllarda olduğu gibi, LCD ve plazma TV'ye geçmeyi öteleyenler için bu organizasyon çok iyi bir bahane olacak ve sektöre canlılık getirecek. Şampiyona öncesi tüm marketler gibi kampanyalarımızı sürdüreceğiz."
2013'te kişi başına gelir 12 bin 911 dolar
Ankara Ticaret Odası'nca (ATO) hazırlanan raporda, Uluslararası Para Fonu (IMF) tahminlerine göre Türkiye'nin 2013'te kişi başın düşen milli gelirinin yüzde 34.1 artışla 12 bin 911 dolara çıkacağı belirtildi.
ATO'nun IMF Nisan 2008 Dünya Ekonomik Görünüm Veri Tabanından yararlanarak hazırladığı raporunda, "180 ülkeden 140'ının kişi başına geliri 2007-2013 yılları arasında Türkiye'den daha yüksek oranda artacak. Türkiye kişi başına milli gelir artış hızında 141'inci olacak" denildi.
Bu çerçevede, 105'i ülke büyüme hızı bakımından Türkiye'yi geçecek, 35 ülke ile de kişi başına milli gelir farkını daha da artıracak.
Türkiye'yi geçecek ülkeler
Kişi başına düşen milli geliri, 2007 yılı itibariyle Türkiye'nin altında bulunan Libya, Rusya, Romanya, Kazakistan, Azerbaycan, Arjantin ve Şeysel Adalarının kişi başına düşen geliri 6 yıl sonra Türkiye'yi geçecek.
ATO Raporuna göre, Libya'nın 9 bin 372 dolar olan kişi başına milli geliri yüzde 90.1 oranında artarak 17 bin 818 dolara, Rusya'nın 9 bin 75 dolar olan kişi başına milli geliri yüzde 176.5 oranında artarak 25 bin 91 dolara, Şeysel Adaları'nın kişi başına milli geliri ise yüzde 58.1 artışla 8 bin 581 dolardan 13 bin 566 dolara çıkacak.
En hızlı Azerbaycan büyüyecek
IMF'nin tahminlerine göre, önümüzdeki 6 yılda kişi başına geliri en hızlı büyüyecek ülke yüzde 252.6 ile Azerbaycan olacak. Azerbaycan'ın kişi başına düşen milli geliri 6 yılda 3 bin 663 dolardan 12 bin 915 dolara ulaşacak.
Azerbaycan'ı sırasıyla Gürcistan (yüzde 176,7), Rusya (yüzde 176,5), Kazakistan (yüzde 137,1), Moldova (yüzde 136,4), Bulgaristan yüzde (134,2), Belarus (yüzde 131,6), Ukrayna yüzde (131,2), Özbekistan yüzde (127,4), Romanya yüzde (122,6) izleyecek.
Türkiye kişi başı na gelirde 58'inci sıraya inecek
ATO Raporunda, IMF tahminlerine göre Türkiye'nin 9 bin 629 dolar kişi başına milli gelir ile 2007 yılında 180 ülke arasında 53'üncü sırada bulunduğu belirtilerek, "2013 yılında Türkiye beş basamak birden gerileyerek, 58. sıraya düşecek" denildi.
Rapora göre, listenin ilk sırasında 104 bin 673 dolar kişi başına milli gelir ile Lüksemburg yer alıyor. Lüksemburg'u 83 bin 922 dolar ile Norveç, 72 bin 849 dolar ile Katar, 63 bin 830 dolar ile İzlanda, 59 bin 924 dolar ile İrlanda, 58 bin 84 dolar ile İsviçre, 57 bin 261 dolar ile Danimarka, 49 bin 655 dolar ile İsveç, 46 bin 602 dolar ile Finlandiya, 46 bin 261 dolar ile Hollanda takip ediyor.
Aygün: "Övünmek yerine ileriye bakmalıyız"
ATO Başkanı Sinan Aygün, rapora ilişkin yaptığı değerlendirmede, Türkiye'nin sürekli, kişi başına gelirin 9 bin doları aşmasıyla övündüğünü kaydederek, "Ancak bu büyüme hızıyla Türkiye 2013 yılında 180 ülke içinde 141. olacak. Bu pek de övünülecek bir durum değil. Geçmişle övünmeye ara verip biraz ileriye bakmakta fayda var" diye konuştu.
Hindistan, Bosna-Hersek, Saint Vincent ve Grenadinler gibi ülkelerin önümüzdeki 6 yılda Türkiye'den 2 kat hızlı büyüyeceklerine dikkati çeken Aygün, şunları kaydetti:
"Türkiye 6 yılda yüzde 34,1 büyürken, Uruguay yüzde 73,3, Trinidad ve Tobago yüzde 70,5, Şeyseller yüzde 58,1 büyüyecek. Türkiye gibi genç nüfusa, zengin kaynaklara sahip bir ülke 141. sırada olmayı hak etmiyor. Türkiye büyümeye odaklı politikaları hayata geçirmelidir."
"Türkiye'de 2 milyon 642 bin işsiz var"
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, işsiz sayısının 2 milyon 642 bine ulaştığını belirterek, küçük işletmelerin kapanmaması için tedbir alınmaması halinde bu sayının daha da artacağını öne sürdü.
Palandöken, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayınlanan 2008 yılı şubat ayı Hane Halkı İş Gücü Araştırması sonuçları ile Merkez Bankası'nın faiz oranlarını 0.50 oranında artırmasını değerlendirdi.
Resmi işsizlik oranının yüzde 11.6'ya yükseldiğini ve işsiz sayısının önceki yılın aynı ayına göre 55 bin arttığını ifade eden Palandöken, "İşsiz sayısı 2 milyon 642 bine ulaştı. Küçük işletmelerin kapanmaması için tedbir alınmaz ise bu sayı daha da artar" dedi.
Anayasa'nın 173'üncü maddesi gereği devletin esnaf ve sanatkarları koruyucu tedbirleri süratle alması gerektiğini belirten Palandöken, "Hükümetten bu konuda acil çözümler bekliyoruz. Ülkemizde işgücü analizleri yapılırken genelde işgücü piyasasına yeni katılacak dönemsel işgücü sayısı ele alınmakta ve bu sayı büyüme oranları ve yeni istihdam kapasiteleriyle karşılaştırılmaktadır" diye konuştu.
Palandöken, "Söz konusu işgücü analizlerinde, tarımdaki gerileme ile esnaf sanatkar işletmelerinin kapanması dolayısıyla açığa çıkan işgücünün, istihdam olanaklarını sınırlayan etkisi üzerinde maalesef durulmamakta ve analizler bu haliyle eksiklikler içermektedir" diye konuştu.
Merkez Bankası'nın gecelik borçlanma faiz oranlarını yükseltmeye başlamasının ekonomideki durgunluk ve işsizlik sorunlarını daha da ağırlaştıracağını savunan Palandöken, "Para Politikası Kurulu'nun 0.5 puanlık artırımla gecelik borçlanma faizini yüzde 15.75'e, borç vermefaizini de yüzde 19.75'e çıkarması ekonominin büyüme hızının düştüğü, işsizliğin yükseldiği bir dönemde büyüme hızını iyice yavaşlatıp, işsizliği daha da artıracaktır" iddiasında bulundu.
Bush petrol konusunda uyaracak
ABD Başkanı George Bush, Arap liderlerini, ''Arap ülkelerini petrolün sınırlı olduğu ve ekonomik faaliyetlerini çeşitlendirmeleri gerektiği konusunda'' uyaracak.
Bush'un, bugün Mısır'ın tatil beldesi Şarm El Şeyh'de başlayacak Dünya Ekonomik Formu toplantısının açılışında yapacağı konuşma Beyaz Saray tarafından yayımlandı.
"Petrol fiyatlarının yükselmesinin bölgede önemli bir zenginlik yarattığına" dikkat çeken Bush, "Ancak, petrol sınırlı ve ülkeler agresif biçimde petrole alternatif geliştirmeli" dedi.
Bush, "Zamanla, dünya petrole daha az bağımlı hale geldiğinde, Ortadoğu ülkeleri daha fazla farklı ve dinamik ekonomiler geliştirmeli" diye konuştu.
Erdoğan: "Türkiye'yi krizden TOKİ kurtardı"
Eskişehir'de TOKİ tarafından yaptırılan konutların anahtar teslim töreninde konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Eğer TOKİ olmamış olsaydı, Mortgage krizi bizi de aynen vururdu'' dedi.
Erdoğan, Eskişehir'de TOKİ tarafından yaptırılan konutların anahtar teslimi ve kura çekim töreninde yaptığı konuşmada, şehircilik ve konut politikalarının en çok önem verdikleri konuların başında geldiğini söyledi.
TOKİ'nin yaptığı çalışmalara değinen Erdoğan, "Özel sektörden, 'TOKİ bizi şöyle engelliyor, böyle engelliyor' diyorlar. Hayır TOKİ'nin görev alanı farklı, sizin görev alanınız farklı. Eğer TOKİ olmamış olsaydı, Mortgage krizi bizi de aynen vururdu. Bunu böyle biliniz. Eğer ABD'deki Mortgage krizi Türkiye'yi vurmadıysa, bizim sigortamız var. Nedir o sigorta? Toplu Konut İdaresi" diye konuştu.
TOKİ'nin 2003 yılından bu yana 81 ilde, 42 ilçede 1017 şantiyede çalışma yürüttüğünü ifade eden Erdoğan, Türkiye'de ilçe sayısının 923 olduğunu hatırlatarak bunların 429'una TOKİ'nin ulaştığını söyledi.
Ankara-Eskişehir hızlı tren projesinde test çalışmalarının bittiğini, gün sayıldığını ifade eden Başbakan Erdoğan, Ankara'dan Eskişehir'e Eskişehir'den Ankara'ya artık şehrin bir kenarından diğer kenarına gider gibi gidileceğini kaydettti.
Başbakan Erdoğan, "Bugüne kadar gidenlerin gelenlerin acaba bu niye akıllarına gelmiyordu?" diye sordu.
Eğitim konusunda yaptıkları çalışmalara da değinen Erdoğan, kimsenin yoksulluğu kendisine bahane göstermemesini isteyerek, ilköğretimde erkek öğrenciye 20 YTL, kız öğrenciye 25 YTL, ortaöğretimde ise erkek öğrenciye 35YTL, kız öğrenciye de 45 YTL verdiklerini anımsattı.
"Dayın varsa gün alırsın"
Göreve geldiklerinde Yurtiçi Gayri Safi Milli Hasıla'nın 230 milyar dolar olduğunu anımsatan Erdoğan, şu anda bu rakamın 659 milyar dolara yükseldiğini bildirdi.
Başbakan Erdoğan, "İnsaf sahibi olan bu farkı görür" dedi.
Sağlık konusunda yaptıkları çalışmaları da anlatan Erdoğan, "Memur kardeşim devlet hastanesinden başka hastaneye gidebiliyor muydu? Peki hastaneye gidiyorsun da eğer yatman gerekiyorsa 3 ay, 4 ay, 5 ay, 6 ay sonra acaba sana gün veriyorlar mıydı? Eğer dayın varsa alırsın. İmkanların varsa alırsın. Yoksa 'muayenehaneye gel' öyle diyorlardı. Bu tezgahlardan geçerek bu günlere geldik. Yani damdan düştük biz ve geldik bunları kaldırdık. Dedik ki, hayır bu hastaneler milletindir" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, kendilerinden önceki dönemde vatandaşların istedikleri eczanelerden ilaçlarını alamadıklarını belirterek, şu anda bu durumun ortadan kalktığını ifade etti.
Erdoğan, "Vatandaşlarımıza 'istediğin serbest eczaneye git ilacını al' dedik. Karşımıza kim dikildi? Halktan yana olduğunu söyleyen, adında halkçılık olan ama halkın semtine uğramayan Cumhuriyet Halk Partisi karşımıza dikildi. Bunlar kaymak takımından yana kaymak. Bunlar halkla beraber olamaz. Halkla arasına duvar örmüş bunlar" dedi.
Sosyal Güvenlik Yasası'nı örnek veren Erdoğan, bu yasa çıkarıldığı zaman da karşılarına dikildiklerini söyledi.
Erdoğan, "Soruyorum size Allah aşkına bizim iktidarımızdan önce ülkemizde doğum yaptıktan sonra rehine olarak kalan anneler var mıydı? Soruyorum. Ölüyor, hastanede ölüsünü bile vermiyorlardı. Bunları da yaşadık. Ne yapacaksın sen bu ölüyü vermeyip de ya... Onu bile vermiyordu. Ama şimdi o devran kapandı. Ama bazı yerlerde zaman zaman çatlak sesler çıkmıyor mu? Çıkıyor. Ama üzerine gidiyoruz" diye konuştu.
"Dışarıdan enflasyon ithal etme dönemine girdik"
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Türkiye'nin dışarıdan 'enflasyon ithal etme' dönemine girdiğini belirterek, herkesin hesabını buna göre yapmasını istedi.
Bakan Tüzmen, dünya ekonomilerindeki son gelişmelerle ilgili olarak yaptığı değerlendirmede, dünyada bütün ülkelerde enflasyonun arttığı bir döneme girildiğini söyledi.
Bu durumun Türkiye'yi de etkilediğini kaydeden Tüzmen, "Türk sanayicisi, ihracatçısı bir süreden beri ucuz ara malı ithalatıyla maliyetleri düşürdü. Ancak şimdi, yeni bir döneme girdik. Bütün ülkelerde enflasyon artıyor. İthal ettiğimiz ara malların fiyatları artıyor. Bu da üretimde maliyetleri artırıcı bir sonuç doğuruyor. Yani Türkiye enflasyon ithal etme dönemine girdi" dedi.
Tüzmen, ABD'den, Avrupa'dan, Uzak Doğu'dan, Ortadoğu'dan üreticilerle temas halinde olduklarını, bu bölgelerin ekonomilerini yakından takip ettiklerini ifade etti.
Bakan Tüzmen, "Birçok ülkede enflasyon rakamları yüzde 20'lere doğru yükseldi. Türkiye'nin en büyük ara malı ithalatı yaptığı Çin gibi uzak doğu ülkelerinde, enflasyon yükseliyor. Bu durum doğal olarak bizi de etkiliyor. Bizim maliyetlerimizi yükseltiyor. Önümüzdeki dönem, hesaplar buna göre yapılmalı. Artık enflasyon ithal etmeye başladığımız dikkate alınmalı. Bu gerçekler hesaba katılarak programlar yapılmalı" dedi.
"Tehdit, fırsata dönüşebilir"
Türkiye'deki gelişmelerin dünya ülkelerinden bağımsız olarak ele alınamayacağını belirten Tüzmen, iyi bir hesap yapılması ve doğru bir program uygulanması halinde, tehdit gibi görünen bu durumun bir fırsat haline gelebileceğini bildirdi.
Bakan Tüzmen, Türkiye olarak petrol fiyatlarında ve gıda ürünlerinde görülen aşırı artış nedeniyle, artı gelir elde eden ülkelerin Türk ihracatçısı ve müteahhitleri tarafından dikkatle takip edilmesi gerektiğini kaydetti.
DTM olarak, bu ülkelere yönelik projeler geliştirdiklerini ifade eden Bakan Tüzmen, "Dünyada yaşanan gelişmeler karşısında proaktif hareket etmemiz gerekiyor. DTM, İGEME, Eximbank ve İhracatçı Birlikleri olarak bizim yaptığımız da bu" diye konuştu.
"Ülkelerdeki gelişmeleri onların taleplerini günü gününe izlemeye çalışıyoruz. İhracatçılarımızın nasıl davranmaları gerektiği üzerine taktikler geliştirip, onlara aktarıyoruz" diyen Tüzmen, "Global krizden, hangi ülkenin ne kadar etkilenebileceğini, hangi ülkelerin avantajlı olacağını inceliyoruz ve ona göre çalışmalar yapıyoruz. Bölgemizdeki ülkelerle ürün paylaşımı modelleri yaratma çabalarımızı sürdürüyoruz" dedi.
"Yüksek enflasyon, yurtdışı müteahhitlik sektöründe sıkıntı yaratıyor"
Bakan Tüzmen, dünyada yaşanan yüksek enflasyon eğiliminin yurtdışında iş alan Türk müteahhitlerinin işlerini de etkilediği söyledi.
Tüzmen, "Düşünün Dubai'de milyar dolarlık iş almışsınız. Birkaç yıl sürecek bir iş. Bu ülkede enflasyon yüzde 20'lere yükselmiş. Demir fiyatları katlanmış. Tabi bu durum sıkıntı yaratıyor" dedi.
Petrol rezervi azalıyor, Çin'in talebi artıyor
Dünya petrol rezervi 2007 yılı başında, bir önceki yıla göre binde 1 oranında azaldı. 2005-2007 dönemindeki dünya petrol talebindeki artışın yaklaşık yarısı Çin'den kaynaklandı.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun (EPDK) BP enerji raporu, ABD enerji istatistikleri ve Uluslararası Enerji Ajansı verilerine dayanarak hazırladığı "2007 Petrol Piyasası Sektör Raporu"na göre, geçen sene dünya ülkelerinin günlük toplam petrol talebi 85.59 milyon varil düzeyinde oldu.
Bu miktarın 20.70 milyon varil ile yüzde 24.2'si ABD'ye, 7.68 milyon varil ile de yüzde 9'u Çin'in talebinden kaynaklandı.
Dünya petrol arzında, OPEC ülkelerinin payı hem 2006 yılında, hem de 2007 yılında bir önceki yıllara göre yüzde 1 azaldı.
ABD dışındaki OECD ülkelerinin dünya petrol arzındaki payı ise 2006 yılında 2005 yılına göre yüzde 2.2, 2007 yılında 2006 yılına göre yüzde 2.6 oranında azaldı.
Eski SSCB'nin 2006 yılı için toplam arzdaki payı 2005 yılına göre yüzde 3.3, 2007 yılında ise 2006 yılına göre yüzde 3.7 oranında arttı.
Dünya toplam petrol arzı ise 2005 yılında 84.63 milyon varil/gün, 2006 yılında günde 84.60 milyon varil/gün, 2007 yılında ortalama olarak günlük 84.64 milyon varil düzeyinde istikrarlı olarak gerçekleşti. Geçen sene ABD günlük 8.48 milyon varil petrol arzında bulunurken, günlük talebi 20.70 milyon varili buldu.
Dünya petrol rezervi
2005 yılında 1197.3 milyar varil olan dünya petrol rezervi, 2006 yılında yüzde 1 artarak 1209.5 milyar varile çıktı, 2007 yılın başında ise bir önceki yıla göre binde 1 azalarak 1208.2 milyar varile geriledi.
Toplam petrol rezervinin 914.6 milyar varili OPEC ülkelerine ait bulurken, dünyanın en büyük petrol kullanıcısı ABD 29.9 milyar varillik rezerve sahip bulunuyor.
Dünya petrol talebi incelendiğinde toplam talebin yüzde 60'ı OECD ülkelerine ait. Bir OECD ülkesi olan ABD'nin dünya petrol talebindeki payı da yaklaşık yüzde 21 oranında bulunuyor.
Dünya petrol talebi 2006 yılında bir önceki yıla göre yüzde 1.3 arttı, aynı dönemde Çin'in petrol talebi ise yüzde 8.2 arttı, dolayısıyla Çin'in petrol talebindeki artış, dünya petrol talebindeki artışın çok üzerinde bir oranda gerçekleşti. Dünya petrol talebi geçen sene ise 2006 yılına göre yüzde 5.6 arttı.
2005-2007 dönemindeki dünya petrol talebindeki artışın yaklaşık yarısı Çin'den kaynaklandı. Uzak Doğu'daki petrol talebi dünya petrol talebindeki dalgalanmalardan bağımsız bir şekilde, sürekli ve yüksek oranlarda artış eğiliminde olduğu da görüldü.
Dış ticaretin yüzde 56’sı İstanbul’dan
Türkiye'nin üç ayda, 1 milyar doların üzerinde ithalat ve ihracat yapan '5 büyük ili' bulunuyor. İstanbul, 18.6 milyar dolarlık ihracat, 27.4 milyar dolarlık ithalat ile Türkiye'nin dış ticaretinde en büyük paya sahip oldu.
Dış Ticaret Müsteşarlığı verilerinden yapılan hesaplamalara göre, İstanbul, toplam 46 milyar 24 milyon 828 bin dolarlık dış ticaret hacmiyle, Türkiye'nin dış ticaretinin yüzde 56'sını gerçekleştiriyor.
İstanbul'dan ihracat, ocak-mart döneminde ise 16 bin 692 firma ile 18.6 milyar doları buldu.
En fazla ihracat yapılan iller
İstanbul'u ihracatta Bursa izlerken, bu il bin 907 firma ile 3.1 milyar dolar tutarında ihracat yaptı.
Kocaeli'nden 628 firma ile 2.1 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirilirken, İzmir'den 2 bin 570 firma ile 1.8 milyar dolarlık, Ankara'dan ise bin 808 firma ile 1.3 milyar dolarlık ihracat gerçekleşti.
En fazla ithalat yapılan iller
Üç ayda, İstanbul'dan 22 bin 221 adet ithalatçı firma ile 27.4 milyar dolarlık ithalat yapıldı. Kocaeli'nden 716 firma ile 5.9 milyar dolarlık, Ankara'dan 3 bin 310 firma ile 5.8 milyar dolarlık ithalat yapıldı.
Bursa'dan bin 522 firma ile 2.5 milyar dolarlık ithalat, İzmir'den 2 bin 598 firma ile 1.9 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirildi.
En az ithalat ve ihracat yapılan iller
Bu arada en az ihracat yapılan iller ise Gümüşhane, Tunceli, Bingöl, Muş ve Bayburt oldu.
Gümüşhane'den ocak-mart döneminde 8 bin dolarlık, Tunceli'den 18 bin dolarlık, Bingöl'den 91 bin dolarlık ihracat yapıldı. Muş'tan 158 bin dolarlık, Bayburt'tan ise 355 bin dolarlık ihracat gerçekleştirildi.
En az ithalat yapılan iller arasında ise Gümüşhane, Muş, Bayburt, Kars ve Bitlis bulunuyor.
Gümüşhane'den 54 bin dolarlık, Muş'tan 55 bin dolarlık, Bayburt'tan 248 bin dolarlık, Kars'tan 322 bin dolarlık, Bitlis'ten ise 352 bin dolarlık ithalat gerçekleştirildi.
Bu dönemde, Ardahan ve Kars ihracat yapılmayan, Bingöl ve Tunceli ise ithalat yapılmayan iller oldu.
Mart sonu itibarıyla, Türkiye'nin 30 bin 538 adet ihracatçı firması, 36 bin 103 adet ithalatçı firması bulunuyor.
Kart borcunu kartla ödüyorlar
Karaman'da bazı kişiler, kredi kartı borcundan bunalan kişilere kent merkezlerine astıkları ilanlarla ulaşarak, yüksek faizle para veriyor.
Günümüzde pazarlardan, mağazalara, ikinci el otomobil alımından, seyyar satıcılara kadar her alanda kullanılan kredi kartı, bugün çok sayıda vatandaşın mağduriyetine yol açıyor.
Kredi kartı borcundan bunalan birçok vatandaş, bu borcunu ödemek için birçok yöntem deniyor. Bazen, bankalardan tüketici kredisi çekerek, bazen de tanıdığı bir esnaftan mal almış gibi taksitlendirme yaparak aldığı parayla borcunu kapatıyor.
Vatandaşların bu konudaki sıkıntısından faydalanmak isteyen bazı kişiler ise kent merkezlerine astıkları ilanlarla kredi kartı borcu nedeniyle darboğaza girenlere ulaşıyor.
Karaman'da bir esnaf astığı ilanda "Bunalmayın kredi kartınızın borcunu biz ödeyelim. 12 takside bölelim" diyerek mağdurlara çağrı yapıyor. İlanda, kendilerine daha kolay ulaşılması için Turkcell, Avea ve Vodafone'a ait üç telefon numarası da bulunuyor.
İsmi gizli tutulan kişi, yapılan görüşmede kredi kartı borcunun öncelikle hangi bankaya ait olduğunu soruyor ve ona göre de faiz belirliyor.
Bir banka ismi verildiğinde ise "Bizim faizimiz biraz yüksek. Örneğin 1000 YTL borcunuz var. Biz size 1000 YTL'yi nakit veriyoruz. Faiziyle birlikte 1295 YTL'yi 12 ay taksitle geri alıyoruz. Masrafı önden öderseniz 228 YTL vermeniz gerekiyor. Bu durumda 1000 YTL'yi 12 aya bölüyoruz" diyor.
Söz konusu kişi, bankaya göre faiz oranlarının değiştiğini belirtiyor
TB: "Bu bir sektör oldu"
Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Nazım Kaya ise Türkiye'de 9 milyon kredi kartı kullanıcısı ve 40 milyon civarında da kullanılan kredi kartı bulunduğunu söyledi.
Kaya, bir ay içinde ödenmesi gereken toplam kredi kartı borcunun ise 35 milyar YTL'ye ulaştığını belirterek, "Türkiye bütçesinin 180 milyar YTL olduğu düşünüldüğünde bu borcun önemi daha net anlaşılacaktır" dedi.
Kaya, vatandaşların biriken borçlarını ödemekte zorluk çektiğini, bazı kişilerin de bu durumdan yararlanmaya çalıştığını dile getirdi.
Kaya, "Ülkenin dört bir yanında iş yapamayan bazı esnaf, kredi kartı borcu taksitlendirerek haksız kazanç sağlıyor. Kredi kartı borcunu taksitlendirme konusunda ülkede bir sektör oluştu. Buna karşı önlem alınmalı. Bankalara karşı borç yükü altında kalan vatandaş tefecilere de kendini kaptırakak hayatını, geleceğini tehlikeye atıyor" dedi.
BİM, Fas'ta şirket kurdu
BİM Birleşik Mağazalar, Fas'taki operasyonları yürütmek amacıyla BİM Stores SARL adlı bir şirket kurdu.
BİM'den İMKB'ye yapılan açıklamada, 12 Aralık 2007 tarihli özel durum açıklamasıyla Fas'ta kendi iş konusunda faaliyet göstermek üzere çalışmalara başlanması için CEO ve Operasyon Komitesi İdare Meclisi tarafından yetkilendirme yapıldığı hatırlatıldı.
Açıklamada, bu kapsamda, Fas'taki operasyonları yürütmek amacıyla şirketin yüzde 100 iştirak ettiği BİM Stores SARL isminde 5 milyon Fas Dirhemi (yaklaşık 830 bin YTL) sermayeli şirketin kuruluş işlemlerinin dün itibarıyla tamamlandığı belirtildi.
Çinliler, Türk zeytinyağı yiyecek
Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi'nin en büyük yağ tesislerine sahip olan Sayınlar Gıda, Uzakdoğu insanına Türk zeytinyağı yedirecek.
Gaziantep'in Nizip ilçesindeki faaliyet gösteren Sayınlar Gıda, ihracat yaptığı Ortadoğu, Afrika ve Kıbrıs'a yeni pazarlar ekleyecek. Dünyanın en büyük ekonomisi ve en fazla nüfusa sahip ülkelerinden Çin başta olmak üzere Uzakdoğu ülkelerine de ihracat yapacak.
Sayınlar Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Metin Erturhan, üretimlerinin yüzde 40'ını ihraç ettiklerini, yüzde 60'ını iç piyasaya sattıklarını belirtti.
İç piyasada çok büyük rekabet olduğunu, devletin teşvik verdiğini, son iki yılda Nizip ve çevresinde mevcut zeytin ağaçlarının yarısı kadar zeytin fidanı dikildiğini anlatan Metin Erturhan, "Önümüzdeki yıllarda zeytin ve zeytinyağı üretiminde patlama olacak. Rekabet, karlılığı da azaltıyor. Biz, maliyetleri düşürmek için sürekli yenileme yatırımı yapıyoruz" diye konuştu.
"Türkiye, Çin pazarında söz sahibi olmalı"
En fazla ihracat yaptıkları ülkelerin başında Irak ve Libya geldiğini, Suriye, İran, İsrail, Filistin ve Kıbrıs ile Avrupa ve Afrika ülkelerine ihracat yaptıklarını belirten Erturhan, "Önümüzdeki sezonda Uzakdoğu'ya eğilme programımız var. Yatırım yönünden birtakım çalışmalarımız var, önce onları tamamlamamız lazım" dedi.
Erturhan, "Sektörde zaten ihracat yapamayan sanayiciler çok fazla ayakta duramaz. 2007 yılında 14 milyon 700 bin dolar civarında ihracat yaptık. Uzakdoğu'da çok büyük nüfus var. Çin'de tüketim harcamaları fazla, zeytinyağı ithalatı da artıyor. Türkiye, bu pazarda söz sahibi olmalı" dedi.
"Yağ fiyatları çok yükseldi"
Nizip ilçesinde yetişen zeytinin mineral ve vitamin yönünden çok zengin olduğunu, kendine has bir aroması olan Nizip zeytinyağının AB ülkelerinin tercih ettiği bir yağ olduğunu belirten Erturhan, "Avrupa ülkeleri bizden ithalat yapmak istiyoruz. Markalı ürünlerle bu pazara girmemiz için iyi bir tanıtım ve reklama ihtiyacımız var" diye konuştu.
Metin Erturhan, Türkiye'nin zeytinyağı ve sofralık zeytin üretiminde dünyanın en önde gelen ülkelerinden birisi olduğunu vurgulayarak, "Potansiyelimiz son derece yüksek. Türkiye'nin 8 milyar dolarlık zeytinyağı ihracat potansiyeli var" dedi.
Dünya yağ piyasasında fiyatların geçen yıldan beri çok yükseldiğini, bu durumun tüketimi ve ihracatı etkilediğinden bahseden Erturhan, ayrıca bu yıl ayçiçek yağında bir kıtlık görüldüğünü kaydetti.
Erturhan, "Ayçiçek yağı fiyatları günübirlik değişti. Fiyat artışının yüzde 20-25'i küresel ısınmadan kaynaklansa da yüzde 75-80'i dengeden kaynaklandı. Çünkü, fiyatlar çok düşük kalmıştı. Şimdi denge oluştu" dedi.
Damacana su fiyatları arttı
Damacana su sektöründe faaliyet gösteren firmalar, girdi maliyetlerinde artış gerekçesiyle fiyat artışına gitti.
Erikli Su Doğu Akdeniz Bölgesi Ana Distribütörü Cem Maltaş, yaz aylarına girilmesiyle su tüketiminde artış yaşandığını söyledi.
Tüketim artışın kendilerini sevindirdiğini anlatan Maltaş, "Satışlarda yükselme var. Ancak girdi maliyetlerindeki artış nedeniyle fiyatlar da yükselme yaşandı. Bu artışlar akaryakıt fiyatının yükselmesine orantılı olarak devam edecektir" dedi.
Sevkıyat dolayısıyla akaryakıt fiyatlarındaki artışın maliyetleri etkileyen unsurların başında geldiğini ifade eden Maltaş, "Ayrıca diğer bir unsur da işçiliktir. Yaklaşık 8 aydır fiyatlarda değişiklik yapmadık. Ancak, özellikle bu iki konudaki artış sonucunda 19 litrelik damacana suyun fiyatını 6.5 YTL'den 7.25 YTL'ye yükseltmek durumunda kaldık" diye konuştu.
Yapılan araştırmada, sektörde faaliyet gösteren firmaların son bir aylık sürede fiyatlarda düzenlemelere gittikleri, 19 litrelik damacana suyu fiyatının 4.5 - 7.25 YTL arasında değiştiği tespit edildi.
İkinci el otomobilde LPG'liler talep görüyor
Son aylarda akaryakıt fiyatlarının artmasından sonra benzinli otomobilin 50 litrelik deposunun 175, dizel aracın ise yaklaşık 160 YTL'ye dolması, LPG'li araçlara olan talebi artırdı.
Dünya petrol fiyatlarındaki yükselişe bağlı olarak benzin ve motorine gelen zamlar, otomobile binmenin maliyetini artırdı.
Zamlarla birlikte benzinli bir otomobilin 50 litrelik deposu 175, dizel aracınki ise 160 YTL'ye doluyor. LPG'li bir otomobilin aynı hacimli deposu ise yaklaşık 90 YTL'ye doluyor. Kilometre hesabına bakıldığında ise LPG'li araçlar benzinlilere oranla yarı yarıya tasarruf sağlıyor.
Bu yüzden son haftalarda otomobil almak isteyenlerin tercihi LPG'li araçlardan yana oluyor.
Konya Oto Galericiler Sitesi'nde galerisi bulunan Yaşar Ercan, son aylarda sektörde alım-satımın çok yavaşladığını özellikle benzin ve motorin fiyatlarının ciddi oranda artması nedeniyle galericiler sitesine gelen alıcıların genellikle LPG'li araç sorduğunu söyledi.
LPG'li araçların diğerlerine göre bin YTL daha pahalı olduğunu ancak bunun fazla önemsenmediğini belirten Yaşar, "Bir kişi benzinli otomobil aldığında LPG dönüşümü için 1700-1800 YTL arasında harcama yapması gerekiyor. Bu durumda kişi, bin YTL fazla ödemeyi göze alıyor. Benzinli otomobil alıp litresine 3.5 YTL vermek ağır geliyor" dedi.
Ercan, bir yıl öncesine kadar dizel ile benzinli otomobiller arasında 5 bin YTL'ye varan farklar olduğunu ancak şimdi bu farkın kalmadığını söyledi.
Özellikle motorin fiyatlarının benzini yakalaması nedeniyle dizel araçların cazibesinin yitirdiğini ifade eden Ercan, "Dizel araçlar LPG'ye de dönüştürülemiyor. Bu yüzden dizel-benzinli arasında tercih benzinliden yana olmaya başladı. Benzinli aracı alan kişi LPG dönüşümü yaptırıp daha tasarruflu kullanabiliyor, Şimdi dizel araçların yüzüne bile bakan yok" dedi.
Başka bir galerici Ercan Dağ ise kriz söylentileri, faizlerin yükselmesi ve dolardaki hareketlilik nedeniyle, ikinci el otomobil sektöründe "yaprak kıpırdamadığını" söyledi.
Böyle bir ortamda LPG'li araçların alıcı bulduğunu, dizel ve benzinli araçların ise satıcısının çok olduğunu belirten Dağ, "Yeni araç alanlar bile benzinli alıyor hemen gidip LPG dönüşümü yaptırıyor. Özellikle kent içindeki kullanıcılar için benzinli ya da dizel araçlar çok pahalıya geliyor" diye konuştu.
HP, 2'nci çeyrekte 2.1 milyar dolar kar etti
ABD şirketi Hewlett-Packard (HP), kendi mali yılına göre ikinci çeyrekte karını yüzde 16 artırdı.
HP tarafından yapılan açıklamada, dünyanın en büyük bilgisayar üreticisi şirket, nisan ayı sonu itibarıyla ikinci çeyrekte 2.1 milyar dolar (hisse başına 80 cent) kar etti.
Şirket geçen yıl aynı dönemde, hisse başına 65 centle 1.8 milyar dolar kar etmişti.
Şirketin aynı dönemde geçen yıl 25.5 milyar dolar olan gelirleri de yüzde 11 artışla 28.3 milyar dolara yükseldi.
Açıklamada, şirketin Avrupa, Ortadoğu ve Asya'daki gelirlerinin yüzde 16 artarak 11.1 milyar dolar olduğu, Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin'deki gelirlerinin bir yıl önceye göre yüzde 26 büyüdüğü ifade edildi.
Bu yıl gelirlerinin 114.2 milyar dolar olmasını beklediğini de bildiren HP, geçen hafta bilgi teknolojileri hizmet sağlayıcısı Electronic Data Systems'i (EDS) 12.6 milyar dolara satın almıştı.
Sendikal haklar 24 Mayıs'ta masaya yatırılacak
Hükümet, memurların sendikal haklarıyla ilgili yapılacak yasal düzenleme için teknik çalışma başlatıyor. Sendika temsilcileriyle 24 Mayıs Cumartesi günü toplantı yapılacak.
Teknik çalışma yapma kararı Üçlü Danışma Kurulu'nda ele alındı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in başkanlık ettiği toplantıya, Türkiye Kamu-Sen Başkanı Bircan Akyıldız, KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ve bakanlık bürokratları katıldı.
Kamu-Sen Başkanı Akyıldız, "Memurlara toplu sözleşmeli sendika hakkı verilmesi için siyasi iradeden samimiyet bekliyoruz" dedi.
Akyıldız, bakanlığın hazırladığı taslağın, sendikal haklara yönelik kısıtlamaları 'kısmen' kaldırdığını ancak yeterli olmadığını vurguladı.
KESK Başkanı Tombul da, "Grevli toplu sözleşme hakkında pozitif adımlar atılmadan kısmı değişikliklerle çalışma yaşamı rahatlamaz, sorunlar çözülmez" diye konuştu.
Altın talebi yılın ilk çeyreğinde yüzde 20 arttı
Dünya Altın Konseyi, yılın ilk çeyreğinde dünya çapında altın talebinin, 2007'nin aynı dönemine göre dolar bazında yüzde 20 artış gösterdiğini açıkladı.
Dünya Altın Konseyi'nden yapılan açıklamada, ilk çeyrekte altın talebinin, 4 yıl önceye oranla 2 katın üzerinde artış kaydederek dolar bazında 20 milyar milyar dolar olduğu, tonaj olarak da 2007'nin ilk çeyreğine göre yüzde 16 düşüşle 701 tona gerilediği belirtildi.
Açıklamada, 5 yıl içinde gözlenen "en düşük" rakam olan bu düşüşün, mart ayının ortalarında kısa bir süre için altın onsunun bin doların üzerine çıkması, altın fiyatlarındaki ani artış ve altın fiyatlarındaki değişikliklerden kaynaklandığı belirtildi.
Altın takı talebinin geçen yıla oranla yüzde 21 gerileyerek 445.4 ton olarak gerçekleştiği ifade edilen açıklamada, altına dayalı yatırım fonları piyasasında (ETF) hem değer hem ağırlık olarak yükseliş gözlendiği, hisse senetlerinde süre gelen dengesizlik, dolar ve artan enflasyonla ilgili endişelerin, altına dayalı yatırım talebinin artmasını sağladığı, altın ETF talebinin 2007'nin ilk çeyreğine göre yüzde 100 artışla 73 tona yükseldiği ve 2.2 milyar dolara ulaştığı kaydedildi.
Açıklamada, Çin ve Rusya'da altın talebinin yılın ilk çeyreğinde yüzde 15 ve yüzde 9 arttığı, Hindistan'daki talebin, yüksek ve dengesiz altın fiyatlarından etkilendiği, 2007'nin ilk çeyreğine göre yarı yarıya düşüş göstererek altın takı talebinin 71 tona, yatırım talebinin ise 31 tona gerilediği, ABD piyasasında ise altın talebinin yüzde 15 gerileyerek 48 tona düştüğü, değer anlamında ise talebin yüzde 35 artışla 3.2 milyar dolara ulaştığı kaydedildi.
Dünya Altın Konseyi Üst Yöneticisi (CEO) James Burton, yaptığı değerlendirmede, yılın ilk çeyreğinin, 2007'nin sonunda olduğu gibi yüksek ve dalgalı bir altın fiyatıyla başlangıç yaptığını, altın fiyatlarının yükselmesinin yılın ilk çeyreğinde zor bir piyasa oluşmasına neden olduğunu, ancak tüm zorluklara rağmen talebin tüm gücüyle direnerek ilk çeyreği başarı ile kapatmasının kendilerini sevindirdiğini ifade etti.
Burton, "İkinci çeyrekte de altın alımının ilk çeyrekteki gibi bir miktar fiyat baskısı altında kalacağını tahmin etmemize rağmen, talebi olumlu yönde etkilemesi beklenen Hindistan'daki Akshaya Thritiya Festivali ve Orta Asya'da başlayacak düğün sezonunun piyasada ek talep yaratmasını bekliyoruz" dedi.
Türkiye'de takı talebi yüzde 24 arttı
Dünya Altın Konseyi açıklamasında, yılın ilk çeyreğinde Türkiye'de dolar bazında yüzde 24 artan altın takı talebinin, yüksek altın fiyatları nedeniyle ton bazında yüzde 13 azalarak 28.9 tona düştüğü belirtildi.
Dünya Altın Konseyi Türkiye Genel Müdürü Murat Akman, geçen yıla kıyasla ilk çeyrekte toplam altın talebinin ağırlık olarak yüzde 25 azaldığını belirterek, şunları kaydetti:
"Altında en büyük düşüş, yüzde 49 gerileyerek 8.2 tona ulaşan Cumhuriyet altını ve küçük külçe piyasasında gözlendi. Geçen yılın ilk çeyreğinde 33.3 ton olan altın takı talebi ise 2008'in ilk çeyreğinde 28.9'a geriledi.
Bu rakam, Türkiye'nin altın takı talebinde ağırlık bazında 2003'ün dördüncü çeyreğinden bu yana gözlenen en düşük rakam oldu.
AK Parti'nin kapatılma davası ve benzeri siyasi gündemler sonucu YTL'nin değer kaybetmesi, altın fiyatlarında yaşanan artışlar ve altın onsunun bin 280 YTL'nin üzerine çıkması sonucu sıradışı bir hurda altın takı geri dönüşümü gözlendi.
Cumhuriyet altını ve küçük külçe talebi ise 2007'nin ilk çeyreğinin yarısına gerileyerek 8.2 ton oldu. Bir çok perakendeci yeni altın almak yerine, mevcut altınını satmayı tercih etti.
Yılın 4 ayında yükselen ve daha sonra gerileyen altın fiyatlarının istikrarını koruması halinde, ikinci çeyreğin ikinci yarısında daha olumlu bir tablo görmeyi bekliyoruz."
Körfez sanayileşiyor, balıkçısı umutsuzlaşıyor
İskenderun Körfezi'nde, son 50 yılda özellikle demir çelik alanında yapılan yatırımlar, istihdama ve kalkınmaya yönelik umutları artırırken, balıkçı esnafı ise sanayileşmenin getirdiği sıkıntılarla baş etmeye çalışıyor.
İskenderun Su Ürünleri Kooperatifi İkinci Başkanı Enver Şekerlisoy, körfezde yatırımları olumlu bulduklarını ancak, çevre bilincinin ihmal edildiğini ileri sürdü.
İlçenin 1968 yılına kadar 'turizm kenti' olarak anıldığını, o dönemlerde nüfusun yüzde 50'sinin geçimini balıkçılıktan sağladığını ifade eden Şekerlisoy, "İlçe, 1968'de turizm bölgesi ilan edilmesi gerekirken sanayi bölgesi ilan edilince yatırımlar sanayiye yöneldi. Sanayileşmeyi sevinçle karşılıyoruz ancak, bunu yaparken mevcut sistemin tıkanmaması gerekir" dedi.
İskenderun Körfezi'nin petrol ve enerji nakil merkezine dönüşümde hızla ilerlediğini belirten Şekerlisoy, bu gelişimin ise deniz suyunun sıcaklığını artırarak, canlı yaşamını olumsuz etkilediğini savundu.
"Kültür balıkçılığı yap boza dönüşmemeli"
İskenderun Körfezi çevresine balık çiftliği kurulması yönünde çalışmalar yapıldığını belirten Şekerlisoy, bu çiftliklerin ise denizi kirlettiğini ileri sürdü.
Çiftliklerin, Marmaris'ten İskenderun'a gelmesi için çalışmalar yapıldığını ifade eden Şekerlisoy, "Burada daha önce kurulan bir çiftlik şu an ki yasaya göre yasaklandı. Çünkü 30 metre suyun altında kurulan çiftliklerin, deniz kirliliğine sebep olduğu yeni öğrenildi. Ülkemizde doğrular bazen yap bozla çıkıyor. Önce yatırım yapılıyor, arıza varsa sonradan düzeltiliyor" şeklinde konuştu.
"Kayıkla gemi aynı statüde olur mu?"
Şekerlisoy, 8 Şubat 2008 tarih 26781 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4922 sayılı "Denizde Can ve Mal Koruma Hakkındaki Kanunun" ilgili maddesine göre, 3 metrelik balıkçı kayığına, yata, tekneye bile gemi muamelesi yapıldığını söyledi.
Şekerlisoy, tekne motoru tek beygir gücünde bile olsa büyük gemi statüsünde kabul edildiğini belirterek, "Bu, Türkiye'de balıkçıyı bitirme yasasıdır. Görüştüğümüz 24 birlik başkanı ile ilgili makamlara durumu aktardık. 5-7 veya 20 metre kayıkla 100 bin tonluk gemi aynı statüde değerlendirilmemelidir" dedi.
"2 yıl av yasağı uygulanmalı"
Körfezde, 16 yıldan bu yana balıkçılık yapan Semir Oğuz ise, körfezde balık türlerinin azaldığını belirterek, türlerin çoğalması için devlet gözetiminde en az iki yıl av yasağı uygulanması gerektiğini savundu.
Yasak süresince esnafa destek olunması gerektiğini belirten Oğuz, "Aksi halde körfezin balıkçılık açısından geleceği parlak değil. Deniz dinlendirilmediği sürece balık nesli tükenecek" şeklinde konuştu.
Balıkçı Halil Enecür ise, mazot fiyatları yükselirken balık fiyatlarının artmamasından yakındı.
Ekonomi Değerlendirme Toplantısı sona erdi
Ekonomi Değerlendirme Toplantısı'ndan, maliye ve para politikalarının ihtiyatlı uygulanması kararı çıktı. Cari işlemler açığının özellikle enerji fiyatlarındaki artıştan olumsuz etkinlediği belirtildi.
Uluslararası piyasalardaki gelişmeler ve ulusal ekonomideki değişimin ele alınacağı ve başkanlığını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yapacağı duyurulan toplantı, Başbakan Yardımcısı Ekren başkanlığında yapıldı.
Toplantının ardından Başbakanlık'tan yapılan yazılı açıklamada, uluslararası piyasalarda enerjinin yanısıra, temel gıda ürünleri fiyatlarının da yüksek oranda artmasının, enflasyonu olumsuz yönde etkilediği vurgulandı.
Açıklamada, Türkiye'nin, ihracattaki yüksek performansa karşın enerji ithalatının ilk 3 ayda yüzde 56.9 oranında artması nedeniyle cari işlemler açığının olumsuz etkilendiği bildirildi.
Açıklamaya göre, gelecek dönemde genel olarak tüm dünyada görülen enflasyonist baskıları en aza indirmek amacıyla maliye ve para politikaları koordineli ve ihtiyatlı bir biçimde uygulanacak, enerji ve gıda konusunda bölgesel olanak ve kaynakların kullanımı hızlandırılacak, Güneydoğu Anadolu Projesi'nin uygulanması, bölgesel ekonomik kalkınma ve toplumsal gelişmenin hızlandırılması sağlanacak.
Global ve yurtiçi gelişmeler ele alındı
Toplantıda ayrıca, global ve yurtiçi ekonomik ve finansal gelişmeler ve geleceğe yönelik görünüm de ele alındı.
Başbakanlık açıklamasına göre, dünya ekonomisine ilişkin riskler sürmekle birlikte ABD ekonomisine ilişkin açıklanan son verilerin beklentilerden daha olumlu olmasıyla bekleyişlerde nispi bir iyileşme oldu.
Ancak, başta enerji ve gıda olmak üzere emtia fiyatlarındaki artış eğilimi global ekonominin büyüme ve enflasyon görünümünü olumsuz etkilemeyi sürdürüyor.
Türkiye ekonomisinin de bu dış koşullardan belli ölçüde etkilendiği vurgulanan açıklamada, yılın ilk çeyreğinde sanayideki büyümenin, global piyasalardaki belirsizliklere ve uluslararası emtia fiyatlarındaki yüksek oranlı artışlara karşın yüzde 6.9 olarak gerçekleştiğine dikkat çekildi.
Geçen yıl yaşanan ağır kuraklık nedeniyle düşen tarımsal üretimde bu yıl beklenen toparlanmanın, ekonominin büyümesini destekleyeceği belirtilen açıklamada, Türkiye'nin, rekabet gücünü artıracak, büyüme ve istihdama katkı sağlayacak, kayıt dışılığı azaltacak önemli reformların yaşama geçirildiği, özellikle sosyal güvenlik reformu, istihdam paketi, yap-işlet-devret sisteminin kapsamının genişletilmiş olmasının Türkiye için önemli açılımlar sağlayacağı vurgulandı.
Bütçe performansı güçlü
Yılın ilk 4 ayında bütçe perfomansının öngörülenden de güçlü olduğu hatırlatılan açıklamada, bu perfomansta vergi gelirlerindeki artışın temel rolü oynadığının altı çizildi.
Hazine'nin borç çevirme oranının geçmiş dönemlere göre önemli ölçüde azalmış olması ve güçlü rezerv pozisyonunun, global gelişmelere bağlı riskler karşısında önemli bir güvence oluşturduğu anlatılan açıklamada, mali sistemin güçlenen yapısının, kamu finansman dengelerindeki iyileşmenin ekonomiye sağladığı dayanıklılığı güçlendirici bir unsur olduğu da vurgulandı.
Açıklamada, "gerek özelleştirme programında sağlanan ilerlemeler gerekse özel sektörde gerçekleşen işlemler, Türkiye'nin doğrudan yatırımlar açısından cazibesini devam ettirdiğini orataya koymaktadır. Yatırım ortamını daha da iyileştirici adımlar, gündem maddelerimiz arasında yer almakta ve bu alanda en üst düzeyde izleme ve koordinasyon yapılmaktadır. Ayrıca, AB müzakere süreci taahhütlerimiz çerçevesinde sürdürülmeye devam edilmektedir" dendi.
Toplantı 7 saat sürdü
Yaklaşık 7 saat süren toplantıya, Devlet Bakanları Kürşad Tüzmen ve Mehmet Şimşek ile Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan katıldı.
Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın da yurtdışında bulunmaları nedeniyle toplantıya katılamadıkları belirtildi.
Başbakanlık merkez binada gerçekleşen toplantıda, AK Parti Genel BaşkanYardımcıları Bülent Gedikli ve Reha Denemeç, TBMM Grup Başkanvekilleri Mustafa Elitaş ve Nurettin Canikli, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi kimi milletvekilleri ile Yatırım Ajansı Başkanı Alparslan Korkmaz da yer aldı.
Martta 78 bin 633 motorlu taşıt trafiğe kaydoldu
Türkiye'de bu yılın mart ayında 78 bin 633 adet motorlu taşıtın trafiğe kaydı yapıldı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2008 Mart ayı motorlu kara taşıtları istatistiğini açıkladı.
Buna göre, martta trafiğe kaydı yapılan 78 bin 633 adet taşıt içinde otomobil yüzde 44.1 pay ve 34 bin 689 adetle ilk sırada yer aldı. Otomobili yüzde 22 pay ve 17 bin 264 adet ile kamyonet, yüzde 20.3 pay ve 15 bin 986 adet ile motosiklet, yüzde 4.9 pay ve 3 bin 858 adet ile traktör takip etti.
Martta trafiğe kaydolan araçların yüzde 8.7'si ile 6 bin 836 adedini ise minibüs, otobüs ve özel amaçlı taşıtlar oluşturdu.
Söz konusu ay, bir önceki aya göre trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı yüzde 78.5 arttı. Bu artış otomobilde yüzde 79.7, minibüste yüzde 62.2, otobüste yüzde 36.4, kamyonette yüzde 52.7, kamyonda yüzde 55.2 olarak gerçekleşti.
Aynı ay, motosiklette yüzde 138.1, özel amaçlı taşıtlarda yüzde 33, traktörde yüzde 75.9 artış oldu.
2008 Mart'ta trafikten ilk defa tescil belgesi alan 34 bin 689 adet otomobilin yüzde 15.7'sini Renault, yüzde 9.1'ini Hyundai, yüzde 8.5'ini Tofaş-Fiat, yüzde 8'ini Opel, yüzde 7'sini Ford, yüzde 6.8'ini Toyota, yüzde 6.7'sini Volkswagen, yüzde 6.6'sını Honda, yüzde 3.6'sını Peugeot, yüzde 28'ini ise diğer markalar oluşturdu.
Bu arada Türkiye'de bu yıl mart ayı sonu itibarıyla toplam araç sayısı 13 milyon 237 bin 971 olarak belirlendi.
Ocak-mart dönemi
Bu yılın ocak-mart döneminde trafikteki toplam taşıt sayısı 215 bin 26 adet arttı. İlk üç ayda 231 bin 104 adet taşıtın trafiğe kaydı yapılırken, 16 bin 78 taşıtın ise trafikten kaydı silindi. Böylece trafikteki toplam artan araç sayısı 215 bin 26 oldu.
Mart ayı sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı toplam 13 milyon 237 bin 971 adet taşıtın yüzde 49.7'sini otomobil, yüzde 15.3'ünü motosiklet, yüzde 14.7'sini kamyonet, yüzde 10.1'ini traktör, yüzde 5.6'sını kamyon, yüzde 2.8'ini minibüs, yüzde 1.5'ini otobüs, yüzde 0.3'ünü ise özel amaçlı taşıtlar oluşturdu.
ABD'de büyüme tahmini düştü, enflasyon yükseldi
ABD Merkez Bankası (FED), 2008 yılı için ABD'nin ekonomik büyüme tahminlerini düşürdü ve artan enflasyon kaygılarının, daha fazla faiz indirimini mümkün kılmayacağının sinyalini verdi.
FED'in 29-30 Nisan'da yaptığı toplantının tutanaklarına göre banka, 2008 yılı için ABD'nin ekonomik büyüme tahminini yüzde 0.3 ve yüzde 1.2 aralığına çekti. FED, üç ay önce ABD'nin ekonomisinin yüzde 1.3 ile yüzde 2 büyüyeceğini tahmin etmişti.
Aynı zamanda enflasyonun "yüksek" kalmasını ve işsizliğin "önemli ölçüde" yükselmesini bekleyen FED, bu yıl için ocak ayında yüzde 2.1 - yüzde 2.4 olan enflasyon tahminini, yüzde 3.1 ile yüzde 3.4 aralığına yükseltti. FED, işsizlik oranı tahminini de bu yıl için yüzde 5.5'den yüzde 5.7'ye çıkardı.
Toplantı tutanakları, FED'in, enflasyon konusunda kaygılarının arttığını ve bir süre büyümenin yavaş olacağını tahmin ettiğini, ancak yıllardır ilk kez görülen en ciddi mali krizin geçtiğine dair ihtiyatlı bir iyimserlik içinde olduğunu gösteriyor.
Son zamanlarda ekonominin karşılaştığı şoklar gözönüne alındığında, büyüme oranları ve işsizlik seviyelerinin kendi uygun seviyelerine dönmesinin yıllar alabileceğine dikkati çeken FED, "Üyeler, devam eden yüksek petrol ve emtia fiyatları gözönüne alındığında, enflasyon görünümünün yukarı yönlü riskleri konusunda kaygılı ve bazı işaretler enflasyon beklentilerinin son aylarda yükseldiği izlenimi veriyor" dedi.
FED, özellikle konut fiyatlarının düşmeye devam etmesi halinde, büyümeyle ilgili aşağı yönlü risklerin sürdüğü uyarısında da bulundu.
ABD ekonomisi, geçen yılın son çeyreği ve bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 0.6 büyüdü. Aynı zamanda yüksek enerji ve gıda fiyatları yüzünden nisan ayında yıllık enflasyon yüzde 3.9 oldu.
ABD Merkez Bankası, 29-30 Nisan'da yaptığı toplantıda, gösterge faiz oranını yüzde 2.25'den yüzde 2'ye çekmişti. Birçok ekonomist, FED'in 24-25 Haziran'da yapacağı toplantıda gösterge faiz oranını değiştirmeyeceğine inanıyor.
Şişecam'da grev tarihi 3 Haziran
Cam, Çimento, Seramik ve Toprak Sanayi İşçileri Sendikası (Kristal-İş), Şişecam'a ait 11 fabrika için alınan grev kararının 3 Haziran'da uygulanmasını kararlaştırdı.
Türk-İş üyesi Kristal-İş ile Türkiye Cam, Çimento ve Toprak Sanayi İşverenleri Sendikası (Cam İşverenleri Sendikası) arasında 10 Ocak'ta başlayan 21'inci dönem toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamadı.
Kristal-İş'ten yapılan açıklamada, "Grev kararının alındığı 9 Mayıs 2008 tarihinden bu yana Cam İşverenleri Sendikası'nın hiçbir adım atmaması, müzakerelerden uzak durması ve ağırdan alması nedeniyle 3 Haziran 2008 tarihinde grev uygulamasına karar verildi" denildi.
Açıklamada, "Kristal-İş, grev uygulama tarihine kadar sonuç almak için aynı tutumu sürdürecektir. İşveren sendikasını, oyalanmadan taleplerimizi dikkate alarak gerekli adımları atmaya çağırıyoruz" denildi.
Grev kararı Şişecam'a ait Paşabahçe Cam (Kırklareli fabrikası ve Mersin fabrikası), Anadolu Cam (Topkapı fabrikası, Mersin fabrikası, Çayırova fabrikası), Trakya Cam (Trakya fabrikası, Trakya Otocam fabrikası, Trakya Mersin fabrikası, Cam İşleme ve Kaplamalı Camlar Fabrikası) ile Cam Elyaf işyerlerinde çalışan yaklaşık 5 bin cam işçisini kapsıyor.
Kredi kartı faizi yeniden düzenleniyor
AK Parti Ankara Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, kredi kartı faiz oranlarının tespitine ilişkin kanun teklifi hazırladı.
İyimaya, TBMM Başkanlığı'na sunduğu, Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifine göre, kredi kartının dönem borcunun sadece bir kısmının ödenmesi halinde kalan hesap bakiyesi üzerinden faiz hesaplanacak.
Asgari tutar ve üzerinde ödeme yapılmış olması halinde kalan hesap bakiyesine akdi faiz uygulanacak. Asgari tutar altında ödenmesi halinde, eksik ödenen kısma gecikme faizi, kalan hesap bakiyesine ise akdi faiz uygulanacak.
Gecikme hali de dahil olmak üzere, kart uygulamasından doğan borçlarda bileşik faiz uygulanmayacak.
Azami akdi faiz oranı, Merkez Bankası tarafından açıklanan bir aylık ağırlıklı ortalama mevduat faiz oranının iki katını geçemeyecek.
Teklifin gerekçesinde, bireysel ihtiyaç kredileri için aylık faiz oranının ortalama yüzde 1.78, buna rağmen bankaların kredi kartı faiz oranlarının aylık yüzde 4.93 olduğu belirtilerek, Merkez Bankası tarafından azami faiz oranının saptanması karşısında rekabetin gereği gibi işlemediği savunuldu.
Bankaların mevduat toplamaları için müşterilerine ödedikleri ortalama faizlerin aylık hesaplandığı belirtilen gerekçede, Merkez Bankası tarafından ocak ayı faiz oranının yüzde 1.3525 olarak açıklandığını, bu tür bir oranın iki katının (yüzde 2.7) kredi kartı faizi aylık faizi olarak uygulanmasının uygun gözüktüğü kaydedildi.
9 ildeki çiftçi borçları 1 yıl erteleniyor
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Güneydoğu'yu vuran kuraklık nedeniyle 9 ildeki çiftçi borçlarının faizsiz olarak 1 yıl erteleneceğini açıkladı.
Bir televizyon programında soruları yanıtlayan Eker, ekonomi yönetimin, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde 9 ilde yaşanan kuraklık için öngördüğü tedbirler hakkında bilgi verdi.
Mehdi Eker, birkaç aydır, genel olarak Türkiye'deki yağış oranlarını izlediklerini belirterek, şu ana kadar il ve ilçe düzeyinde kuraklığın etkilerini tespit ettiklerini söyledi.
Mehdi Eker, kuraklıktan etkilenen çiftçilerin zararlarının tespit edilmesinden sonra destekleme tedbirlerinin devreye sokulacağını söyledi.
Eker, "Kuraklıktan zarar gören çiftçilerimize tohumluk desteği ödeyeceğiz. Bir de borçlarını faizsiz olarak 1 yıl süreyle erteleyeceğiz. Ekonomi yönetimi dün yapılan toplantıda bu kararı aldı" dedi.
Bakan Eker, çiftçilerin yaşadığı sıkıntıyı yakından bildiklerini belirterek, yapılacak destekler konusunda il sınırlaması yapmadıklarını ancak, coğrafi verilerin özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile buraya sınır bazı illerde kuraklığın etkili olacağını kendilerine gösterdiğini ve radikal bazı tedbirlerin devreye sokulması gerektiğini ifade etti.
Bu çerçevede Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile Konya Ovası'nın su ile buluşturulmasının önemine işaret eden Eker, işsizlik fonu ile özelleştirme gelirlerinden sulama projelerine kaynak aktarılacağını, böylece kuraklık nedeniyle yaşanılan sıkıntıların bertaraf edileceğini söyledi.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki kuraklığın Türkiye'deki genel üretimi etkilemeyeceğine de dikkati çeken Eker, öteki bölgelerde genel bir rekolte artışının söz konusu olduğunu söyledi.
Riskli illere 250 bin ton ilaç
Son günlerde artan kene vakaları konusunda alınan tedbirleri de anlatan Mehdi Eker, birimler arası koordinasyonun önemini vurgulayarak, bu amaçla geçen yıldan beri Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığı arasında kene ile mücadele konusunda işbirliği yapıldığını söyledi.
Eker, kene konusunda riskli görülen 36 ile 250 bin ton ilaç dağıtıldığını, meralara çıkan hayvanlarla, barınakların ilaçlanmasına başlandığını belirtti.
Eker, "Vatandaşlarımız, meralara giderken dikkat etmeli, özellikle açık renk giysi kullanmalı. Bu giysiler kenelerin insanlara gelmesini engellemez ama fark edilmelerini sağlar" dedi.
Ken-Kov adlı ilaç
Ken-Kov adlı ilacın sivrisinek kovucu ilaçlar benzeri bir sıvı olduğunu anlatan Mehdi Eker, Ken-Kov sürüldüğünde kenenin insana gelmediğini, özellikle arazide çalışanların bunu rahatça kullanabileceğini söyledi.
Eker, Ken-Kov'un Avrupa ve ABD'de de yaygın kullanıldığını, özellikle ABD askerlerinin arazide çok kullandığı bir ilaç olduğunu kaydetti.
'Deli Dumrul'da geri adım belediyeleri memnun etmedi
Didem Tümer / CNN TÜRK
Hükümet ''Deli Dumrul vergileri'' olarak adlandırılan belediye gelirlerini artıran yasadaki halka ek mali yük getirecek düzenlemelerden vazgeçti, belediyelere bütçeden para aktarılacak. Belediyelerden ise farklı sesler yükseliyor.
Üç farklı partinin büyükşehir belediye başkanına göre, bütçeden ayrılan pay yeterli olmayacak. Belediyeler, "kendi kaynaklarımızı yaratabilmeliydik" görüşünü savunuyor.
Hükümet, "vatandaşa ek yük getirmek istemiyoruz, belediyeler için bütçeden ayırdığımız parayı artıracağız" dedi ve Belediye Gelirleri Tasarısı'nı değiştirme kararı aldı.
Yerel seçimlere bir yıl kala belediyelere kaynak yaratacak yeni vergilerden böylece vazgeçildi. Ancak bu karar büyükşehir belediye başkanlarını memnun etmedi.
Belediye başkanları, "bütçeden ayrılan kaynaklar hizmet vermemiz için yeterli değil" görüşünde birleşiyor.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'e göre, yeni kanun fayda sağlamayacak.
Gökçek, "Öyle borçlarımız var ki, bu borçlarımızı ödeyebilme şansımız sıfır. Türkiye'de toplam vergi gelirlerinin yüzde 2.8'i bize vergi olarak dönüyor. 2.8 gelirle dünyanın hiçbir yerinde hem metronun borcu ödenecek, hem de yeni metro yapılacak. Yok böyle şey" diye konuştu.
CHP'li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'da, Gökçek ile aynı görüşleri paylaştı.
"Sınırlarım beş kat büyüdü. Belediye sayım 9'dan 57'ye çıktı ama gelirlerim artmadı" diyen Kocaoğlu, yasanın küçük belediyelere yaracağı görüşünde.
DSP'li Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen de, tasarının ilk halini savundu, 'hizmet için yeni vergiler şart' dedi.
Hükümetin aldığı kararı erken seçim hazırlığı olarak yorumlayan Büyükerşen, belediyelere bütçeden aktarılacak paranın adil dağıtılmayacağı görüşünde.
Büşükerşen, "Zaten şu anki mevzuata göre merkezi hükümet gelirlerinden gerçek paylarımızı alamıyoruz. Eğer böyle merkezi hükümetin dağıtacağı kaynaklarsa bu o tamamen politikaya, siyasete açık dağıtım yapılacak demektir" dedi.
"Gelecek 10 yılda gıda fiyatları yüksek kalacak"
BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OECD), gıda fiyatlarının gelecek 10 yılda yüksek kalmaya devam edeceğini açıkladı.
FAO ve OECD'nin tarımla ilgili hazırladığı ve gelecek hafta yayımlanacak raporuna göre, 2008 ve 2017 yılları arasında, artan talep yüzünden şimdiki seviyelerinin altında olsa bile gıda fiyatları tarihi seviyelerinin üzerinde kalmayı sürdürecek.
Raporda, "Gelecek 10 yılda, tahıllar, pirinç ve yağlı tohumlar için nominal fiyatların geçen 10 yılın ortalamasından yüzde 35 ile yüzde 65 fazla olması bekleniyor" denildi.
Gıda ürünlerinin birçoğu için fiyatların 2005 ve 2007 arasında ikiye katlandığı ve bu yıl da yükselmeye devam ettiği vurgulanan raporda, gıda fiyatlarının artışının, kentli yoksullar ve gıda ithal eden ülkelerde yaşayan kimseler için sınırlı gelirlerinin önemli bölümünü gıdaya ayırmaları nedeniyle etkisinin olumsuz olacağına işaret edildi.
Pirinç dahil bütün tahılların fiyatında her yüzde 10'luk yükselişin temel gıda ürünü ithal eden ülkelerin gıda faturasını 4.5 milyar dolar artırdığına dikkat çekilen raporda, gıda fiyatlarının yükselişinin etkisinin, zengin, kalkınmış ülkeler için çok daha az olacağı kaydedildi.
"Gıda krizi insan haklarını tehdit ediyor"
Bu arada BM, dünyada açlığa, kıtlığa ve protestolara sebep olan gıda fiyatlarındaki dramatik yükselişin temel insan haklarını tehdit ettiğini bildirdi.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Louise Arbour, BM İnsan Hakları Konseyi'nde yaptığı konuşmada, tırmanan mısır, buğday, pirinç ve diğer gıda ürünleri fiyatlarının, "sayısız insanın refahını ve haklarını tehlikeye attığını" söyledi.
Yeterli gıdaya ulaşma hakkının uluslararası yasalarca korunduğunu belirten Arbour, gıda krizinin, arz ve talep dengesizliği, haksız ticaret uygulamalarının yanı sıra teşvikleri ve sübvansiyonları kapsayan yanlış politikalardan kaynakladığını kaydetti.
Arbour, insanların kendilerini ve ailelerini beslemek için temel gereksinimler ve hizmetlerde rekabetten vazgeçmeye zorlandığında yapılacak bir hatanın domino etkisi göstererek sağlık ya da eğitim hakkı gibi diğer temel hakları riske atacağı uyarısında da bulundu.
Gıda fiyatlarındaki yükseliş bütün dünyada etkisini hissettirirken, özellikle aile bütçelerinin büyük bölümünü gıdaya ayıran yoksul ülkeleri vurdu. Fiyat artışları Arjantin, Bangladeş, Vietnam, Rusya, Güney Afrika ve Fas'ta gösterilere ve protestolara yol açtı.
Üniversitelere 912 milyon YTL kaynak ayrıldı
Devlet üniversitelerine, 2008 yılında yapacakları eğitim yatırımları için toplam 912 milyon 622 bin YTL kaynak ayrıldı. Kocaeli, Anadolu, Ankara ve Hacettepe üniversiteleri, en fazla yatırım kaynağı alan yükseköğretim kurumları oldu.
DPT verilerinden yapılan derlemeye göre, üniversitelerin altyapı durumu, öğrenci sayısı, öğrenci-bina kullanım oranı gibi kriterler esas alınarak, üniversitelerin teklifi üzerine belirlenen yatırım ödeneği, 'bina', 'makine-teçhizat' ve 'onarım' harcamaları olmak üzere üç ana kalemde yoğunlaşıyor.
Yayım alımı, bilgi teknolojileri yatırımı da ödenek ayrılan kalemler arasında yer alıyor, ancak DPT ödeneğindeki ana hedefi, üniversitelerin fiziki yatırımları oluşturuyor.
Ödenek tahsisinde, köklü üniversitelerin daha çok onarım, yeni üniversitelerin bina inşaat giderleri ön plana çıkıyor.
DPT'nin üniversitelere, hastaneleri hariç, eğitim yatırımı için tahsis ettiği toplam 912 milyon 622 bin YTL yatırım ödeneğinden en fazla pay alan yükseköğretim kurumları, Kocaeli ve Anadolu üniversiteleri.
Kocaeli Üniversitesi'ne 2008 yılı eğitim yatırımları için 25.2 milyon YTL, Anadolu Üniversitesi'ne de 25.1 milyon YTL kaynak ayrıldı.
Onları sırasıyla 24.8 milyon YTL ile Ankara, 24.1 milyon YTL ile Hacettepe, 23.5 milyon YTL ile Gazi üniversiteleri izledi.
Türkiye'nin önde gelen üniversitelerinden ODTÜ, yatırım ödeneğinden 17.6 milyon YTL, Boğaziçi 15.8 milyon YTL, İTÜ 17.3 milyon YTL, İstanbul Üniversitesi 14.3 milyon YTL, Marmara Üniversitesi 15.7 milyon YTL, Mimar Sinan 13.6 milyon YTL, Yıldız Teknik Üniversitesi 18.9 milyon YTL pay aldı.
17 üniversiteye sınırlı kaynak
Yeni kurulan 17 üniversite hariç, en az ödenek tahsis edilen üniversiteler ise 3.9 milyon YTL ile Artvin Çoruh, 4.6 milyon YTL ile Celal Bayar, 5.3 milyon YTL ile Karadeniz Teknik, 5.9 milyon YTL ile Yüzüncü Yıl üniversiteleri oldu.
Söz konusu 17 üniversiteye ise toplam 20 milyon 532 bin YTL kaynak ayrıldı.
Geçen yıl kurulan bu üniversitelerin henüz yer tahsis işlemlerinin tamamlanmadığını belirten DPT yetkilileri, şunları söyledi:
"Üniversitenin kampus yeri belli değil, rektörleri belli değil. Bu üniversitelerin uzun vadeli gelişim planı ve stratejisi hazır olmadığı için fazla harcama yapmasını beklemedik. Sadece rutin onarım, mevcut tahsisli binaların makine-teçhizat alımları gibi rutini sürdürmek anlamında bir kaynak tahsisi yaptık.
İlk kurulan 15 üniversitede de böyle olmuştu, 17 trilyon ile başlamıştık. Aynı şekilde bunlara da gelecek yıl yüksek kaynak tahsisi yapılacak."
Türkiye outlet yatırımlarında Avrupayı zorluyor
Türkiye, sezon perakendeciliğini tamamlayan ve stok maliyetini azaltan indirim mağazacılığı olarak bilinen outlet perakendeciliği yatırımlarında Avrupa ülkelerini zorluyor.
Türkiye toplam kiralanabilir alanı 382 bin 781 metrekare olan 19 adet outlet alışveriş merkezi ile Avrupa'da toplam 474 bin 881 metrekare kiralanabilir alana sahip, 29 outlet alışveriş merkezi olan İngiltere'den sonra 2'nci sırada yer alıyor.
Türkiye'yi 12 adet outlet alışveriş merkezi ile İtalya, 11 adet outlet alışveriş merkezi ile Fransa izliyor.
Avrupa'da 3 milyon 21 bin 731 metrekare toplam kiralanabilir alana sahip 133 adet outlet alışveriş merkezi bulunurken, ABD'de 5 milyon 570 bin metrekare toplam kiralanabilir alana sahip 222 adet outlet alışveriş merkezleri yer alıyor.
Ünlü markaların outlet yatırımları da artarak sürüyor. Mudo'nun mağazalarının üçte biri outlet mağazalarından oluşurken, Boyner bu yıl içinde üç yeni outlet mağazası açmayı planlıyor.
Şu anda beş outlet mağazası bulunan Park Bravo Group da önümüzdeki dönemlerde yeni outletler açmayı planlıyor.
"Outlet, Türkiye için çok iyi bir model"
Olivim Genel Müdürü Murat İzci, outlet yatırımlarının Türkiye için çok iyi bir model olduğunu ifade etti.
İzci, "Kiracı kiralamadan memnun, çünkü hasılat paylaşımı var. Kiralayan yüksek işte yüksek kira alabildiği için memnun. Müşteri de aradaki farktan son derece hoşnut. Bütün taraflar bu işten memnun. Markaya göre fiyatlardaki indirimler yüzde 30 ile yüzde 70'i bulabiliyor" diye konuştu.
Türkiye'de mart sonu itibarıyla alışveriş merkezlerindeki toplam kiralanabilir alanın 3 milyon 744 bin metrekare olduğuna işaret eden İzci, outletlerin bunun yüzde 10'unu oluşturduğunu, ancak outlet yatırımlarının Türkiye'de yüzde 15'e kadar yükseleceğini düşündüğünü söyledi.
Şu anda ciroda yüzde 15'lerde olan payın da gelecekte yüzde 25'e kadar çıkabileceğini aktaran İzci, "Yeni açılacak alışveriş merkezleriyle Avrupa'da en fazla outlet yatırımı Türkiye'de olacak. En az 200 bin metrekareye yakın outlet yatırımı geliyor" dedi.
"İngiltere gerçek bir ekonomik krizle yüz yüze"
İngiltere Ticaret Bakanı Barones Vadera, giderek artan petrol fiyatlarının akaryakıt, ısınma ve gıda fiyatlarını da sürekli yukarı doğru ittiğini kabul ederek, ''İngiltere gerçek bir ekonomik krizle yüz yüzedir'' dedi.

Petrol fiyatlarının bir günde en büyük fiyat artışıyla eş zamanlı bir açıklama yapan Barones Vadera, İngiltere'nin gerçek bir sınavla karşı karşıya bulunduğunu, krizin küresel düzeyde yaşanan ilk gerçek ekonomik kriz niteliği taşıdığını belirtti.
Barones Vadera, Teksas'ta başlayan küçük bir kredi sıkışıklığı gibi görünen krizin büyüyerek ekonominin bütün alanlarını etkiler hale geldiğine işaret etti.
İngiltere'nin diğer ülkelere nazaran ekonomik güçlükler karşısında daha sağlam bir duruş sergilediğini de ifade eden Barones Vadera, ekonomistlerin giderek olumsuzlaşan tahminlerine rağmen kamuoyundan ekonomik çöküntü beklentisine girme hatasını yapmamasını istedi.
İngiltere'deki pek çok ailenin yıllık akaryakıt ve gıda masraflarındaki büyük artış üzerine, mümkün olduğu kadar az otomobil ve toplu taşıma aracı kullanmaya çalıştığı belirtildi. Nüfusun yarısından fazlasının da dışarıda yemek, eğlence ve haftalık market alışverişlerini azalttığı kaydedildi. Tüketicinin bu tasarruflarla ulaşım alanında doğan ekstra giderleri dengelemeye çalıştığı öne sürüldü.
Bu arada İngiltere'de başta British Airways olmak üzere pek çok havayolu şirketi, fiyatlarını artırmak zorunda kalacakları uyarısında bulundu. İngiliz basını bu açıklamaları "ucuz uçuş döneminin sona ermesi" olarak yorumladı.
"Okullardaki lambalar verimli lambalarla değişiyor"
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, okullardaki lambaları verimli lambalarla değiştirdiklerini, ilgili projeleri başlattıklarını ve bunu TEDAŞ'ın yapacağını söyledi.

Bahçeşehir Üniversitesi Hükümet ve Liderlik Okulu tarafından düzenlenen "Global Liderlik Forumu" sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Güler, bütün dünyada enerji verimliliğinin birinci plana çıktığını, aynı zamanda bir enerji kaynağı olarak ele alındığını, küresel ısınmaya çare anlamında önemli bir katkısı bulunduğunu söyledi.
"Her bir 100 vatlık verimsiz akkor lambayı 20 vatlık verimli ise değiştirdiğiniz zaman iki ağaç da dikmiş oluyorsunuz" diyen Güler, sanayide kullanılan elektriğin yüzde 70'inin elektrik motorlarında harcandığını, bunun verimli olanlarla düzenlenebilmesi halinde buradan büyük bir avantajın oluşacağını ve çevresel ısınmaya karşı da çok önemli bir katkısı bulunacağını ifade etti.
Güler, bu çalışmaları sosyal sorumluluk projesi olarak EN-VER olarak ele aldıklarını, bu projeyi başlattıklarını ve bunun Türkiye'de önemli bir kabul gördüğünü belirtti.
Güler, "Sadece Küba'da değil bugün bütün Avrupa ülkelerinde, ABD'de enerji verimliliği konusunda çok aktif olarak uygulamalar yapılıyor. Sadece 100 vatlık lambaları 20 vatlık verimlisiyle değiştirdiğimiz zaman iki Keban Barajı da yapmış olacağız" dedi.
Fidel Castro modelinin benzerini diğer ülkelerin de yaptığını, Küba'daki modelde lamba değişiminin lise öğrencileri ile yapıldığı için bunu örnek olarak gösterdiğini ifade eden Güler, "Bütün dünyada bu çalışmalar yapılıyor. Bizde de sadece okullarda değil diğer kurum ve kuruluşlar, kişiler kendileri de değiştiriyorlar" dedi.
Hilmi Güler, elektrik zammına ilişkin bir soru üzerine de otomatik fiyat mekanizmasının 1 Temmuz'dan itibaren uygulanacağını hatırlatarak, bununla ilgili Hazine, Maliye ve Bakanlığı'nın ortak çalışmalarını sürdürdüğünü kaydetti.
Yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 9.64
Merkez Bankası tarafından düzenlenen beklenti anketine göre, yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 9.64 olarak belirlendi.

Yıl sonu cari işlemler dengesinde meydana gelecek açık beklentisi, 45 milyar 562.7 milyon dolara yükseldi. Cari açık beklentisi, 44 milyar 930.6 milyon dolar düzeyindeydi.
Merkez Bankası tarafından her ay iki kez düzenlenen beklenti anketinin mayıs ayı ikinci dönem sonuçları açıklandı.
Buna göre, iki ay sonrasına ait Tüketici Fiyatları Endeksi'nde (TÜFE), mayıs ayının ilk anketinde yüzde 0.24 olan beklenti, yüzde 0.23'e indi.
Dönemler itibarıyla beklentilerde, yüzde 9.55 olan yıl sonu TÜFE yüzde 9.64'e, 12 ay sonrasının yıllık yüzde 7.76 olan TÜFE'si de yüzde 7.88'e çıktı. Yüzde 0.46 düzeyindeki gelecek ayın TÜFE beklentisi ise değişmedi.
Cari ayın TÜFE beklentisi yüzde 1.0'den yüzde 0.97'ye inerken, 24 ay sonrasının yıllık TÜFE beklentisi de yüzde 6.61'den yüzde 6.67'ye yükseldi.
Gelecek 3'üncü ayın altı aylık hazine bonosu ihalesi yıllık bileşik faiz oranı beklentisi yüzde 18.40'dan yüzde 18.63'e, gelecek 12'nci ayın altı aylık hazine bonosu ihalesi yıllık bileşik faiz oranı beklentisi de yüzde 16.91'den yüzde 17.07'ye çıktı.
Gelecek 3'üncü ayın 5 yıl vadeli, 6 ayda bir sabit kupon ödemeli YTL cinsi tahvil ihalesi bileşik faiz oranı beklentisi yüzde 18.88'den yüzde 18.97'ye, gelecek 12'nci ayın 5 yıl vadeli, 6 ayda bir sabit kupon ödemeli YTL cinsi tahvil ihalesi bileşik faiz oranı beklentisi de yüzde 17.25'den yüzde 17.38'e yükseldi.
Yıl sonu dolar kuru beklentisi 1.3437 YTL'ye indi
Ay sonu dolar kuru beklentisi, mayıs ayının ikinci anketinde 1.2787 YTL'den 1.2572 YTL'ye, yıl sonu dolar kuru beklentisi de 1.3534 YTL'den 1.3437 YTL'ye indi.
Gelecek 12 ay sonunda dolar kuru beklentisi ise 1.3748 YTL'den 1.3676 YTL'ye geriledi.
Mayıs ayının ilk anketinde yüzde 4 olan cari yıl sonu Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) beklentisi yüzde 3.9'a indi. Yüzde 4.5 olan gelecek yıl sonu yıllık GSYH beklentisi ise değişmedi.
Vakıfbank’tan anında 'Dokunmatik Kredi'
Vakıfbank, bireysel kredi hizmetlerine ‘Dokunmatik Kredi’yi ekleyerek, müşteri memnuniyeti odaklı hizmetlerini genişletti.
'Dokunmatik Kredi’yle, artık ATM, cep telefonu, internet ve şubelerden anında kredi başvurusu yapılacak ve 5 dakika içinde sonuç alınabilecek.
Banka, “Dokunmatik Kredi” ile şubelerinde taksitli bireysel kredi operasyonel süreçlerini ve evrak işlerini mümkün olduğunca azaltarak müşterilerine en uygun şartlarda kredi kullandırmayı hedefliyor.
Yeni kredi başvurusu alma ve kredi kullandırma uygulamasıyla, kredide pratik dönemin başlamasına da imza atan Vakıfbank’ın bu uygulamasından maaşını Vakıfbank’tan alan ya da almayan, çalışan, emekli ve serbest meslek sahipleri de yararlanabilecek.
“Dokunmatik Kredi” başvurusu, ATM cihazları, diğer alternatif dağıtım kanalları olan cep telefonu ve internet kullanılarak ya da tüm Vakıfbank şubelerinden yapılabilecek.
Ayrıca “Dokunmatik Kredi” başvurusunda bulunan müşterilerin cep telefonlarına, 5 dakika içerisinde kredi başvurusunun cevabı mesaj olarak iletilecek.
TOKİ yoksullara yönelik konutu artırıyor
TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar, ''Önümüzdeki dönem içerisinde alt gelir grubu ve yoksullara yönelik konut üretimini artıracağız. Belediyelerle birlikte kentsel yenilemelere ve gecekondu dönüşümlerine ağırlık vereceğiz'' dedi.

Bayraktar, Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Taşınmaz Geliştirme Anabilim Dalı tarafından düzenlenen, "Türkiye'de Konut Sorunu ve TOKİ'nin Faaliyetleri" konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı.
Bayraktar, bu hükümet döneminde, konut üretiminin hızlandırılması, alt ve orta gelir grubu ile yoksullara konut üretilmesinin sağlanması, şehirlerin düzenli hale getirilmesi, gecekonduların kaldırılarak yerlerine sağlıklı yapıların inşa edilmesi için irade oluşturulduğunu söyledi.
Bu konuda da TOKİ ve belediyelerin görevlendirildiğini anlatan Bayraktar, TOKİ'nin 2003 yılı başından itibaren çalışmalara hız vererek, 81 il, 420 ilçe ve yaklaşık 1019 şantiyede 312 bin konut rakamına ulaştığını bildirdi.
Bayraktar, "Bu konut rakamı, sosyal konutlarıyla birlikte 100 bin nüfuslu 14 şehir demektir" dedi.
2011 yılı ortalarına kadar 500 bin konut rakamına ulaşmayı hedeflediklerini kaydeden Bayraktar, "Önümüzdeki dönem içerisinde alt gelir grubu ve yoksullara yönelik konut üretimini artıracağız. Belediyelerle birlikte kentsel yenilemelere ve gecekondu dönüşümlerine ağırlık vereceğiz. Ayrıca daha fazla altyapılı arsa üretimine ağırlık vererek, özel sektöre imkan tanıma çalışmalarımız devam edecek" diye konuştu.
Sosyal devlet olmanın gereği çerçevesinde alt ve orta gelir grubu ile yoksul kesime yönelik ürettikleri konutlarda kesinlikle faiz uygulaması yapmadıklarını ifade eden Bayraktar, alt gelir grubuna yönelik yapılan konutlarda faiz ÜFE, TÜFE, memur maaş artış kat sayısından hangisi en düşükse onu yansıttıklarını söyledi.
Kentsel dönüşümün dünyanın en zor işi olduğunu dile getiren Bayraktar, bunun Türkiye'nin ilk 3 probleminden biri olduğunu kaydetti.
Bayraktar, Türkiye'de şehir diye ifade edilebilecek yerleşim birimlerindeki konut stokunun 16 milyona yakın olduğunu belirterek, bunların yarısından fazlasının ya salaş ya kaçak ya iskansız ya da mühendislik kriterlerine uymayan yapılar olduğunu ifade etti ve bunların zaman içinde mutlaka yenilenmesi gerektiğini bildirdi.
2002'den beri 1 milyar 3 milyon YTL para ödendi
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, işsizlik sigortası ödemelerinin başladığı 2002 yılının Mart ayından 2008 yılına kadar 962 bin 670 kişiye, 1 milyar 311 milyon 649 bin 847 YTL ödendiğini bildirdi.
Çelik, MHP Hatay Milletvekili Turan Çirkin'in, 2007 yılı sonu itibariyle işsizlerin ne kadarının İşsizlik Sigortası Fonu'ndan para aldığına ilişkin soru önergesini yanıtladı.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Aralık 2007 ayında işsiz sayısının 2 milyon 436 bin olduğunu ifade eden Çelik, 2007 yılının Aralık ayında 101 bin 890 kişinin işsizlik sigortasına hak kazandığını belirtti.
İşsizlik sigortası ödemelerinin başladığı 2002 yılının Mart ayından 2007 yılının Aralık sonu itibariyle işsizlik sigortası için 1 milyon 72 bin 176 kişinin başvurduğunu bildiren Çelik, başvuranlardan 962 bin 670'inin işsizlik sigortasına hak kazandığını bildirdi.
Çelik, söz konusu dönemde yapılan ödeme miktarının 1 milyar 311 milyon 649 bin 847 YTL olduğunu kaydetti.
S. Arabistan çift haneli enflasyonla tanıştı
Petrol zengini Suudi Arabistan, çift haneli enflasyon ile tanıştı.
Dünyanın en büyük petrol ihracatçısı ülkesi olan Suudi Arabistan'ın, Nisan ayı itibarıyla yıllık enflasyonu, yüzde 10,5 olarak gerçekleşti.
Bu ülkenin, mart ayı itibarıyla yıllık enflasyonu yüzde 9,6 olmuştu.
Dünyadaki petrol fiyatı artışlarından olumlu etkilenen Suudi Arabistan, gıda ve kira fiyatlarındaki artış nedeniyle, 27 yıl aradan sonra ilk kez çift haneli enflasyona yükseldi.
Kuraklık elektrik üretimini de tehdit ediyor
Enerji üreten barajlarda su miktarı, uzun yıllar ortalamasına göre 3'te 1 oranında azaldı. Mayıs ayı yağışları da beklendiği gibi olmazsa, bu oran üretime de aynen yansıyabilir. Uzmanlar yaz aylarında enerji sıkıntısı yaşanabileceği uyarısı yapıyor.
Türkiye'de yaşanan kuraklık önce çiftçinin üretimini etkiledi, şimdi de elektirk üretimi tehdit altında.
Türkiye'de 2008'in ilk dört ayında elektrik üretimi bir önceki yıla göre yüzde 8.7 arttı. Ancak bu artış devam etmeyebilir.
Çünkü Türkiye'de elektrik üreten hidroelektrik santrallerinde su miktarları uzun yıllar ortalamasına göre 3'te 1 oranında azaldı.
2008'in ilk 4 ayında barajlardaki toplam su miktarı 21 milyar 744 milyon metreküp. Oysa uzun yıllar ortalamasında, ilk 4 ay için bu rakam 32 milyar 688 milyon metreküp düzeyindeydi.
Türkiye, elektriğinin 6'da 1'ini hidroelektrik santrallerinden sağlıyor. Enerji Bakanlığına göre, en büyük sorun Keban, Karakaya ve Atatürk gibi Türkiye'nin enerji üretimine en çok katkı sağlayan barajlarında.
Mayıs ayında beklenen yağış gelmezse, elektrik üretimi 3'te 1 oranında azalacak. Ve bu azalma yaz aylarında enerji sıkıntısına yolaçacak.
Enerji Bakanlığı tüketimde "tasarruflu olun" çağrısını sürdürüyor. Bakan Hilmi Güler bu yıl başında başlayan, enver yani enerji verimliliği projesinin başarıyla yürüdüğünü belirterek, "sonuçları kısa sürede alacağız" dedi.
Uçak biletlerine zam göründü
Dünya petrol fiyatlarındaki hızlı artış, havayolu şirketlerini endişelendiriyor. Avrupa'dan Türkiye'ye turist taşıyan bazı havayolu şirketleri, 1 Haziran'dan itibaren uçak bilet fiyatlarını artırmaya hazırlanıyor.
Petrol fiyatlarının hızlı artışı, bir çok sektörü olduğu gibi havayolu şirketlerini de olumsuz etkiliyor.
Corendon Havayolları Genel Müdürü Yıldıray Karaer, dünyada petrol fiyatlarının sürekli artmasının havayolu taşıma maliyetlerini daha da artacağını söyledi.
Özellikle, charter uçuşu yapan şirketlerin bundan çok olumsuz etkileneceğini belirten Karaer, dünya petrol fiyatlarının yılbaşında 150 dolar seviyesinde artacağını tahmin ettiklerini ancak bu tahminlerin daha da yukarısına çıkıldığını kaydetti.
Tarifeli seferler yapan uçak firmalarının petrol fiyatlarındaki artışları bilet fiyatlarına anında yansıttığına dikkati çeken Karaer, charter uçuşu yapan firmaların daha da zorlandığını savundu.
Karaer, "Uçak şirketlerinin girdi maliyetlerinin büyük bölümünü yakıt oluşturuyor. Şirket olarak uçak biletlerine 1 Haziran'dan itibaren zam yapacağız. Tarifeli sefer yapan bir çok firma da sefer sayısını düşürmeye çalışıyor" dedi.
Sunexpres Genel Müdür Yardımcısı Hacı Say da, dünya petrol fiyatlarının artmasının, uçak şirketlerinin maliyetlerini daha da artıracağını bildirdi.
Sunexpres'te "Her Şey Dahil" sisteminin uygulandığını ifade eden Say, geçen yıl aynı dönemdeki maliyetler ile bu dönemdeki gider maliyetlerinin çok farklı olduğuna işaret etti.
Say, "Geçen yıla göre maliyetlerimiz artacak. Sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada uçak şirketlerinin durumu aynı. Uçak bilet fiyatları artacak. Hiçbir uçak şirketi bu fiyatlara dayanamaz" dedi.
İnter Havayolu Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Torosluoğlu da, dünya petrol fiyatlarının yılbaşından bu yana artması nedeniyle havayolu şirketlerinin zor durumda kaldığını, önümüzdeki eylül ayından itibaren birçok şirketin iflas edebileceğini söyledi.
Dünya petrol fiyatlarının artması nedeniyle uçak biletlerine yılbaşından bu yana üç kez zam yapmak zorunda kaldıklarını anlatan Torosluoğlu, "Petrol fiyatlarındaki bu artış tüm dünyayı olumsuz etkileyecek. Özellikle Türk turizmini olumsuz etkileyecek" dedi.
Torosluoğlu, petrol fiyatlarının böyle gitmesi durumunda havayolu şirketlerinde iflasların kaçınılmaz olacağını, ABD'de iflasların yaşanmaya başladığını söyledi.
Kurşunsuz benzine bir zam daha
Akaryakıt ürünlerinden 95 oktan kurşunsuz benzinin litre fiyatı 6 YKr arttı.
Ankara ve İzmir'de 95 oktan kurşunsuz benzinin litre fiyatı BP ve Shell bayilerinde 3,48 YTL'den 3,54 YTL'ye yükseldi.
İstanbul'un Avrupa ve Anadolu yakalarında ise 95 oktan kurşunsuz benzinin litre fiyatı, bu dağıtım firmalarının bayilerinde 3,49 YTL'den 3,55 YTL'ye çıktı.
Bu arada kalorifer yakıtı olarak bilinen 4 numaralı fuel oilin litre fiyatı 7-8 kuruş arttı.
Buna göre Ankara'da BP bayilerinde kalorifer yakıtının litre fiyatı 2,06YTL'den 2,13 YTL'ye, Shell bayilerinde ise 2,02 YTL'den 2,10 YTL'ye yükseldi.
İstanbul'un Avrupa yakasında BP bayilerinde kalorifer yakıtının litre fiyatı 2,02 YTL'den 2,09, Anadolu yakasında ise 2,03 YTL'den 2,10 YTL'ye çıktı.
İstanbul'un Avrupa ve Anadolu yakalarında Shell bayilerinde kalorifer yakıtının litre fiyatı 2,00 YTL'den 2,08 YTL'ye yükseldi. İzmir'de BP bayilerinde kalorifer yakıtının litre fiyatı 2,04 YTL'den2,11 YTL'ye, Shell bayilerinde ise 1,99 YTL'den 2,07 YTL'ye çıktı.
Arçelik'ten ilk çeyrekte 55 milyon YTL net kar
Arçelik, yılın ilk çeyreğinde 55 milyon YTL net kar elde etti.
Arçelik'ten yapılan yazılı açıklamada, geçen yılı 6.6 milyar YTL konsolide ciro ile tamamlayan şirketin, ilk 3 ayda 1.5 milyar YTL ciro elde ederken, bu dönemde uluslararası satışların toplam konsolide ciro içindeki payının yüzde 52'ye ulaştığı bildirildi.
Açıklamada, karlılığı yüksek gelişmekte olan ülkelerde artan satış performansı sergileyen Arçelik'in, ilk çeyrekte euro bazlı uluslararası beyaz eşya cirosunda yüzde 11 artış sağladığı kaydedildi.
Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) tarafından açıklanan "Patent Ligi" listesindeki ilk 500 şirket arasında yer alan tek Türk şirketi Arçelik'in, dünyada bir ilk olan "Divide & Cool: Bölünebilir Soğutma Teknolojisi" ve "Parmak İzi Bırakmayan Inoks Serisi" gibi yenilikçi ürünleri ile sektördeki teknolojik üstünlüğünü devam ettirdiği belirtildi.
Beyaz eşyada olduğu gibi tüketici elektroniği sektöründe de başarılı bir performans sergileyen şirketin, yılın ilk 3 ayında hem yurtiçi hem de yurtdışı pazarlarda LCD TV satışlarını arttırdığı bildirilen açıklamada, Arçelik'in, tüketici elektroniğinde sektöre sunduğu yenilikçi ürünler arasında bekleme (stand-by) konumunda sıfır enerji tüketen LCD televizyon ve "iF Design 2008" ödüllü LCD televizyonların bulunduğu kaydedildi.
Yurtdışında olduğu gibi, yurtiçindeki yatırımlarını da hız kesmeden sürdüren şirketin, yılın ilk çeyreğinde Türkiye'nin ilk çamaşır kurutma makinesi üretim tesisini hizmete açtığı, pazardaki artan talepleri karşılamak ve bu ürün alanındaki potansiyeli değerlendirmek amacıyla çamaşır kurutma makinesi üretim kapasitesini 4 katına çıkartarak yıllık konsolide cirosuna yaklaşık 120 milyon euro katkı sağlamayı hedeflediği belirtildi.
Açıklamada, 2008 ciro hedefi 8 milyar YTL olan Arçelik'in, global rakiplerine göre kendi sektöründe dünyanın en karlı şirketi olma konumunu koruduğu kaydedildi.
Lüks konut satışları dörtte bir oranında düştü
Göksel Göksu / CNN TÜRK
Emlak sektöründe durgunluk yaşanıyor. Lüks konutlardaki satışlar dörtte bir oranında azaldı. Öte yandan dar gelirliye yönelik üretilen konutlara talep sürüyor.
Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanı Erdoğan Bayraktar ise, konut piyasasındaki durgunluğun krizle sonuçlanmayacağını düşünüyor.
Ekonomik kriz söylentileri ve para piyasalarına duyulan güvensizlik, konut sektörünü olumsuz etkiledi. Sektördeki durgunluğun göstergelerinden biri de TOKİ'nin ürettiği gelir getiren lüks konutlara talebin her geçen gün azalması.
TOKİ Başkanı Bayraktar, "Alt gelir grubunda bin konuta 8 - 10 bin müracaat oluyor ama üst gelir grubuna baktığınızda bin konutluk lüks projede aylık satış oranı 50'den 10'a kadar düştü" diye konuştu.
Sektör aktörlerinin de zor koşullarda çalıştığına dikkat çeken Bayraktar, "Müteahhitler, inşaat piyasası zor durumdadır. Demir fiyatlarına yüzde 100'ün üzerinde zam geldi. İnşaat malzeme ve işçiliklerine zam geldi. Tüm müteahhitlerimizle birlikte bu insanlara yardımcı olmamız ve bu badireyi atlatmamız lazım" dedi.
Konut talebinin yalnızca ertelendiğini söyleyen Erdoğan Bayraktar, mevcut durgunluğa rağmen konut sektöründeki sıkıntının bir krizle sonuçlanmayacağını belirtti.
Bayraktar, "Kesinlikle dünyadaki gayrimenkul ipoteğine dayalı kriz gibi bir kriz olması söz konusu değil" diye konuştu.
AB ve Türkmenistan enerjide anlaştı
AB ve Türkmenistan, Türkmenistan'ın enerji sektörünün geliştirilmesi için ortak çabalar gösterilmesi konusunda anlaştı.
Resmi Neitralny Türkmenistan (Tarafsız Türkmenistan) gazetesinin haberine göre, Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbanguli Berdimuhammedov, AB Komisyonu'nun enerjiden sorumlu üyesi Andris Piebalgs'ı kabülünde yaptığı konuşmada, Avrupa ile ilişkilerin önemini vurguladı.
Berdimuhammedov, "AB ile karşılıklı çıkar işbirliğinin geliştirilmesi Türkmenistan'ın dış politikasının önceliğidir" dedi.
Türkmenistan'ın doğalgaz sağlanması yükümlülüğünü tam olarak yerine getireceği sözünü yineleyen Berdimuhammedov, "Hidrokarbon kaynaklarımızı arama ve geliştirmeyi hızlandırmak için büyük miktarlarda yatırım yaptık" diye konuştu.
AB ve Türkmenistan arasında bağlayıcılığı bulunmayan anlaşma, Avrupa'nın enerji kaynaklarında Rusya'ya olan bağımlılığını azaltmayı amaçlıyor.
Türkmenistan'da, geçen yıl üretilen 73 milyar metreküp doğalgazın büyük bölümü Rusya'ya sevk edildi. Çin'e uzanan boru hattının da 2009 yılında devreye girmesi bekleniyor.
Birçok uzman, Avrupa'nın, Rusya dahil olmadan Orta Asya'nın doğalgaz kaynaklarına ulaşabilmesine şüpheyle yaklaşıyor.
AB, Rusya'yı devre dışı bırakarak, Orta Asya doğalgazı için farklı bir alternatif rota oluşturma planını desteklerken, Rusya ve Güney Avrupa ülkeleri 15 milyar dolarlık doğalgaz hattı inşa etmek için bir dizi anlaşma imzaladı.
Rusya Türkiye'ye doğalgaz sevkıyatını artırdı
Rus Gazprom şirketi, Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde doğalgaz boru hattında meydana gelen patlama sonrasında İran'dan gaz arzının durması nedeniyle Türkiye'ye doğalgaz ihracatını artırdığını duyurdu.
Gazprom sözcüsü, İran'ın Türkiye'ye gaz sevkıyatını azaltmasına neden olan kazanın ardından Rusya'nın Mavi Akım boru hattıyla gaz sevkıyatını günde 22 milyondan 30 milyon metrekübe çıkardığını belirtti.
Sözcü, bu gaz sevkıyatını artırma kararının Ankara'nın talebi üzerine alındığını söyledi.
Arjantin'de çiftçiler yeniden eyleme gidiyor
Arjantin'de tarım ürünleri ihracat vergilerinin artırılmasına karşı çıkan çiftçiler, tahıl ürünleri ihracatı ve et satışlarının durdurarak, protesto gösterilerine tekrar başlayacak.
Arjantin'de hükümetin soya fasulyesi ve ayçiçeği tohumu ihracatı vergilerini artırması nedeniyle iki aydan fazla süredir çiftçiler ile hükümet arasında süren gerilim, çiftçilerin tahıl ürünleri ihracatı ve et satışlarını 28 Mayıs -2 Haziran'da durduracağı açıklamasıyla yeni bir sürece girdi.
Ülkenin dört büyük çiftçi grubundan biri olan Arjantin Kırsal Federasyonu Başkanı Mario Llambias, hükümetin çiftçilerle diyaloğun başlamasını reddetmesi üzerine ülkedeki bütün üreticilere protesto önlemlerini yeniden başlatma çağrısında bulunduklarını söyledi.
Llambias, gelişme kaydedilmezse, çiftçilerin 9 Haziran'da, "sektörün ihtiyaçlarının çözümünün yasal süreçle halledilmesini" garanti etme çabalarını artıracağı uyarısında da bulundu.
Arjantin Devlet Başkanı Cristina Fernandez hükümetinin, mart ayında birçok tahıl ürününde ihracat vergisini yüzde 40'tan fazla artırması, haftalarca süren gıda sıkıntısı ve ülke çapında protestolara yol açmıştı.
Çiftçiler 11 Mart'tan itibaren biri üç hafta diğeri iki hafta olmak üzere iki kez greve gitmişti. Geçen hafta pazar günü Rosario kentindeki protesto gösterisine ise 300 bin kişi katıldı.
Fernandez, servetin yoksullar yararına yeniden dağıtılması için tarım ürünleri ihracatı vergilerinin artırılması gerektiğini savunurken, çiftçiler bu vergilerin yaşam koşullarını zorlaştırdığını belirtiyor.
Soya fasulyesi ihracatında dünyanın üçüncü büyük ihracatçısı Arjantin, ayrıca buğday, sığır eti ve mısır ihracatında da dünyanın önde gelen ülkeleri arasında bulunuyor. Arjantin, geçen yıl tahıl ihracatından 13 milyar dolar gelir elde etti.
Zorlu, 2008'de 12 petrol kuyusu daha açacak
Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde Petrogas ve Amity Oil şirketleri adına 27 adet doğalgaz ve petrol arama ruhsatı bulunan Zorlu Holding, 2008 yılı içinde 12 petrol arama ve geliştirme kuyusu daha açmayı planlıyor.
Zorlu Potrogas Proje ve Yatırımlar Direktörü Şahin Göndiken, 2006 yılı sonu itibarıyla dünyada kalan ham petrol rezervinin toplam 1.2 trilyon varil, kalan doğalgaz rezervinin de 181 trilyon metreküp olduğunu söyledi.
Göndiken, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun (EPDK) 2007 yılı sonu itibarıyla yayınladığı raporda, 2005 yılı sonunda 1 trilyon 200 milyar varil olan dünya petrol rezervlerinin, 2006 yılı sonunda 1 trilyon 210 milyar varil, 2007 yılı sonunda 1 trilyon 208 milyar varil olarak gösterildiğini anımsattı.
Göndiken, petrol fiyatlarının artışına paralel olarak "üretilebilir petrol ve yerinde petrol" oranlarının, gelişen yeni teknolojilere paralel olarak artmasının söz konusu olabileceğini bildirdi.
Türkiye'nin durumu
Göndiken, Türkiye'nin petrol ve doğalgaz rezervlerinin yetersizliği nedeniyle yurtdışına bağımlı bir konumda olduğunu söyledi.
Türkiye'nin petrol tüketiminin yüzde 10'unu, doğalgaz tüketiminin de ancak yüzde 5'ini yerli kaynaklardan karşılanabildiğine dikkati çeken Göndiken, buna karşılık olarak hidrolik, jeotermal, güneş ve rüzgar enerjileri bakımından büyük bir potansiyele sahip olduğuna işaret etti.
Göndiken, Zorlu Enerji Grubu olarak petrol ve doğalgazın yanı sıra, alternatif enerji kaynakları olan hidrolik enerji, jeotermal enerji ve rüzgar enerjisi ile ilgili yatırımların devam ettiğini belirtti.
Göndiken, "Ülkemizin enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla yaptığımız uzun vadeli yatırımlar ve milli kaynakları değerlendirme projeleri tüm hızıyla devam ediyor. Bugün için Zorlu Enerji Grubu'nun enerji üretimi için sahip olduğu kurulu gücü 420 MW dolayındadır. Zorlu Enerji'nin beş yıllık enerji yatırım planı içerisinde ulaşmayı hedeflediği miktar da 4 bin MW olarak belirlenmiştir" dedi.
Türkiye petrolünün kalitesi
Göndiken, Türkiye'nin sahip olduğu jeolojik yapı ve petrol ihtiva edebilecek olan kayaların, yer hareketleri sonucunda büyük çapta açığa çıkarak aşındığını söyledi.
Bu nedenle geçmişte oluşmuş petrol rezervlerinin tahrip olduğunu belirten Göndiken, dolayısıyla Türkiye'nin petrol rezervi açısından bir Ortadoğu ülkesi gibi çok ümitli konuma sahip olmadığını, ancak aramaların devam ettirilmesi sonucunda yerli petrol üretiminin artırılmasının imkanının bulunduğunu kaydetti.
Göndiken, Türkiye'de üretilen petrolün kalitesinin genel olarak orta değerde (20-25 0API gravite) olduğunu ifade etti.
Zorlu'nun petrol arama çalışmaları
Göndiken, Türkiye'de 1860 yılından başlayan petrol arama çalışmalarının ağırlıklı olarak Güneydoğu Anadolu ve Trakya'da yoğunlaştığını, TPAO dışında 42 adet yerli ve yabancı özel şirketin de arama ve üretim faaliyetlerinde bulunduğunu söyledi.
Zorlu'nun 2000 yılından bu yana petrol ve gaz arama, sondaj ve üretim faaliyetlerini Zorlu Petrogas ve Amity Oil adındaki iki ayrı şirket bünyesinde sürdürdüğünü bildiren Göndiken, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde Petrogas ve Amity Oil adına alınan 27 adet doğalgaz ve petrol arama ruhsatlarının bulunduğunu ifade etti.
Göndiken, Trakya'da 13, Diyarbakır'da 2, Gaziantep'te 2, Siirt'te 1, Denizli'de 5, Adana'da 1 ve Konya'da 3 adet ciddi boyutlarda petrol ve doğalgaz arama faaliyetleri ve bu faaliyetlere bağlı olarak önemli yatırımların yapıldığını belirtti.
Göndiken, yurtdışından gelen proje tekliflerini de değerlendirdiklerini belirterek, bu yönde çalışmalarını sürdürdüklerini bildirdi.
Dünya genelinde enerji ihtiyacının giderek artması ve buna bağlı olarak petrol ve doğalgaz fiyatlarının astronomik rakamlarda seyretmesinin bu sektörü ilgi odağı haline getirdiğini ifade eden Göndiken, bu trendin uzun yıllar devam edeceğini, sektörde faaliyet gösterecek şirketlerin başarılı olması durumunda önemli bir kazanç imkanının bulunduğunu kaydetti.
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 6 ziyaretçi (24 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|